Pandomim kopmak ; Kavga «^kmak, tartışma olmak Paniğe kapılmak: Meydana gelen dairden ötürü ansızın telaşlanmak, aşırı biçimde etkilenmek, korkmak Paniğe vermek (ortalığı): Çok korkutmak, dehşete düşürmek.
Papara yemek: Azar işitmek, paylanmak.
papaza kızıp perhiz (oruç) bozmak (yemek) : Başkalarına kızıp kendisine yarar getirmeyecek davranışta bulunmak. Para babası: Çok zengin kimse.
Para bozmak: Bütün parayı ufak paralar haline getirmek, ufak paralarla değiştirmek.
Para canlısı: Parayı çok seven kimse.
Para çekmek: -1. Belli bir yere, kimseye yatırılan paranın bir bölümünü ya da hepsini gerektiğinde geri almak. -2. Başkasından sürekli olarak birtakım bahanelerle para almak.
Para (parası) çıkışmamak : Para yetişmemek, parası yetecek miktarda olmamak.
Paradan çıkmak: Bir iş ya da kişi uğruna çok para harcamak, masraf
etmek.
Para dökmek : Bir iş ya da kimse uğruna çok para harcamak.
Para etmek: Bir nesne ya da kimse için, değeri olmak. Para etmemek: -1. Bir nesne-ya da kimse için artık değeri olmamak,
değerden düşmek. -2. İşe yaramamak, eskisi kadar etkisi olmamak.
Para gözlü : Paraya aşın düşkün olan kimse. Para kesmek: -1. Devlet söz konusu olduğunda para basmak, para
çıkarmak. -2. İnsanlar için ise çok fazla para kazanmak.
Para kırmak: Yaptığı işten ya da şeyden dolayı hak ettiğinden daha
çok para kazanmak.
Paran kadar konuş : "Söz, konuşma hakkın paran ölçüsüdedir." anlamında.
Parantez açmak: Konuşma ya da yazıya asıl konuşmayla kısmen ilgili bir bölüm sıkıştırmak.
Para pul: Para ya da para eden şeyler.
Para saymak: Para ödemek.
Parasını çıkarmak: Bir şey, kendisi için ödenen parayı karşılayacak
kadar yarar sağlamak.
Parasını sokağa atmak : Kâr getirmeyen bir işe, mala para yatırmak.
Para sızdırmak (koparmak) (birinden} : Ondan çeşitli yollara başvurarak para almak.
2. Hiç para rıareamadan, bedava. Para tutmak : Tulumlu davranıp para biriktirmek
Paravana (paravan) yapmak (birini, bir kurumu) : Bir kimsenin ya da bir kurumun adından, yetkisinden, gücünden kendisini arka planda tutarak yararlanmak.
Para vurmak: -1. Yasadışı yollarla para almak. -2, Bir şeyden çok para kazanmak.
Paraya kıymak : Bir iş için para harcamaktan kaçınmamak.
Paraya para dememek : -1. Çok para kazanmaya başlamak . -2.
para harcamak. -3. Kazandığı parayı küçümsemek.
Para yapmak: Para kazanıp biriktirmek. Para yemek: -1. Hesapsız harcama yapmak. -2. Rüşvet almak.
Parayı denize (sokağa) atmak : Parayı yararsız işlere harcamak
Parmağına dolamak (bir şeyi, kimseyi) : Onu gerekli gereksiz her
yerde,.olur olmaz bir kişiye söylemek, tartışmak, eleştirmek
Parmağında oynatmak (birini): Ona istediği her işi yaptırmak.
Parmağını bile kıpırdatmamak (oynatnamak) : Bir işin yapılması için
elinde olduğu halde yardımı olmamak.
Parmağının ucunu göstermemek: Dinsel İnanç yüzünden namahrem olan kimselere vücutlunun hiçbir yerini göstermemek.
Parmağını oynatmak : İşini kolayca yaptırmak için görevli kimseye rüşvet vermek.
Parmağı olmak (bir işte) : Başkalarının zararına olacak ya da rahatını
kaçıracak işlerde gizlice katkısı olmak.
Parmak basmak (bir şeye) : -1. Belli bir konuya temas etmek, dikkati çekmek. -2. Bir konunun ya da olayın üzerinde durmak. -3. Parmağının ucuna mürekkep sürüp imza yerine geçmek üzere kâğıt üzerine basmak.
Parmak ısırmak : Meydana gelen durum karşısında şaşakalmak.
Parmak kadar : Henüz pek küçük olan (çocuk).
Parmak kaldırmak : -1. Bir toplantıda ya da okulda söz almak için İşaret parmağını açık bırakıp öteki parmakları kapalı tutarak eli yukarı kaldırmak. -2. Bir Önerinin gerçekleşmesi için olumlu oy vermek
Parmak kalmak: Olmasına az kal inak» hemen tı«nn«n alacak: duruma gelmek
Parmaklarını (biHikta) (büe) yemek: Bir yiyeeaği çok lezzetli bulmak "Parmakla gösterilmek : -1. Az bulunmak. -2. Seçkin, ünlü dmak.
