KONUSU: Türk masallarının, Türk halk öykülerinin ve Türk destanlarının bir bölümünün ÅŸiir halinde, bir bölümünün de düzÂyazı halinde yazılmış olduÄŸu bu kitap ilk defa 1923 yılında yayınlanmıştır. Asıl hedef milli edebiyatın bir parçasını oluÅŸturmaktır.
Keloğlan Aynı masalın özeti, başka eserlerde de olduğu için, burada yer vermedik.)
Tembel Ahmet:
Bir PadiÅŸah'm aÅŸk yüzünden delirmiÅŸ bir oÄŸlu ile üç kızı vardı. Kızlarını evlendirecekti. Teker teker sordu. Büyük ve ortanÂca kız "Siz kimi münasip görürseniz" dediler. Küçük kız ise "Bir genç ile evlenmek isterim" deyince, kızdı ve onu memleketin en tembeli olan "Tembel Ahmet' ile evlendirdi. OÄŸlanın tembelliÄŸi bir gün kızın iyice tepesini attırınca, baÅŸladı odunla kovalamaya. OÄŸlan evden kaçtı, gitti çalışmaya. Her gün kazancını getirip kaÂpıdan veriyor, karısının korkusundan içeri giremiyordu. Bir gün bir kervanda iÅŸ... (Devam)
a) Olumlu Cümle: Yüklemin bildirdiÄŸi yargı olumlu olan cümlelere denir. 1. Olumlu ad cümlesi 2. Olumlu eylem cümlesi 3. Olumlu soru cümlesi 4. Biçimce olumlu cümle Ör: Bizde ne yalan var ne ihanet. (yalan ya da ihanet yok) Ör: Benim oraya gidecek halim mi var? (halim yok) 5. Anlamca olumlu cümle: Ör: Ben oraya gitmeyecek deÄŸilim. (gideceÄŸim) Ör: Bügün hava kötü deÄŸil. (iyi) b) Olumsuz Cümleler Yüklemin bildirdiÄŸi yargı olumsuz olan cümlelere denir. 1. Olumsuz ad cümlesi 2. Olumsuz eylem cümlesi 3. Olumsuz soru cümlesi 4. Biçimce olumsuz cümle Ör: Senin yapacağın iÅŸ karşılıksız olmaz. (karşılık beklersin) Ör: Artık "Gelmedi." diyemezsiniz. (geldi) 5. Anlamca olumsuz cümle Ör: Onun bir iÅŸ yapacak hali mi var (yok) Ör: İçinizde cesaret sahibi biri var mı da... (yok) c) Soru Cümleleri... (Devam)
a) Gerçek Anlam: Sözcüklerin bizde çaÄŸrıştırdığı ilk anlamlarıdır. "Yan-" sözcüÄŸünü tek başına düÅŸündüÄŸümüzde, aklımıza ilk gelen yanıcı bir maddenin alev almasıdır. Bu sözcüÄŸün temel anlamıdır. b) Yan Anlam: Dildeki geliÅŸim nedeniyle sözcüklere, temel anlamı yanında yeni anlamların yüklenmesidir. Yukarıdaki "yan-" eylemini "Biletim yandı." cümlesinde kullandığımızda "yan-" eylemine yeni bir anlam kazandırmış oluruz. c) Mecaz Anlam 1. Mecaz: Bir sözcüÄŸün gerçek anlamı dışında özel bir anlamda kullanılmasıdır. Örnek: O kız beni yaktı. 2. Mecaz-ı Mürsel (Ad Aktarımı): Benzetme amacı güdülmeden bir sözcüÄŸün baÅŸka bir sözcük yerine kullanılmasıdır. Örnek: Çatma kurban olayım çehreni ey nazlı hilal. Hilal burada bayrak yerine kullanı... (Devam)
1. Birbiriyle Karıştırılan Sözcükler Biçimce birbirine benzeyen ama anlam yönünden cümle içinde kullanımı uygun olmayan sözcüklerdir. Örnek: Kendinizi tanıştırır mısınız? "tanıtır mısınız" olmalıydı. 2. Gereksiz Kullanılan Sözcükler ve Yinelemeler Cümlede anlamdaÅŸ sözcüklerin veya gereksiz sözcüklerin kullanımından kaynaklanır. Örnek: Mevcut paramızı çar çur etmeyelim. 3. Yardımcı Eylemlerin Gereksiz Kullanılması Et-, ol-, kıl-, ey- yardımcı eylemleri genelde yabancı dillerden dilimize girmiÅŸ isimlerin sonuna gelerek bileÅŸik eylem oluÅŸturur. Bu eylemler Türkçe sözcüklere getirildiÄŸinde yanlışlık yapılmış olur. Örnek: arzu etmek, zannetmek, hissetmek olur ancak umut etmek olmaz. 4. Anlamca ÇeliÅŸen Sözlerin Bir Arada Kullanılması Zıt anlamlı sözlerin bir arada kullanılmasında... (Devam)
Anlatımın temel birimi cümledir. Düşündüklerimizi, duyduklarımızı, tasarladıklarımızı ya da yaşadıklarımızı karşımızdakilere tam olarak iletebilme, cümle kurabilme gücümüze bağlıdır. Doğrusu cümlelerimizin açık, duru, yalın dilin işleyiş kurallarına uygun ve dilbilgisi yönünden doğru olmasıyla ilgilidir. Cümlelerimiz bu niteliklerden yoksunsa, duru, yalın, açık değilse, iletmek istediklerimiz tam iletemeyiz. İster istemez karşımızdakiler, anlatmak istediklerimizi tam olarak anlayamazlar ya da eksik, yanlış anlarlar.
