Pandomim kopmak ; Kavga «^kmak, tartışma olmak PaniÄŸe kapılmak: Meydana gelen dairden ötürü ansızın telaÅŸlanÂmak, aşırı biçimde etkilenmek, korkmak PaniÄŸe vermek (ortalığı): Çok korkutmak, dehÅŸete düşürmek.
Papara yemek: Azar iÅŸitmek, paylanmak.
papaza kızıp perhiz (oruç) bozmak (yemek) : BaÅŸkalarına kızıp kenÂdisine yarar getirmeyecek davranışta bulunmak. Para babası: Çok zengin kimse.
Para bozmak: Bütün parayı ufak paralar haline getirmek, ufak paralarÂla deÄŸiÅŸtirmek.
Para canlısı: Parayı çok seven kimse.
Para çekmek: -1. Belli bir yere, kimseye yatırılan paranın bir bölümüÂnü ya da hepsini gerektiÄŸinde geri almak. -2. BaÅŸkasından sürekli olarak birtakım bahanelerle para almak.
Para (parası) çıkışmamak : Para yetiÅŸmemek, parası yetecek miktarÂda olmamak.
Paradan çıkmak: Bir iş ya da kişi uğruna çok para harcamak, masraf
etmek.
Para dökmek : Bir iş ya da kimse uğruna çok para har... (Devam)
Paragraf, bir metnin en küçük düşünce birimidir. Parağraf; konu, ana fikir ve yan düşüncelerden meydana gelir. Bu nedenle paragrafta yer alan düşünceler arasında bir zincirin halkaları gibi bir ilişki vardır. Paragrafta her cümle kendinden önceki cümlede vurgulanan kavramı açıklar.
Giriş Bölümü: Paragraftaki konuyu, bakış açısını belirten cümle ya da cümlelerdir. Çoğu kez ilk cümledir. Bu cümlelerde bağlantı öğesi yoktur. Bağlantı Öğesi, bir cümleyi kendinden önceki cümleyle bağlayan sözcüklerdir. Bunlar; "ise, kimi, birde, bunun için, oysa, ve, ile..."
KONUSU: Robin Hood, tıpkı biztm KÖroğlu gibi, haksızlara ve zalimlere karşı çıkmakta, zenginden alıp fakire vermektedir.
Robin Hood'un Kanun Kaçağı Oluşu:
Robin, on sekiz yaşırfda, gücü kuvveti yerinde, gayet iyi ok kullanabilen^ bîr gençtir. Nottingham Åžerifi'nin düzenlemiÅŸ olduÂÄŸu bir okçuluk yarışmasına katılmak için ormandan geçerken, ormancılar kendisine laf atarlar ve aralarında çıkan hır gür sonuÂcu, iJRobin bir ormancıyı oklayarak öldürmek zorunda kalır. YapÂtığı iÅŸe çok piÅŸman olmuÅŸtur amma, iÅŸ iÅŸten geçmiÅŸtir. Ölen orÂmancı, Nottingam Åžerifi'nin akrabası olduÄŸu için, Åžerif Robin'in yakalanması iÅŸine Özel bir Ä°lgi gösterir. Amacı, hem akrabasının intikamını almak, hem de iki yüz pound tutarındaki ödülü elde etmektir. Bu olay üzerine kanun kaçağı durumuna düşen Robin, bir yıl boyunca Shenvood ormanına saklanın ve çevresine, çeÅŸitli sebepÂlerden dolayı, büyük bir ... (Devam)
Saati saatine : Tam zamanında, na onca, ne sonra.
Saati saatine uymamak : Durumu, tavırları sık sık değişmek bir öyle böyle olmak; bir saati bir saatine uymamak.
Saat tutmak : Bir iÅŸe baÅŸlama saatini aynntyîa saptamak ve bitinceye kadar geçecek zamanı belirlemek için sürekti olarak ya da sık ak saÂatine bakmak.
Sabaha çıkmamak: Hasta sabah olmadan ölmek. Sabah akşam: -1. Bir sabah bir akşam dmak üzere. -2. Her zaman, hiç ara vermeden.
Sabahı etmek (bulmak): Akşam başlanan bir iş uğruna bütün geceyi uykusuz geçirmek
Sabahın köründe : Daha ortalık ağarmadan, çok erkenden.