Parmakla sayılmak: Çok az olmak
Parmak yalanmak : bir şeyden hakkı olmadığı halde çıkar sağlamak
Pasaportunu (etim) vermek: Onu kovmak, işten atmak
Pas geçmek (bir şeyi) (birini) : -1. Artık onun üzerinde durmamak, ondan vazgeçmek -2.0 şeyden ona «ermemek, onu ihmal etmek.
Pastırma yazı: Sonbaharın başındaki sıcak günler.
Pas tutmak (bağlamak) : Paslanmak, paslı duruma gelmek,
Pas vermek: -1. Yaptığı eylemi başkasının sürdürmesi yolunu açmak. -2. (Kadın) Davranışlarıyla erkeği umutlandırmak, -3. Birine yüz vermek, iyi yüz göstermek.
Paşa paşa : Seve seve, güzel güzel, uslu uslu, sıkıntı vermeden.
Pat diye : Ansızın, beklenmedik bir anda, birdenbire.
Patırtıya vermek (ortalığı): Ortalığı telaşlandırmak, karışıklık yaratmak.
Pat küt: Sopayla ya da elle üst üste (vurma). '
Patlak göz: Göz çukurlanndaki konumu dışarı fırlamış gibi olan göz.
Patlak vermek: Gizlenen, bilinmesi istenmeyen ya da kötü olan bir
durum birden ortaya çıkmak.
Pay bırakmak: -1. Kesme, biçme, yapma sırasında bir şeyde sonradan kullanılmak üzere fazlalık bırakmak. -2. Bir ilişkide fazla samimi olmamak, araya mesafe koymak.
Pay biçmek (birinden, bir şeyden) : Belli bir durumu, bir şeyin ya da
kimsenin durumuyla karşılaştırıp bir yargıya varmak. Pay çıkarmak (bir şeyden) : Bir durum ya da olaydan gereken dersi
alıp ona göre davranmak Paye vermek (birine) : Ona saygı göstermek, değer vermek, onu
önemsemek
Payını almak : Azarlanmak, paylanmak
Pazarlık etmek : -I.Bİı şeyin fiyatını belirlemekte karşılıklı olarak çekişmek -2. Bir konuda anlaşmaya varmak üzere görüşme yapmak
Pazar ola : iyi alışverişler dilemek İçin kullanılır.
Perde arkası: Bir şeyin görünürde olmayan, gizli yanı.
Perde arkasında (arkasından) : Kendini belli etmeden, gizliden gizle-. yi, gizlice.
Perdelerini açmak: Yeni mevsimde yeni oyunları sunmaya başlamak*
Perdesi yırtık (sıyrık) : Utanma duygunu yitirmiş kimse İçin kullanılır. (Kars. Ar damarı çatlamış.)
Pergelleri açmak: Uzun adımlarla hızlı olarak yürümeye başlamak.
Pervane kalfa : Her işe karışan, bir kimsenin, yerin her işini yapan kimse için alay yollu söylenir.
Pervane olmak (birine): Onun yanından hiç aynlmamak, onun her istediğini yapmaya hazır olmak.
Pes demek : -1. Karşısındakinin kendinden daha,üstün olduğunu kabul etmek -2. Birinin aşırı kurnazlığı, becerikliliği karşısında "Ancak bu kadar olur" kanısına varmak
Pes etmek: -1. Birinin kurnazlığı, şirretliği, çirkefliği karşısında hayretle yenilgiyi kabul etmek -2. Güreşte yenildiğini eliyle ya da sözle bildirmek „
Pes perdeden konuşmak : Hafif bir sesle ve oldukça yumuşak konuşmak. (Kars Alttan almak)
Pestile çevirmek (birini) : Onu çok yormak, güçsüz düşürmek.
Pestili çıkmak : Çok yorulmak, güçsüz kalmak.
Pestilini çıkarmak: -1. Bir nesneyi iyice ezmek. -2. Karşısındakini çok fazla dövmek; leşini çıkarmak. -3. Bir tartışmada ya da çekişmede karşısındakini iyice yormak, hırpalamak
Peşinde koşmak : -1. Bir şeyi elde etmek için çok uğraşmak. -2. Bir iş için bir kişi ile sürekli olarak ilişki kurmaya çalışmak. -3. Onunla dost, arkadaş olmaya çalışmak.
Peşinden gitmek : -1. O kimsenin arkasından gitmek. -2. Onun görüş ve düşüncelerini benimsemek
Peşinden sürüklemek (birini, birilerini) : Birinin ya da birçoklarının arkasından gelmesini sağlamak
Peşinden yürümek : -1. Birinin arkası sıra yürüyüp gitmek -2. Bir kimseye her konuda uymak.
Peşine düşmek: -1, Bîr kimsenin ardı sıra gitmek, onu izlemek. -2. Bir işin gerçekleşmesi için çok uğraşmak.
Peşine takılmak : Ardından gitmek, takip etmek.
Peşine takmak (birini) : Onu beraberinde götürmek.