Cümle bir yargı birimi olduğuna göre, cümledeki her sözcüğün bu yargıyı oluşturmada bir işlevi olmalıdır. Böyle değilse aynı anlama gelen ya da aynı işlevi yerine getiren sözcükler birlikte kullanılmışsa, o cümle duru değildir. Duruluktan yoksun cümlelerle oluşturulan yazılar da uzatılmış, doldurulmuş yazılardır.
Anlama Dayalı Bozukluklar 1. Gereksiz sözcük kullanımı - Annem her sabah bize portakal suyu sıkar. Cümleden "suyu" kelimesi atılması gereklidir. Çünkü portakal sıkılır ve suyu elde edilir. - Hasan bana gizli sırlarını anlatacak. Sır zaten gizlidir, gizli kelimesi gereksiz kullanılmıştır. 2. SözcüÄŸün yanlış anlamda kullanımı - Fiyatlar pahalı olduÄŸundan satışlar durgun. Fiyatlar yüksek olur, ürünler pahalı olur. - Hasan derslerinde çekimser davranıyor. Çekingen davranıyor olmalıydı. 3. SözcüÄŸün yanlış yerde kullanılması - AÄŸrısız kulak delinir. AÄŸrıyan kulaklar delinmiyor yani? Kulak aÄŸrısız delinir olmalıydı. - Yüzme en iyi denizde öÄŸrenilir. DoÄŸrusu yüzme deniz... (Devam)
1. Yapıları yanlış olan sözcükler Örnek: Arthur, mutluluÄŸu ve erdemliÄŸi yaÅŸamın her kesiminde deÄŸil tümü içerisinde deÄŸerlendiriliyordu. erdemliÄŸi - erdemliliÄŸi olmalı, deÄŸerlendiriliyordu - deÄŸerlendiriyordu olmalı. 2. Yanlış anlamda kullanılan sözcükler Örnek: Bu olay onun hasta olmasını saÄŸladı. "saÄŸladı" yerine "hasta olmasına neden oldu" olmalıydı. 3. Yinelemelerden kaynaklanan anlatım bozuklukları Örnek: Güç ve müÅŸkül zamanlarımızda bir dost ararız. Güç ve müÅŸkül aynı anlamdadır. 3. Gereksiz yardımcı eylem kullanımı Örnek: Sizin de bizimle geleceÄŸinizi umut ediyorum. "umuyorum" olmalı. 4. Özne yanlışları Örnek: Banka nöbetçisinin elinden silahı alındı ve soyuldu. Soyulanın kim olduÄŸu belli deÄŸil, nöbetçi mi banka mı? 5. Tümleç yanlışları Örnek: Buna ancak ben... (Devam)
BirleÅŸik sözcüklerin bir kısmı benzetme yoluyla nesnelere ad olmuÅŸtur. Bu tür birleÅŸik sözcükler bitiÅŸik yazılır. Örnek: aslanaÄŸzı BirleÅŸik sözcüklerin bir bölümünde ses düÅŸmeleri meydana gelmiÅŸ olabilir. Bu tür birleÅŸik sözcükler bitiÅŸik yazılır. Örnek: pazartesi İkilemeler: İkilemeler ayrı yazılır. Örnek: baka baka, konuÅŸa konuÅŸa Fiiller: Özel bileÅŸik eylemler (gidebilmek) ve herhangi bir ses olayı görülen bileÅŸik eylemler (affetmek) bitiÅŸik yazılır. (Devam)
Batı kültürü etkisinde geliÅŸen Türk edebi yatını yeterince kavrayabilmek için, Batı'nın ve Türk topÂlumunun BatılılaÅŸma sürecinin iyi bilinmesi gerekir. Çünkü toplumların kültür ve sanatının en temel belirleyicileri toplumsal, siyasal ve ekonomik yapılaÂrıdır. Batı etkisindeki Türk Edebiyatı ve sanatçılarına geçmeden Önce 18. Ve 19. yüzyıltardaki Batı ve Osmanlı toplumlarının sözünü ettiÄŸimiz yapılarına deÄŸinmekte yarar var: Batı, 18. Yüzyıla kadar gelinlen süreçte, "reform" la dinin yaÅŸamın her alanındaki belirleyiciliÄŸinden kurtuldu. Rönesansia sanatının temellerini buldu. Yani coÄŸrafi keÅŸiflerle, sömürgecilikle zenginleÅŸti. Feodaliteden uiusal devletler yapısına geçti. BilimÂsel buluÅŸların aydınlığına kavuÅŸtu. 1789 Fransız Devrimi, bu köklü dönüşümlerin en önemli sonucudur. Bu geliÅŸmelere karşılık Osmanlıda ÅŸeriata dayalı ortaçaÄŸ yapısı egemendi. Sürekli savaÅŸlar ve iç ayaklanmalarla ... (Devam)