KurtuluÅŸ Savaşı zamanı Ä°stanbul'unu, ana kahraman aracılığıyla yansıtan,  siyasi konuların fazlaca yer aldığı bir romanıdır. Ahmet Hamdi Tanpınar' aittir Romanın baÅŸlığı, (Sahnenin Dışındakiler) Ä°stanbul; sahnenin içi ise KurtuluÅŸ Savaşının yaÅŸandığı AnadoÂlu'dur.
Sabiha: Sabiha, modernleşmekte olan Türk kadınını simgeler. Eserde kadın hakları konusundaki mücadelesiyle dikkat çeker. Tiyatro ile ilgilenmektedir. Romanın sonunda sahneye çıkan ilk Türk kadını olur.
Cemal: Eserin baÅŸkahramanıdır. Ãœniversite öğrencisi olan bu gencin gözüyle Ä°stanbul'un iÅŸgal yılları anlatılmaktadır. Cemal, eserin diÄŸer önemli kahramanı Sabiha'yı sevmekteÂdir.
Süleyman Bey: Sabiha'nın babasıdır. Arzu ve istekleri uÄŸruna bütün servetini ve yakınlarını feda etmiÅŸ, Rusların Ä°stanbul'a açtığı eÄŸlence merkezlerine dadanmış bir kahraÂmandır.
1840-1861 yılları arasında yazılan Sefiller, Victor HuÂgo'nun en meÅŸhur romanıdır. Sefiller, adaletsizliÄŸe karşı bir hücum niteliÄŸi olan roman yaklaşık beÅŸ cilt hâlinde yayınlanmıştır. 1863'te yayınlanan eser, romantizm akımının ÅŸaheseridir.
Sefiller Kahramanları (Kişileri):
Jean Valjean: Romanın baÅŸkahramanıdır. Önceleri baÂsit, sıradan, çalışkan bir köylüdür. KüreÄŸe mahkûm edildikten sonra hayata, insanlara, cemiyete küser ve her ÅŸeyden nefret eden bir insan hâline gelir. Daha sonra ıslah olur ve faziletli, dürüst, ahlaklı, fedakâr bir insan olarak hayatını sürdürür.
Mösyö Bienvenu: Jean Valjean'ın hayatını değiştiren iyiliksever, melek gibi bir kişi olan piskoposun adıdır.
Cosette: Jean Valjean'ın evlatlık kızıdır. Sevimli, sempaÂtik, güzel, iyi yetiÅŸmiÅŸ, nazik bir kızdır.
Fantine: Cosette'in annesidir. Mütevazi bir kadındır. ErÂken yaÅŸta ölür.
SEMPOZYUM: Toplumu yakından ilgilendiren herhangi bir konu ya da olay hakkında dinleyiciler karşısında farklı uzman kişilerin konu ya da olayla ilgili yaptığı seri konuşmaların bütününe sempozyum denir.
Sempozyum, diğer konuşma türlerine göre daha ilmi ve ciddi bir sohbet havasında geçer. Konuşmacılar konuyu kendi ilgi sahaları açısından ele alır. Sempozyumda bir başkan ve üç ile altı arasında değişen üyelerden oluşur. Üyelerin konuşma süreleri 15-20 dakikayı aşmaz. Konunun uzunluğuna göre sempozyum iki oturum veya iki gün sürebilir.
Sempozyumdaki amaç, konuyu tartışmak değil, konunun ilgili kişiler tarafından olumlu veya olumsuz yönlerinin ortaya konulup çözüme götürülmesidir. Sempozyumun sonucunda başkan konuyu özetleyerek çıkan sonucu dinleyicilere aktarır. (Devam)
Eser, 1975 yılında Peyami Safa Roman Yarışması'nda BaÅŸarı Ödülü almıştır. Konusunu son yüz elli yılın toplumsal yaÅŸamından almıştır. Bir sokak çerçevesinde insanlardaki deÂÄŸiÅŸim ve aldatılmış insanlığın dramı ele alınmıştır. Bahaettin ÖzkiÅŸi, Sokakta romanında, manevi deÄŸerleri hiçe sayan materyalizmin ülkeyi istilası anÂlatılmaktadır. Cin ve ÅŸeytanlar gibi fantastik öğelerin bulunÂduÄŸu romanda millî deÄŸerler ve inançların yok oluÅŸu mühim bir yer tutar.
