Talihi yaver gitmek (yâr olmak) : bk. Şansı yaver gitmek.
Talih kuşu : İyi talih.
Talim etmek (bir şeye): -1. Hep aynı şeyleri yemek zorunda olmak. -2. Az bir para karşılığında çalışmak.
Tam adamını bulmak (tam adamına düşmek): -1. Bir iş için en uygun kişiyi seçmek. -2. (Alay yollu) Bir iş için en uygunsuz adamı seçmek.
Tam gelmek :Uymak, uygun gelmek.
Tam maaşla tekaüt: (Şaka yolla) İşi az, parası çok bir işte çalışan (kimse).
Tamtakır kuru (kırmızı) bakır ; "İçi bomboş, içinde hiçbir şey yok." anlamında.
Tam tamına (tamı tamına) : Olduğu gibi, bütünüyle, tamamıyla.
Tem üstüne basmak: -1. Doğru bir tahminde bulunmak. -2. Bir işin özünü vurgulamak. . .
Tam yol: Süratle, son hızla.
Tanımadıktan gelmek (birini) : Onu tanıdığı halde tanımıyormuş gibi' davranmak.
Tanrı'nın günü : Her gün; her Altahın günü.
Tanrı misafiri: Çağrılı olmadan gelen ve geceyi orda geçiren (geçirecek olan) konuk.
Tarat tutmak: Taraflardan birini desteklemek; yan tutmak.
Tarih atmak (bir şeye) : Bir belgenin üzerine o günün (ya da ilgili günü) tarihini yazmak.
Tarihe geçmek : Bir şey, kimse, olay önemi bakımından unutulmayacak bir nitelik kazanmak
Tarihe karışmak (tarih olmak) : Unutulmak, hatırlanmaz olmaz.
Tasa çekmek: Üzülmek, kaygılanmak.
Tasası sana mı düştü? : "Seni ilgilendirmiyor; sen niye karışıyorsun?" anlamında sitem ya da azarlama sözü.
Tası tarağı toplamak: Bir yerden gitmek üzere aceleyle bütün eşyasını toplayıp hazırlanmak
Taş arabası: Aptal, budala, sersem (kimse).
Taş atmak (birine) : Ona dolaylı yoldan tedirgin edici, iğneleyici laf söylemek (Kars. Söz dokundurmak)
Taş attı da kolu mu yoruldu? : "Söz konusu kazana hiçbir emek har-
camadan elde etti." anlamında onu küçümseyenler için söylenir
Taşa tutmak (birini, bir yeri): Ona, oraya arka arkaya taş atarak saldırmak.
Taş çatlasa : Ne kadar zorlasa, en fazla.
Taş çıkartmak (biri, başkasına) : Biri, ötekinden kimi yönleriyle daha üstün olmak.
Taşı gediğine koymak: Bir sözü en uygun zamanda, tam sırasında söylemek.
Taşı sıksa suyunu çıkarmak : Çok güçlü, her şeyin üstesinden gelecek durumda olmak.
Taş kesilmek : Herhangi bir durum, söz vb. karşısında hiçbir söz söylememek, ne yapacağını şaşırmak.
Taş koymak: İki kişinin konuşmasını kesmek.
Taş taş üstünde bırakmamak: Bir yerdeki yapıları tümüyle yıkmak, yerle bir etmek.
Taş yürekli: Acılı durumlardan etkilenmeyen, acımasız (kimse).
Telli bela: (Şaka yollu) Sevildiği için verdiği ufak tefek üzüntü ve sıkıntılara kattan il an (kimse}.
Tatlı dil: Gönül alıcı, hoşnut edici söz, konuşma.
Tatlı dil güler yüz : Gönül alan, yakınlık gösteren konuşma ve davranış.
Tatlı kaçık: Gönlünce yaşayan, eğlendirici (kimse). Tatlı sert: Ne çok yumuşak, ne de çok kalp kına (söz ya'da davranış).
Tatlı su Frengi: Yakındoğu ülkelerinden olduğu halde, Avrupalı gibi görünmeye çalışan, bat özentisi içinde olan Hıristiyan için söylenir. Tatlıya bağlamak: bk. İşi tatlıya bağlamak.
