Genellikle gerçek anlamı dışında kullanılarak ifadeyi zenginleştiren, iki veya daha fazla kelimeden oluşan kalıplaşmış söz dizisine deyim denir.
Bütün dillerde olduğu gibi, Türkçe'de de çeşitli kalıplaşmış anlatımlar vardır: tamlamalar, birleşik sözcükler, ikilemeler, atasözleri, deyimler..
Deyim, en az iki sözcükten kurulan, konuşmada ve yazıda anlatım gücünü artıran, anlam yönünden yer yer mantık dışına taşan bölümleri olabilen, yapısındaki kimi sözcükleri anlam değişmesine uğrayan, kalıplaşmış söz öbeklerine verilen addır. Eskiden, deyim sözcüğünün yerine tabir sözcüğü kullanılıyordu. Tabir tek bir sözcük de olabiliyordu. Oysa, deyimlerin temel özelliği en az iki sözcükten kurulu olmasıdır.
Deyimlerde anlam kalıplaşması (aktarımı) olayı görülür. Deyimi oluşturan iki ya da daha çok sözcükten bazen biri, bazen birkaçı, bazen de tümü anlam kaymasına uğrar, bambaşka ya da temel anlama biraz yakın bir anlam kazanarak yeni bir eylemi, durumu, değerlendirmeyi, kişiyi, nesneyi vb'yi belirtir.
DEYİMLER NASIL OLUŞMUŞTUR?
Deyimler de, atasözleri gibi atalarımızdan kalan en değerli armağanlardan biridir. Deyimler başlangıçta bir kişinin yaratışıdır, anlamsal ya ela dilsel özellikleri yüzünden beğenildiği, kullanıldığı ortam ve bağlamlarda sözü çarpıcı olarak belirttiği için halkça benimsenmiş, tutulmuş; konuşma ve yazıda yinelene yinelene günümüze değin gelebilmiştir. Yeni durumlar, yeni koşullar, Türkçe'nin kullanım özelliklerini kuyumcu ustalığı İle İşlemesini bilen sanatçıların dile özel tasarruftan, hemen her dönemde dile yeni deyimlerin katılmasını sağlamıştır. Bunun yanı sıra kimi deyimler ancak sınırları belirli bir bölgede kullanım olanağına kavuşmuş; kimi deyimler kullanımdan düşerek dilin genel çevriminden çıkmıştır.
Deyimler de atasözleri gibi kamunun malıdır, yani yaratıcıları bugün belli değildir. Gerçekte de bilinmesi,pek büyük bir anlam taşımamaktadır.
Deyim niteliği taşıyan bir söz öbeğinin anlamsal yükü, hangi ortam ve durumlarda kullanılacağının belirginlik kazanması ve dilsel beğeniye yatkınlığı, yaygınlığını, kullanılabilirliğini sağlayabiliyorsa, deyimleşmemesi için hiçbir neden yoktur.
TÜRKÇE DEYİMLERİN KAYNAKLARI
Bugün Türkçe'de kullanılan bütün deyimlerin kaynaklarım saptamak olanaksız görünmektedir. Bununla birlikte kimi araştırmacılar eski kaynaklan tarayarak bugün deyim durumuna geçebilen sözcük öbeklerinin hangi olaylardan kaynaklandıklarını saptamışlar ve bu konuda kitaplar hazırlamışlardır.
Deyimleri inceleyen kitaplara göre deyimler çeşitli kaynaklardan gelmektedir. Bunların başında da Nasrettin Hoca ve Bektaşi fıkraları yer almaktadır. Bunlardan başka kimi masallar, efsaneler, tarihsel olaylar, halk arasında yaşanan olaylar, kültürel etkileşim içinde bulunan ülkelerle ilgili kimi durumlar vb. deyimlerin yaratılıp yaygınlaşması konusunda sağlam ipuçları vermektedir. Bu arada kimi devimlerin de kültür etkileşim sonucu, yaşar biçimi Öykünmesi ya da çeviri etkinliği sırasında Türkçe'ye girdiğini de unutmamak gerekiyor (Allah bağışlasın, el sıkmak, beyin göçü gibi).