Sokakta Kahramanları (Kişileri):
Onlar: Kötülüğü simgeleyen ve eserde sokaktan baÅŸlaÂyarak bütün dünyanın aldığı korkunç durumun nedeni olaÂrak gösterilen, ateÅŸten yaratılmış cin ve ÅŸeytan mahlukatı.
Komiser: Romanda, sözü geçen mahallede yetiÅŸmiÅŸ, eÄŸitim için bir süre buradan ayrılmış, devleti temsil eden bir kiÂÅŸi. Daha sonra ahlaki ve millî deÄŸerlere, geçmiÅŸindeki baÄŸlaÂra inanır.
Bir konuşmacı tarafından bir yerde toplanmış topluluğa, bir düşünceyi coşkulu bir diile anlatmaya denir. Bunlara, "yaşatıcı yazılar" da diyebiliriz. Öyküleme anlatım biçiminin ağırlıklı kullanıldığı, okuyucunun bilgisini artırmaktan çok hayal dünyasını zenginleştirmeyi amaçlayan yazı türleridir:
Bir gerçeğe inanan bir insanın toplumu bu gerçeğe inandırmak için özünün bütünü ile yaptığı telkin sürecine hitabet; bir fikri, bir davayı karşısındaki insanlara dil ustalığı ile açıklamaya hitabet sanatı; toplum önünde bu konuşmayı yapana hatip; bir insan topluluğuna bir fikri vermek bir ülküyü aşılamak amacıyla söylenen sözlere ise nutuk veya söylev denir.
Hatiplik sanatı, insanlık geçmişinin en eski ve en köklü sanatlarındandır. Bu sanatla peygamberler ve din adamları insanları doğru yola davet etmişler; padişahlar, krallar ve kumandanlar ordularına bu sanatla hükmetmi... (Devam)
SUNUM: Güncel herhangi bir konu hakkında herhangi bir grup ya da topluluğa bilgi vermek amacıyla yapılan etkinliklerin tümüne verilen addır. Sunum zamanımızda gruplara ve topluluklara hitap edebilmek için kullanılan en önemli sözlü anlatım türleri arasında yer alır. Aslında yapılan bütün etkinlikler, törenler veya toplantılar sunumun çerisine girer. O halde konferanslar, sempozyumlar, dini ve resmi bayramlardaki kutlamalar vs. birer sunumdur.
Sunum önceden hazırlanmış ve planlanmış bir konunun etkili ve anlaşılır biçimde dinleyicilere aktarılmasıdır. Teknolojik gelişmelerle bir hayli çeşitlenen sunumlarda amaç bir meseleyi anlatmak ve konu hakkında dinleyicileri ve izleyicileri bilgilendirmektir. Bu yüzden sunum hazırlanırken ve sunulurken şu noktalara dikkat etmek gerekir.
Sunumdan Önce;
 Sunum için güncel bir konunun belirlenmesi gerekir. Toplumun yoğunlaştığı bir konunun seçilmesi sunumu daha etkili kılar.
Tabakhaneye bok mu götürûyorsun? : 'Niçin bu. kadar acele ediyorÂsun? Ä°ÅŸin çok mu acele, çok mu önemli?" anlamında, alay yollu söyÂlenir.
Tabana kuvvet: "Söz konusu yere yayan gitmekten başka çare yok."
anlamında,"
Tabana kuvvet koşmak : Çok hızlı koşmak.
Tabanı yanmış gibi dolaşmak : Sürekli olarak oradan oraya gedmek
Tabanları yağlamak : -1. (Alay yollu) Uzak bir yere gitmeye hazırlanmak -2. Hızlı koşmak, kaçmak
Taban tabana zıt: İki şey, birbirine her yönüyle zıt.
Taban tepmek (patlatmak) : Uzun süre yd yürümek
Tabanvayla gitmek : Yayan gitmek, yürüyerek gitmek
Taç giymek : -1. Tahta geçmek -2. Kral ya da kraliçe seçilmek
Taçsız kral (kraliçe): Bir konuda en üstün başarıyı elde etmiş, ün yapmış kimse.