Tat vermek : -1. Acı, tuzlu, tatlı, ekşi gibi belirli bir tat katmak. -2. Hoşa giden bir durum yaratmak. -3. Bıktırmak, usandırmak; kabak tadı vermek.
Tavan başına çökmek (yıkılmak): Beklenmeyen bir durum, haber
karşısında çok üzülmek, ne yapacağını bilememek.
Tavır almak (takınmak, koymak) (bir şeye, birine): Herhangi bir durum karşısında belirli bir davranış biçimini benimsemek.
Taviz vermek: Kimi koşullardan, haklardan, isteklerden, karşı taraf yararına vazgeçmek; ödün vermek.
Tavla atmak : Tavla oynamak. Tavşana koş, tazıya tut demek : Birbiriyle anlaşmazlık içinde olan iki
tarafı birbirleri aleyhine kışkırtmak.
Tavşan boku gibi (ne kokar, ne bulaşır) : "Tutum ve davranışlarından ne İyilik ne de kötülük gelir." anlamında, bu nitelikteki kişilerle alay etmek için söylenir.
Tavşanın suyunun suyu: Söz konusu şeyle çok uzaktan ilgili olan
şey için söylenir; suyunun suyu.
Tavşan uykusu : Hafif ve kuşkulu uyku.
Tay durmak : Yürüme çağına gelen bebek, iki ayağı Ü2erinde durmayı başarmak.
Tayini çıkmak : Bir yere, göreve atanmak.
Tazıya dönmek: -1. Çok zayıflamak, sıskalaşmak. -2. Sırılsıklam olmak, çok ıslanmak. .
Tecrübe tahtasına dönmek (tecrübe tahtası olmak) : Birçok başarısız denemeye konu olmak.
Tedbir almak: bk Önlem almak.
Tefekküre dalmak: Derin derin düşünmek, derin düşünceye dalmak.
Tefe koymak (tefe koyup çalmak) (birini, bir şeyi): Onu alay konusu yapmak, beğenilmeyecek yönleriyle anlatmak.
Tehdit savurmak: Sözle korkutmak. (Kars. Gözdağı vermek.) Tek atmak : İçki İçmek. Tek başına : bk Bir basma.
Tek durmak: Uslu durmak, yaramazlık etmemek.
Tek durmamak : -1, Yaramazlık, çapkınlık yapmak. -2. Karşı taraf aleyhine binakım çalışmalar yapmak. Tel elden : Bir merkezin yönetiminde olarak.
Tekeline (tekellerine) almak (bir şeyi) : -1. Ona tek başına sahip olmak. -2. Düşünce, sanat gibi toplumsal konulardan kendi görüşünü geçerli tek görüş olarak egemen kılmak.
Tekelinde olmak (bir şey birinin): Bir şeyi elinde tutmak, sahipliğinde bulundurmak.
Tekerine çomak sokmak (taş koymak) : Bir kimsenin yolunda giden
işini bozacak, engelleyecek bir davranışta bulunmak; aksatmak.
Tekme atmak: -1. Ayakta vurarak bir yere atmak . -2. Çifte atmak.
Tekne kazıntısı: Bir kimsenin yaşlılık döneminde doğan çocuğu İçin söylenir.
Temcit pilavı gibi ısıtıp ısrtıp sürmek: Bir şeyin, karşısındakini (karşısındakileri) bıkıp usandıracak ölçüde sık sık sözünü etmek (Kars. Isıtıp ısıtıp önüne koymak,)
Temel direği (direk) : Bir şeyin dayandığı, güç aldığı, gü/endiği en
Önemli (şey ya da kimse). Temel taşı: Bir şeye temel olan öğe ya da kimse.
Temiz çıkmak : Hastalıkla ilgili bir bulguya rastlanmamak.
Temize çekmek (bir yazıyı) : Bir yazının karalamasını (müsveddesini) düzgün bir biçimde temiz olarak yeniden yazmak.
Temize çıkmak : Suçsuz olduğu kesin olarak anlaşılmak; aklanmak.
Temize çıkarmak (çıkartmak) (birini, kendini): Onu, kendini bir suçlamadan kurtarmak; onun, kendinin suçsuzluğunu kanıtlamak.