Öncelikli olarak Birleşik Sözcük nedir bunun üzerinde durmamız gerekmektedir. Zira bu sözcüklerin kuruluş mantığını anlamadan nasıl yazıldığını bilmemiz çok zor olacaktır.
İki ya da daha fazla sözcüğün, yeni anlamda bir sözcük oluşturması için birlikte kullanılmasına "birleşme" denir. Birleşme sırasında sözcüklerde anlam, tür ve ses değişiklikleri olabilir:
* Birleşme sırasında sözcüklerde ses aşınması ya da ses türemesi olabilir.
KONUSU: Yazar, İstanbul Hukuk Fakültesinde öğrenci iken, gözleri kör olur. Uzun bir süre, gözlerinin yeniden açılacağı ve göreceÄŸi ümidi ile yurt içinde ve yurt dışında tedavi peÅŸinde koÂÅŸar. Ancak, gözlerinin bir daha açılmayacağı kesindir. Bu fiziksel durumu, psikolojik olarak da kabullenen yazarımız, o günden İtibaren yaÅŸamını, kendisi gibi görme özürlülerin eÄŸitilmeleri için ne gerekiyorsa yapmaya adar. Bu konuda bir hayli de baÅŸarılı olur.
Nedense, öğleden akÅŸama ne yediÄŸimizi unuturuz da, yıllar öncesinden yaÅŸadığımız bazı anılar renk ve canlıhklarıyla hafıza-mızdaki yerlerini korurlar. Üç, dört yaşında dedemin eski gazeteÂlerden yapmış olduÄŸu külahı kafama geçirip, karşımda sırıtışı; güvercin yavrularını yakalamak için çıktığım pencereden düşüp, bayılışım gibi..
İstanbul'daki o Mayıs günü de böyleydi. Arkadaşım Celal, elindeki tıraş fırçasını sağı... (Devam)
Sözcüklerde anlam deÄŸiÅŸikliÄŸi yapmayan, cümledeki görevlerine göre onları ÅŸekillendiren eklere çekim ekleri denir. Sözcüğe yapım eklerinÂden sonra getirilir. Çekim ekleri iki ana grupta ele alınabilir:
Cümlede yargı cümlenin yüklemiyle ilgilidir. Yargının ortaya çıkmasında kipler rol oynar. Cümlede anlam sorularının genelinin bu türden yargı özellikleri ile ilgili olduÄŸunu görmekteyiz. Bu nedenle kiplerin ne iÅŸe yaradığını çok iyi bilmemiz gerekir. Cümlede Vurgu Bir cümlede vurgu yükleme yakın olan söz ya da söz öbeÄŸinde bulunur. Ancak soru cümlelerinde ve kimi baÄŸlaçlarla baÄŸlanan cümlelerde vurgu soru ya da baÄŸlaç görevinde kullanılan sözcükle ilgili olduÄŸundan her zaman yükleme yakın olan kavramda vurgu aramak yanlıştır. Eylem cümlelerinde vurgu yükleme en yakın ögedir. * Bu yıl sizi sınava biz hazırlayacağız.* Bu yıl biz sizi sınava hazırlayacağız. * Bu yıl biz sınava sizi hazırlayacağız. * Biz sizi sınava bu yıl hazırlayacağız. İsim cümlelerinde ise vurgu yüklemdedir. * KomÅŸumuz... (Devam)
Genellikle gerçek anlamı dışında kullanılarak ifadeyi zenginleÅŸtiren, iki veya daha fazla kelimeden oluÅŸan kalıpÂlaÅŸmış söz dizisine deyim denir.
