sonuç Yazıları - Sayfa 3 - Türkçe Sitesi
EtiketŞu anda sonuç konusu ile ilgili sayfalara bakmaktasınız.
Bu konuyla ilgili toplam 86 içerik bulunuyor.
Ä°nci
iNCÄ°

KONU: Büyük ve çok değerli bir incinin çevresinde gelişen olaylar zinciri, Steinbeck'in şiirsel anlatımıyla destansı boyutlara ulaşıyor. Açgözlülüğün, doymak bilmez kar hırsının insanı nere­lere kadar sürükleyebileceği, belki de hiçbir romanda böylesine vurucu anlatılmamıştır.

 

Kahramanımız genç, dinamik, siyah saçlı, parlak ve delici gözlere sahip olan Kino, her zamanki gibi sabah erkenden uyandı. Eşi Juano uyuyordu. Denizden gelen dalgaların hışırtısını dinledi. Bu dalgalar ve bu ses, hep halkına esin kaynağı olmuş, onlar için ne türküler yapılmış, söylenmişti.. Kendisi de adına Aile türküsü dediği bir ezgiyi mırıldanmaya başladı. Kino'nun atalarının en büyük özelliği hemen her konuda türkülerinin olmasıydı.

Diğer kulübelerdeki İnsanlar da yavaş yavaş uyanmaya baş­lamışlardı.

Bu esnada, bir akrebin beşikte uyuyan çocuklarına doğru i-lerlediğini fark ettiler. İkisi ... (Devam)
DiÄŸer Konular 22 Haziran 2013 Yorum yok
K Sözlüğü (Deyim)
Kabahat bulmak (birine) (bir şeye): -1. O kimsede suç, kusur ara­mak. -2. Bir şeyde eksik bir yan, kusur aramak.

Kabahat İşlemek: Kabahat sayılacak bir davranışta bulunmak.

Kabahati (birine) yüklemek : Suçu başkasının üzerine atmak, ona ifti­ra etmek

Kabak başına patlamak: Pekçok kişiyi İlgilendiren bir olaydan dolayı

yalnızca bir kişi zarar (ceza) görmek.

Kabak çiçeği gibi açılmak : Utangaçlığı, sıkılganlığı bir yana bırakıp

herkesi şaşırtacak ölçüde özgür davranmaya başlamak.

Kabak tadı vermek: Bir konu fazla yinelendiği için bıkkınlık vermek,

usandırmak

Kaba kuvvet: Bir amaca ulaşmak için başvurulan dayak vb. Kaba saba : -1. Görgüsüz kimse için söylenir. -2. Özensiz yapılan şey

için kullanılır. Kabına sığmamak: Duygularını frenleyemeyip taşkın davranışlarda

bulunmak, taşkınlık yapmaya başlamak.

Kabir azabı (çekmek) : Çok sıkıntı (çekmek).

Kabir suali: Ayr... (Devam)
DiÄŸer Konular 24 Nisan 2013 Yorum yok
Karşılaştırma
KARÅžILAÅžTIRMA

Varlıklar arasındaki benzerlik ve karşıtlıklardan yararlanarak üstün olanı saptamak, bir yargıya varmaktır.

UYARI: Karşılaştırma paragrafında ana düşünce sonuç cümlesidir.

Örnek:

Kış mevsiminden hiç ama hiç hoşlanmam. Soğuk oluşuyla, ulaşım zorluğuyla, yiyecek ve giyecekleriyle insana birçok sıkıntılar yaşatır. Oysa yaz mevsimi öyle mi? Bir kere üşüme diye bir sorununuz, donma diye bir korkunuz olmaz. Bunun için de kat kat giyeceklere gereksinmeniz yoktur. Yiyeceklerimizin büyük bir bölümü de yaz mevsiminin ürünleridir.

Paragrafta, aşağıdaki anlatım yollarından hangisi kullanılmıştır? (1998 00)

A) Betimleyici anlatım

B) Karşılaştırmalı anlatım

C) Öyküleyici anlatım

D) Özetleyerek anlatım

Parçada kış ile yaz Özellikleri bakımından karşılaştırılmış, yaz daha üstün bulunmuştur.

Doğru Yanıt B (Devam)
DiÄŸer Konular 05 Nisan 2013 Yorum yok
Kelile ve Dimne
Eser Hakkında: 

Hükümdarlar için hazırlanmış olan ah­lakla ilgili bir Hint masal kitabıdır. Beydeba tarafindan kaleme alınmıştır. Kelile ve Dimne ismi masalın iki baş kahramanı, yani iki çakal olan Kalilag ve Damnag'dan adını almıştır. Bu masal kitabı öncelikle Sanskritçe'den Pehleviceye ve Pehleviceden Arapçaya tercüme edilmiştir. Ardından Batı dillerine de çevrilen eser, hem Doğuda hem Batıda büyük bir rağbet görmüştür.