Temize havale etmek (bir şeyi) (birini) : -1. Sürüncemede fcafan bir işi bitirivermek, kısa yoldan çözümlemek. -2, Mevcut yiyeceği bitirmek. -3. Onu öldürmek.
Tenakuza düşmek : Çelişmek; çelişkiye düşmek.
Tencere dibin (götün) kara, seninki benden kara : "Başkasının kötü ve kusurlu yönlerini görüyor, oysa kendisinin daha büyük kusur ve ayıpları var." anlamında.
Tenceresi (tencereleri) kaynamak: İyi kötü bir geçimleri olmak, İyi kötü geçinecek kadar gelirleri olmak.
Tencere yuvarlanmış (yuvarlandı), kapağını bulmuş (buldu) :Genellikle beğenilmeyen özellikleri yönünden birbirleriyle benzeşen iki kişinin birleştiğini, birbirlerine yakıştığını alay yollu belirtmek için söylenir.
Teneşir horozu (kargası): Çok zayıf, çelimsiz (kimse).
Teneşir paklar : "Pekçok kirli işe girip çıkan bir kimse için tek çıkar yol
Ölümdür; ancak onun ölümüyle çevresi ondan kurtulur." anlamında.
Teneşire gelesi: "İnşallah ölür, ölsün' anlamında ilençsözü.
Tepeden bakmak (birine): Onu küçümsemek, kendini ondan üstün görmek; yüksekten bakmak.
Tepeden inme: -1. Beklenmedik, şaşırtıcı olan (şey). -2. Yüksek bir
makamdan gelen (buyruk).
Tepeden tırnağa : Her yanı, bütünüyle; baştan aşağı.
Tepeden tırnağa süzmek (birini) : Ona dikkatlice, uzun uzun bakmak.
Tepesi aşağı gitmek: İşleri bozulup durumu kötüleşmek.
Tepesi atmak: Birdenbire çok öfleetenmek; beyni atmak, kafası atmak.
Tepesinde bitmek: -1. Ansızın yanına gelmek. -2. İstenmediği halde birinin yanına gelip türlü isteklerle onu rahatsız etmek.
Tepesinde havan dövmek (değirmen çevirmek): -1. Üst kattaki biri gürültü yaparak ah kattakini rahatsız etmek -2. Bir kimsenin yaptığını her zaman söz konusu ederek onu üzmek ya da o kimseden bir şeyi yapmasını sürekli İstemek
Tepesinden kaynar su dökülmek : bk. Başından kaynar su dökülmek
Tepesine binmek: Genellikle daha güçsüz kimseler üzerinde baskı kurmak. (Kars. Ensesine binmek.)
Tepesine çıkarmak (birini) : Onu çok şımartmak; başına çıkarmak.
Tepesine çıkmak : Şımararak, her istediğini yaptırmaya çalışmak; başına çıkmak.
Tepesine dikilmek: Gelip yanında, başucunda durmak, bu duruşuyla rahatsızlık vermek; başına dikilmek.
Tepesinin tası atmak: Birdenbire çok öfkelenmek.
Tepesi üstü : Tepesi (başı) aşağı gelmek üzere.
Tepetakla(k) etmek (bir şeyi): Bir kimsenin toplumsal ya da ekonomik durumunu bozmak
Tepetakla(k) gitmek (yuvarlanmak): Ekonomik ve toplumsal durumu hızla kötüleşmek
Tepe tepe kullanmak (bir şeyi. bîrini): -1. Eskiyeceğini, bozulacağını, yıpranacağını hiç düşünmeden onu istediği gibi kullanmak. -2. Birine yorulabileceğini hiç düşünmeden çok yüklenmek.
Teraziye vurmak (bir şeyi): Onu enine boyuna, iyice düşünmek.
Ter basmak (boşanmak) (birini) (birinden): Herhangi bir nedenle ya da sıkıntı yüzünden birdenbire çok terlemek
Ter dökmek : -1. Çok terlemek. -2. Bir işi yaparken çok zahmet çekmek; uğraşmak
Tere batmak : Çok terlemek
Tereciye tere satmak: Bir konunun uzmanına o konuda bilgi vermeye kalkışmak.