Deyimler de, tıpkı atasözleri gibi kısa ve özlü sözler ve etkileyici sözlerdir. En az iki kelimeden oluşan deyimlerde, kalıplaşma olduğu için, kelimelerin yeri değiştirilemez, ya da bir kelimenin yerine başka bir kelime konulamaz.
Deyimlerin atasözlerinden farkı şudur: Atasözleri genellikle yol gösterici bir içeriğe sahiptir. Deyimler ise, her zaman böyle olmaz. Bir duyguyu, düşünceyi, bir kavramı vurgulayıcı bir şekilde dile getirmek için kullanılırlar.
deyimlerin bir kısmı mahalli olup, sadece söylendiği yöreye hastır. Bazı yörelerde anlaşılmaz. Örneğin, aşağıdaki deyimler Çanıoluk'a aittir:
- Gelin hasta kız korurum, gelin, gelin bizde oturun.
- Ast olmayanın işi olmaz.
- Akrabadan öküz al hısım ol, kız al hasım ol.
- Ölüyü çok yıkayınca abdesti bozulur.
- Kızın var mı el evinde yatmasın, oğlun var mı el aşını tatmasın.
- Hamam suyuyla dost ağırlanmaz.
- El ağzıyla kar yeme.
- Düğün iki kişiye, ne var deli komşuya.
- Dağ deyi dangırdama, bilmem neyime diyen olur.
- Tepme kapımı, teperler kapını.
- Sıçan sidiğinin değirmene faydası vardır.
- Dirgene dayanmayan porsuk, harmana girmez.
- Babasının eve geldiğine bakma, vakit daha erken.
deyimler, yerinde kullanıldığı vakit, bazen binlerce kitaptan daha etkili olabilirler, örneğin, kendisini dev aynasında gören birisi, sürekli olur olmaz şekilde, bire bin katarak, kendini göklere çıkarıyor, saatlerce kafamızı ütülüyorsa, ona söylenen "ufak at da civcivler yesin" deyimi, bütün söylediklerini boşa çıkarabilir.
"Gürültüye getirmek"ten hoşlanmasak da, 'Okkanın altına gitmek"ten başka çaremiz olmaz kimi zaman. Bazen yapılması zor, çok uzun vakit alacak bir işle baş başa bırakılırız, 'deliye pös-teki saydır'ır gibi.. Bazen 'hariçten gazel okur'uz; sadece 'işin gırgırmda'yızdır. Bazen 'ağzımızdan baklayı çıkar'ıveririz; çünkü karşımızdaki 'eski kulağı kesiklerden'dir... Bazılarımız bazılarına 'yolunacak kaz' gibi görünür, bazılarımız bazılarımızın 'cemaziyel evvelini bilir.' Uzun uzadıya birbirine bağlanmayan bu cümleleri daha fazla sıralamaya gerek yok, kimi kelimelerin tırnaklarından maksat anlaşılmıştır; 'arabın derdi kırmızı pabuç', yani deyimler.. O kadar işlevseldir ki konuşurken bir sürü cümle kurarak anlatabileceğimiz bir durumu, deyimlerin hepimizce malumu olan anlamına ve çağrışımına yaslanarak meramımızı hem kolayca hem de etkili bir şekilde anlatı veririz.
Dilimizdeki deyimlerin pek çoğunun bir hikayesi var. Kimi komik, kimi ilginç, kimi ders alması.. Bırakın bu öyküler bilinip anlatılmasını; deyimlerin anlamını bilen ve yerli yerinde kullananlarımızın sayısı bile azaldı.
Deyimlerin hikayeleri için TIKLAYIN
Alfabetik Deyimler Sözlüğü
A, B, Ç-C, D, E, F, G, H, I-İ, J, K, L, M, N, O-Ö, P, R, S-Ş, T, U-Ü, V, Y, Z
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.