Tadı damağında kalmak: Bir yiyeceğin tadını ya da iyi yaşanmış bir olayın olumlu izlerini unutamamak
Tadı kaçmak (gitmek): -1. Tatsız bir duruma gelmek -2. Bir şey hoşa gid... (Devam)
Şemsettin Sami'nin "Taaşşuk-ı Talat ve Fıtnat" kitabı, edebiyatımızın ilk Türk romanıdır (1872). Tanzimat romancılığımızda, kadınlarımızın toplum içindeki yerlerini belirtme, evlilik ilişkilerimizi irdeleme, uygunsuz evlenmelerin sorunlarına değinme bakımlarından dikkate değer. Gerçekçi bir romantizm içerisinde, konuşulan dili vermeye çalışır. Görmeden evlenmenin acı sonuçlarını basit bir teknikle, duygusal karakter çözümlemeleriyle yansıtır. Küçük yaşta babasız kalan Talat'ı, annesi Saliha Hanım büyütür. İşe gidip gelirken uğradığı bir dükkân vardır. Hacı Mustafa'nın dükkânı. Bu Hacı Mustafa, Fitnat'ın üvey babasıdır. Fitnat'ın annesi Zekiye Hanım, Fitnat'a hamile iken kocasından ayrılmış, bu Hacı Mustafa ile evlenmiş, birkaç yıl sonra da ölmüştür. Talat yine bir gün eve dönerken, dükkânın üstündeki evin cumbasında Fitnat'a görür görmez tutulur. Fitnat da deli gibi Talat'ı görür gör... (Devam)
Bir kavramı, bir varlığı özelliklerine göre belirtmeye denir.Tanımlama "anlatılan nedir" sorusunu yanıtlar.
UYARI: Tanımlama cümlelerinde ana düşünce paragrafın sonuç bölümündedir.
Örnek:
Düşünen kişi, düşünme yetisini elinde bulunduran, başkalarının düşüncelerine Öykünmeyen ama onlara değer veren ve akıl gücüne dayanarak, bilgilerinden, yeteneklerinden, deneyimlerinden yararlanıp amacını gerçekleştirmek için azimle çalışan kişidir.
Yukarıdaki metne "düşünen kişi" kimdir sorusunu sorduğumuz zaman metin bize cevabı vermektedir. Dolayısıyla bu metinde tanımalama vardır deriz. (Devam)
Okuyucunun bir konu üzerinde yerleşmiş düşünce ve davranışlarını değiştirmek için başvurulan anlatım biçimidir. Düşünce yazılarında yer alır. Yazar, ileri sürdüğü düşünceler, kanılar hakkında kanıtlar sunar, sorular sorup yanıtlar verir.
UYARI: Tartışma paragraflarında ana düşünce sonuç bölümündedir.
Örnek:
İlkin şöyle bir soru soralım kendimize: Şiiri şiirden soyutlamak mümkün müdür? Yani, ilk günden bugüne dek yazılmış şiirlerle ortak bir düzen kurulmuştur da, bu düzenin dışında kalabilen şiirler olmuş mudur? Olmuşsa bunlar canlılıklarını, İşlevlerini sürdürebilmişler midir? Hiç sanmıyorum. Yıkıcı bir şiir akımı biie yıktığı değerlerle beslenmek, geride bıraktığı dil, biçim, yapı özelliklerini kaynak yaparak güçlenmek zorundadır.
BaÅŸka Bir Kaynaktan:
Tartışma: Bir konu ya da olgu üzerindeki yerleşmiş düşünce ve duyguları, davranış ve kanıları ... (Devam)
KONUSU: Hayat, sadece kendi yaÅŸadıklarımız olsa idi, pek bir anlam ifade etmezdi. Bizim dışımızda yaÅŸayan milyarlarca insan ve sayısız nesne vardır. Bunların gözlemlenmesi, tecrübe birikiminin aktarılması bir iletiÅŸim ve paylaÅŸma olayıdır. Cenap Sahabettin, Türk düşünce ve edebiyat dünyasında i-sim yapmış bir kiÅŸi olarak, birikimlerini diÄŸer insanlarla paylaÅŸÂmak için, bu kitabı yazmıştır. Burada, özdeyiÅŸ diye nitelendirdiÄŸiÂmiz sözlerin, belki bir kısmı baÅŸkaları tarafından yazılmış olup, yazar tarafından beÄŸenÄ°ldiÄŸi için bizlere aktarılmak istenmiÅŸtir. Bir kısmı ise, y t arın kendi hayatının özümlenmesi olarak bizlere naklettiÄŸi sözlerdir. Bir bütün olarak ele aldığımızda, günlük hayatımıza yön veÂrecek her türlü özdeyiÅŸi bu kitapta bulabiliriz. Kitaptaki sözlerin tamamını ele alıp, yorumlamak mümkün deÄŸildir. Bu nedenle içinden bir seçki yapmaya çalışarak, sizlere sun... (Devam)
Roman, Ä°zmir'in bir köyünde geçen bir hadiseyi konu alır. Tütün zamanına denk gelen bir aÅŸk öyküsü çerçevesinde bir Ege köyünün tarıma dayalı yaÅŸamı, gelenelfc ve görenekÂleri, inançları, deÄŸerleri gözler önüne serilir,- 1950'li yılları koÂnu alan roman aynı zamanda yazarın çc cukluÄŸunun geçtiÄŸi yerde geçmesi nedeniyle otobiyografik özellikler taşır. Romanın bir baÅŸka özelliÄŸi de henüz yayınlanmadan filme çekilÂmiÅŸ olmasıdır.