Terayağından kıl çeker gibi: Kolayca, hiçbir sık ntı, sorun yaratmadan.
Ters düşmek (bir şey bir şeye) (biriyle): -1, Aykırı durumda olmak. -2. Düşünceleri /önünden birbirine karşt olmak. (Kars. Aykırı düşmek.)
Tersi dönmek: Şaşırma sonucu bulunduğu yeri ve gideceği yönü kes-tirememek
Tersine dönmek : Bir İş umduğu gibi gerçekleşmemek.
Tersine gitmek (bir iş) [bir şey, birinin) : -1. Bir iş istendiği gibi' sonuçlanmamak. -2. Bir işten, durumdan hoşlanmamak, onu garip karşılamak
Ters tarafından kalmak: Aksiliği, huysuzluğu üzerinde olmak; huysuzluk terslik etmek; sol tarafından kalkmak.
Ters ters bakmak (birine) : Ona düşmanca, öfke duyarak bakmak.
Tersyüz etmek (bir şeyi) : Bir süre kullanılmış bir giysinin içini dışına çevirmek, tornistan etmek.
Tersyüz (tersyüzü) geri dönmek: Gittiği yerden, istediği şeyi elde edemeden dönmek
Tersyüzüne çevirmek (birini): Onu geri döndürmek.
Ter ter tepinmek: -1. Bir şeyi ısrarla istemek. -2. Bir konuda direnmek, inat etmek -3. Olumsuz bir duruma sinirlenmek
Tertibat almak : Herhangi bir tehlikeli ya da sakıncalı duruma karşı önceden hazırlık yapmak
Teselli vermek (birine): Bir kimsenin acısını dindiren, sıkıntısını gideren sözler söylemek, onu avutmak
Teslim bayrağı çekmek : -1. Yenilgiyi kabul ettiğini açık ve kesin olarak belirtmek -2. Bir çekişme sonunda, karşısındakinin istediğini yapmaya razı olduğunu bildirmek
Teslim etmek (kendini birine) (bir şeyi): -1. Kadın kendini bir erkeğe vermek. -2. Onu doğru bulmak, kabul etmek
Teşebbüse geçmek : Bir işe girişmek
Tetiği çekmek (tetiğe basmak, tetiğe dokunmak): Ateş etmek
Tetik (tetikte) bulunmak: Uyanık ve dikkatli olmak
Tetik durmak : Hazır ve uyanık bulunmak
Tetikte olmak : Her zaman uyanık ve hazır durumda olmak
Topa tutmak (bir yeri) (birini) : -1. Bir yere topla art arda ateş etmek -2. Kızılan bir kimseye ağır sözler söylemek.
Toprağa vermek (birini): Ölen birini mezara gömmek.
Toprağı bol olsun : (Müslüman olmayan bir ölü için) "Hayırla anılacak kimseydi, son uykusunu rahat uyusun." anlamında kullanılır.
Toprağı çekmek : Kısa bir süre kalmak üzere gittiği yerde ölmek.
Toprağına ağır gelmesin: "ölen kimseyle ilgili kötü bir anı anlatacağım, ruhu incinmesin, bundan rahatsız olmasın." anlamında sözü hafifletmek İçin söylenir.
Topu atmak: -1. bk. Top atmak. -2. Sınıfta kalmak.
Topun ağzında : -1. İlk önce saldırılacak olan (yer). -2. Çatılacak, kafa
1 tutulacak, hedef seçilen iik (kişi).
Topu topu : Tümü, hepsi.
Top yekun : Hepsi birden, toplam olarak.
Torbada keklik : bk. Çantada keklik.
Tozdan dumandan ferman okunmamak : Ortalık çok karışık ve düzensiz olmak.
Toz kondurmamak (bir şeye, birine): Bir şeyde, kimsede kusur kabul etmemek, o şeyin kimsenin kusurlu gösterilmesine şiddetle karşı koymak.
Toz etmek (bir şeyi): Onu ortadan kaldırmak, ezmek.
Toz olmak : Ortadan kaybolmak, göz önünden uzaklaşmak.