Bütün dillerde olduÄŸu gibi, Türkçe'de de çeÅŸitli kalıplaÅŸmış anlaÂtımlar vardır: tamlamalar, birleÅŸik sözcükler, ikilemeler, atasözleri, deÂyimler..
Deyim, en az iki sözcükten kurulan, konuÅŸmada ve yazıda anÂlatım gücünü artıran, anlam yönünden yer yer mantık dışına taÅŸan böÂlümleri olabilen, yapısındaki kimi sözcükleri anlam deÄŸiÅŸmesine uÄŸraÂyan, kalıplaÅŸmış söz öbeklerine verilen addır. Eskiden, deyim sözcüğüÂnün yerine tabir sözcüğü kullanılıyordu. Tabir tek bir sözcük de olabiliÂyordu. Oysa, deyimlerin temel özelliÄŸi en az iki sözcükten kurulu olmasıdır.
Deyimlerde anlam kalıplaÅŸması (aktarımı) olayı görülür. DeyiÂmi oluÅŸturan iki ya da daha çok sözcükten bazen biri, bazen birkaçı, bazen de tümü anlam kaymas... (Devam)
Türkler, VIII. yüzyılda Orta Asya'dan batıya doÄŸru göç edince yeni bir din olan İslamiyetle tanışırlar. Kısa sürede kitÂleler hâlinde müslümanlaÅŸan Türkler, doÄŸal olarak bu dinin etrafında geliÅŸen kültür ve medeniyeti de benimserler. Ancak Türklerden önce bu dini kabul etmiÅŸ olan Araplar ve İranlılar, İslam medeniyeti etrafında bir de edebiyat ortaya koymuÅŸÂlardır. İşte İslamiyeti kabul eden Türkler, kendilerinden önce geliÅŸtirilen bu edebiyattan büyük oranda etkilenirler ve çok geçmeden yeni edebi ürünler vermeye baÅŸlarlar.
Bu yeni süreçte Türkçe temelde iki ayrı koldan ilerler ve iki ayrı edebiyat dili oluÅŸturur. Bunlar: l.Orta Asya Türk lehÂçesi olan DoÄŸu Türkçesi(sırasıyla Karahanhca, Harezmce ve ÇaÄŸatay Türkçesi) etrafında geliÅŸen edebiyatla, 2.Anadolu Türk lehçesi olan Batı Türkçesi (OÄŸuz Türkçesi: Osmanlıca) etraÂfında geliÅŸen edebiyat.
Eldeki kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla bu dönemd... (Devam)
İsmin durum eklerinden kalma (-de), çıkma (-den), yönelme (-e) durum eklerini alarak yüklemin, bulunduÄŸu, ayrıldığı ve yöneldiÄŸi yeri bildiren öÄŸelere dolaylı tümleç denir. ÖRNEKLER: 1. Evde kalıyorum. Kalma eylemi nerede yapılıyor? Evde. 2. Eve gidiyorum Gitme eylemi nereye doÄŸru yapılıyor? Eve. 3. Evden geliyorum Gelme eylemi nereden çıkılarak yapılıyor? Evden. (Devam)
Tanzimat'ın ikinci döneminin olduÄŸu gibi Servet-i Fünun edebiyatının yaÅŸadığı toplumsal ortam ll.Abdülhamit'in tahtta olduÄŸu dönemdir. O yüzden Servet'i Fünun edebiyatı, Abdülhamit döneminin siyasal ' toplumsal koÅŸullarının izlerini taşır. Abdülhamit dönemi, Osmanlı'nın en zor yıllarına rastlar. İçeride siyasal ve toplumsal bir çalkantı vardır. Dışta da İmparatorluÄŸu yıkmaya yönelik çok yönlü politikalar uygulanmaktadır. Abdülhamit, önceden de sözünü ettiÄŸimiz gibi, yenilgimizle sonuçlanan Osmanlı ' Rus Savaşı'nı gerekçe göstererek, açılışından üç ay sonra, !. MeÅŸrutiyet Meclisi'ni feshetmiÅŸ, anayasayı da süreÂsiz olarak askıya almıştır. Bu, dönemin aydınalannın, sınırlı da olsa deÂmokrasi umutlarının tümden yıkılışıdır. Sansür ve baskı korkunç boyutlarındadır. DöÂnemin sanatçıiarı da siyasal konulardan kaçınmışÂlar, zararsız-sakıncasız konulan iÅŸlemiÅŸler, kuÅŸku uyandıracak bi... (Devam)