Tütün Zamanı Kahramanları (Kişileri):
Zeliha: 17-18 yaşlarında bir genç kızdır. Eli çabuk, titiz, iyi kalpli bir köylü kızıdır.
Recep: Zeliha'nın babasıdır. Kızını zengin biri ile evlenÂdirip rahat etmeyi ister. Karısı ve kızı tarlada çalışırken o hep kahvede vakit geçirir. Temelde iyi bir insandır.
Rabia: Zeliha'nın küçük kardeÅŸidir. Sevimli, ablasını koÂruyan, neÅŸeli bir çocuktur.
KONUSU: Tarihsel romanları ve oyunlarıyla haklı bir ün kazanan Dumas'ın yükseliÅŸinde en önemli rol hiç şüphesiz 'Üç Silahşörler'e ait. Kardinal Richelieu XIII. Louis dönemindeki dört gözüpek şövalyenin maceralarının hayranlık verici bir akıcılıkla anlatıldığı romans tarzındaki 'Üç Silahşörler', yazıldığı dönemden bugüne deÄŸerinden hiçbir ÅŸey yitirmedi. Krallık Muhafız BirliÄŸi silahşörlerinden Athos, Porthos ve Aramis'e genç ve ateÅŸli, roÂmantik ve gözükara d'Artagnan'ın da katılmasıyla, Kardinalin adamları için zor günler baÅŸlıyor. Kahramanlarımız kral ve kraliçe (biraz da sevgilileri) uÄŸruna kılıçlarını konuÅŸturuyor ve hiç çeÂkinmeden hayatlarını ortaya koyuyorlar. Çünkü onlar, şövalyeliÂÄŸin üç büyük mücevherine sahipler: Cesaret, sadakat, onur! Saf kötülüğün temsilcisi Milady bile çevirdiÄŸi korkunç entrikalara raÄŸmen onları soylu hedeflerinden alÄ... (Devam)
KONUSU: Rıfat İlgaz'ın "Hababam Sınıfı"na çok benzeyen bir sınıf anlatılmaktadır. Çocuklar, tüm yaramazlıklarına rağmen, temiz ve dürüsttürler. Onları da ancak, aynı sıralardan geçmiş olanlar anlayabilirler.
Yer yatılı bir lisedir. Kahramanlarımız edebiyat meraklısı Johnny Trotz, sınıf birincisi Martin Thaler ve karnı her zaman aç olan Matthias Selbmann, Fridolin, Uli ve daha birçokları.. KahÂramanlarımızdan Matthias ne kadar iri ise, Uli de o kadar ufak tefekti.. Her an bir ÅŸamata, her an bir gırgır yapmak için fırsat kollayanlar çoÄŸunlukta olduÄŸundan, gülmek ve kendine gül-dürtmemek için sürekli dikkat göstermek gerektiÄŸinin bilincinde (!) olan öğrencilerin çokluÄŸundan; kavgasız, ÅŸamatasız, gürültüÂsüz nerede ise bir dakika bile geçtiÄŸi görülmemiÅŸtir. Hemen her okulda olduÄŸu gibi, üst sınıflar Ä°le alt sınıflar arasındaki çekiÅŸmeÂlerden doÄŸan kavgalar ve hır-gürler de Ä°ÅŸi... (Devam)