Tozu dumana kalmak: -1. Yerdeki tozları kaldırarak hızla koşmak -2.
Tövbeler tövbesi (tövbeler olsun) : "Bu şeyi yaptığıma pişmanım, bir daha kesinlikle yapmayacağım." anlamında yemin sözü.
Treni kaçırmak : Bir şeyi elde etme, bir işi gerçekleştirme fırsatını değerlendi rememek.
Tuhafına gitmek: Bir şeyi tunai bulmak, yadırgamak; acayibine gitmek; garibine gitmek.
Tur atmak : Şöyle bir dolaşmak.
Turnayı gözünden vurmak; -1. Bir fırsatı çok iyi değerlendirip umulmadık bir kazanç sağlamak. -2. Güzel bir kızla ya da kadınla evlenmiş olmak.
Turp gibi: Sağlığı yerinde olan, sapasağlam.
Turşusu çıkmak : -1. Çok yorulmak -2. Ezilmek, parçalanmak, suyu çıkmak.
Turşusunu kurmak : (Alay yollu) Harcaması gereken bir şeyi elden çıkarmaya kıyamamak, bir yana koymak.
Tut kelin perçeminden : Çözümü güçlük yaratan bir durum karşısında kullanılır.
Tutar yeri kalmamak : -1. Çok eskimek -2. Savunulacak bir yönü kalmamak (Kars. İler tutar yanı almamak.)
Tuttuğu dal elinde kalmak : Güvendiği kimse, giriştiği iş boş çıkmak, onlardan olumlu bir sonuç alamamak
Tuttuğunu koparmak : Giriştiği her işi başaracak denli güçlü olmak.
Tutunacak dalı olmak (olmamak) : Güveneceği bir kimse ya da dayanacağı bir şey bulunmak (bulunmamak).
Tuzağa düşmek: Kendisi için hazırlanan tehlikeli bir düzenle karşı karşıya kalmak (Kars. Tongaya basmak.)
Tuzak kurmak (bir şeye) (birine) : -1. Bir şeyi yakalamak için tuzak hazırlamak. -2. Bir kimseyi tehlikeli bir duruma düşürmek için düzen hazırlamak (Kars. Çukurunu kazmak.)
Tuz biber ekmek (üstüne, yaraya) : Bir felaketin acısını, bir kusurun ağırlığını arttıran şeyler yapmak
Tuz (tuzla) buz etmek (bir şeyi) : Onu paramparça olacak biçimde kırmak
Tuz (tuzla) buz olmak : Özellikle cam türü eşyalar kırılırken çok küçük parçalara aynlmak
Tuz ekmek haini: Ekmeğini yediği, iyilik ve yardımını gördüğü kimseye kötülük eden (kişi).
Tuz ekmek hakkı: Emeğini yediği, iyilik ve yardımını gördüğü kimsenin, kendisi üzerinde bulunduğu kabul edilen hak; duygusal borç, gönül borcu.
Tuduya mal olmak ; Çok para ödenmesi gerekmek, çok para harcamış olmak
Tuzu kuru: (Şaka yolu) Geliri, işi yolunda dan, hiçbir biçimde geçim sıkıntısı çekmeyen (kimse).
Tükürdüğünü yalamak: Söylediği sözden, verdiği kafardan, kendini küçültmek pahasına geri dönmek.
Tünel geçmek : Bir iş yaparken zihni başka bir şeyie meşgul olmak (Kars. Dalga geçmek.)
Türküsünü çağırmak (birinin) [bir şeyin) : -1. Bir kimsenin tarafını tutup onun hoşuna gidecek söz söylemek ya da davranışta bulunmak. -2. O şeyi ısrarla istemek
Tüy dikmek : bk. Üstüne tüy dikmek. .
Tüyleri diken diken olmak (tüyleri ürp ermek) : -1. Soğuktan ötürü vücuttaki kıl dipleri kabarıp kıllar dikilmek. -2. Korku, tiksinti yüzünden vücuttaki kıl dipleri kabarıp kıllar dikilmek.
Tüyü bile kıpırdamamak : Aldırmamak, ilgilenmemek. {Kars. Oralı olmamak.)
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.