Peşin hüküm (yargı): Bir konu ya da kişiyle ilgili olarak önceden edinilmiş, değiştirilmek istenmeyen olumlu ya da olumsuz yargı; önyargısını bırakmak (bırakmamak) (birinin, bir şeyin) : Bir kimseyi, bir
şeyi İzlemeye son vermek (son vermemek), o kimseden, şeyden vaz geçmek (vazgeçmemek).
Peşin peşin : Önceden, öncelikle, daha önceden.
Peşi sıra : Ardından, onu izleyerek ardı sıra.
Peşkeş çekmek (birini, bir şeyini): -1. Ona yaranmak için başkasının bir şeyini karşılıksız olarak vermek. -2. Uygun olmayan bir amaç la bir şeyi, birini birine vermek.
Pey sürmek (vermek) :Artırma yoluyla satılan bir mal için fiyat önermek ya da vermek.
Piliyi pırtıyı toplamak: Gitmek üzere hazırlanmak, bu amaçla bütün eşyasını toplamak.
Pırlanta gibi: -1. Çok değerli (şey). -2. Çok iyi nitelikleri olan (kimse).
Pır pır etmek: -1. (Işık için) Kısa aralıklarla yanıp sönmek. -2. (Kalp için) Daha hızlı atmak.
Piç etmek (bir işi): O işi çıkmaza sokmak, onun tadını kaçırmak.
Piç kurusu : -1. Yaramaz, soysuz çocuk. -2. Küçük çocukları sevip ok-şarken söylenen söz.
Piç olmak: Hiçbir işe yaramamak, boşa gitmek, tadı bozulmak.
Pili bitmek (tükenmek): Gücü kalmamak, eksilmek; takati tükenmek.
Pilot olmak : Çok içip yürüyemeyecek derecede sarhoş olmak.
Pir aşkına : Hiçbir karşılık beklemeden, gerçek bir sevgi ve İnançla.
Pire gibi: Çok hareketli, çevik (kimse).
Pire için yorgan yakmak : Küçük bir zarardan kurtulmak için daha büyük zarara yol açacak davranışta bulunmak; pireye kızıp yorganı yakmak.
Pireye kızıp yorganı yakmak : Bk. Pire için yorgan yakmak.
Pireyi deve yapmak : önemsiz bir olayı, sorunu gereğinden fazla büyütmek, abartmak. (Kars.. Habbeyi kubbe yapmak.)
Pisi pisine: Boş yere, boşu boşuna., hiç yoktan.
Pislik götürrnak [bir yari) ; O yerin her yanı çok pis olmak.
Pis pis bakmak : Bir kini saye oru kuşkulandıracak ya da sinirlendirecek; biçimde bakmak.
Pis pis düşürmek: Derin ve sıkıntılı düşünceye dalmak.
Pis pis gülmek: -1. Başkasının üzüntülü anında öç alırcasına gülmek. -2. Arsızca gülmek.
Pişirip kotarmak: Bir İşi eksiksiz biçimde sonuçlandırmak, tamamlamak.
Pişkinliğe vurmak : -1. Kötü bir davranışa aldırmamak -2. Kendine ilgisiz davranılmasını, önem verilmemesini anlamazlıktan gelmek.
Pişmiş aşa (soğuk) su katmak: Ele geçirilmek ya da bitirilmek üzere olan bir işi bozacak davranışta bulunmak.
Pişmiş kelle gibi sırıtmak : Anlamsız, yersiz ve aptalca gülmek.
Piyango vurmak (bîrine): -1. Piyangoda ikramiye kazanmak. -2. Beklenmedik bîr yerden büyük bir kazanç elde etmek. -3. Pek hoşlanmadığı bir işi onun yapması kesinleşmek.
Piyasaya düşmek: -1. Çok bulunur olmak. -2. Herkesin ağzında söylenir olmak. -3. (Kadın için) Orta malı olmak, kötü kadın olmak, kötü yola düşmek.
Plan kurmak: -1. Bir amaca götürecek yolları düşünmek, tasarlanmak. -2. Birini kötü duruma düşecek bir düzen hatırlamak.
Posasını çıkarmak: -1. Bir kimse ya da şeyden haksız ve sürekti çıkar sağlamak, onu sömürmek. -2. Onu çok yormak. -3. Onu kötü dövmek.
Posta etmek (birini) : -1 .Görevliyi başka bir resmi işyerinde çalışmaya zorunlu kılmak. -2. Gönülsüz de olsa bir kimseyi başka birine teslim edip bir yere göndermek.
Posta koymak (atmak) (birine): Onu korkutmak (Kars. Gözdağı vermek, kafa tutmak.)
Post kavgası: Nüfızlu bir makamı ele geçirmek çabası.
Postu deldirmek: Kursunla vurulmak, yara almak
Postu sermek (bir yere) : Kısa bir süre için gittiği yerde daha uzun süre oturup kalmak. (Kars. Abayı sermek.)
Pot kırmak: Yersiz ve zamansız davranarak karşısındakini üzecek, ona dokunacak sözler söylemek (Kars. Bahayı taşa vurmak, çam devirmek, gaf yapmak,)
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.