Hikâyeler Bin bir Gece Masalları'nda olduğu gibi iç içe girmiş çerçeve hikayelerden oluşur. Pança-Tantra beş bölüm­le bir girişten müteşekkildir. Her bölümde bir çerçeve hikaye, onun içinde de hikâyecikler, manzum hikmetler vardır. Hikâ­yenin yazılış gayesi, Mehapur hükümdarının tembel üç şeh­zadesini adam etmektir.

Kelile ve Dimne bölümleri:

I. Bölüm: Dostluğun bozuluşu. Kahramanlar: Kral Aslan, müşaviri boğa ve nedimleri iki çakal. Doğu dillerine çevrilir­ken es... (Devam)
DiÄŸer Konular 29 Haziran 2013 Yorum yok
Kerem İle Aslı
Yazarı Hakkında

Söyleyeni belli olmayan anonim Türk aşk hikayesidir.

KEREM Ä°LE ASLI

Kerem ile Aslı hikayesinin ilk olarak kim tarafından, ne zaman ve hangi coğrafyada ortaya çıktığı bilinmemektedir. Ancak bili­nen bir gerçek vardır ki o da aslı ile kerem hikayesinin eski aşıklar tara­fından en çok anlatılan bir aşk hikayesi olduğudur. Kerem ile Aslı Türkiye'de ve Oğuz grubu Türk boylarında olduğu gibi bazı başka milletlerde de (Ermeni, Gürcü, Lezgi, vb.) bilinen ve sevilen bir halk hikayelerinden biridir. Bunun sonucu olarak hikaye geniş bir coğrafyaya yayılmış ve farklılıklar oluşmuştur.

Kerem ile Aslı hikayesinde Olayların Geçtiği Yerler (mekanlar)

İsfahan, Hoy, Şuşi köyü, Kelb şehri, Kars, Gence, Revan, Çıldır, Ahıshay, Şerki, Orhan, Oltu, Narman, Bayat, Ürgüp, Tiflis, Ahlat, Muş, Malazgirt, Pasin Ovası, Uzun Ahmet, Ha-sankale, Erzurum, Eşenkale, Varbik, Tercan, Çincibeli, Eşkat, Ibrit, Ayaş, Zile... (Devam)
DiÄŸer Konular 29 Mart 2013 Yorum yok
Koşul Sonuç Cümlesi
KOŞUL- SONUÇ İLİŞKİSİ

Eylemin hangi koşullarda gerçekleşebileceğini belirtir.

Dinlese anlar. Dinlemeden anlamazsın. Dinleyince anlarsın. Dinleyerek anlarsın.

Erken dönmek üzere izin aldım. (Devam)
DiÄŸer Konular 27 Haziran 2013 Yorum yok
Madam Bovary
Eser Hakkında:

Batı edebiyatının en önemli klasiklerindendir. Flaubert'in şaheseridir. Eser, romantik, hayalci ve mantıktan çok duyguları ile hareket eden bir kadının başından geçenleri ele alır. Bu bakımdan, Romantizme bir tepki özelliği de taşı­maktadır. Gustave Flaubert'ın Madam Bovary adlı romanı, tasvirleri ve realist gözlemleri, kur­gulanış tekniğiyle batı edebiyatının en güzel şaheserlerinden biridir.

Madam Bovary Özeti:

19. asrın ikinci yarısıdır. Charles Bovary, Rouen'de eği­tim görmektedir. Okulunu ailesinin sayesinde bitiren Charles, doktor olur. Tostes adlı küçük bir kasabada mesleğini sürdür­meye başlar. Charles, hırslı ve idealist bir insan değildir. Elin­dekiyle mutlu olan bir kişidir. Annesi, onun başarılı olması için çaba sarf eden, onu yöneten bir kadındır. Annesi, bu pek yetenekli olmayan oğlunu dul bir kadınla evlendirir. Dul eşi ile mutlu olamayan Charles bu hayata yine de katlanır. ... (Devam)
Diğer Konular 03 Mayıs 2013 Yorum yok
Meşa Selimoviç
26 Nisan 1910'da Bosna'nın Tuzla kentinde doğan Meh­met Selimoviç, aslen Bileçeli olan zengin bir aileye mensup­tur. Rahat bir çocukluk ve gençlik dönemi geçiren Selimo­viç'in üzerinde, babasının büyük etkisi vardır. Selimoviç, ye­tişme döneminde Andersen'den Charles Dickens'a, Dostoyevski'ye kadar birçok ünlü yazardan beslenmiştir. Beslendi­ği bu yazarlar içerisinde özellikle Dostoyevski'nin fazlaca et­kisi altında kaldığı görülür. 1930 yılında Belgrad'a gidip Belgrad Üniversitesi Felsefe Fakültesi'nde, Sırp Dili ve Yugoslav Edebiyatı okumaya başlamıştır. Üniversite eğitiminin ardın­dan öğretmenliğe başlayan Meşa Selimoviç, Halk Kurtuluş Hareketi'yle iş birliği yaptığı gerekçesiyle, 1942'de, kız kardeşi ve or­tanca kardeşiyle birlikte, Hırvat faşist güçleri 'Ustaşlar' ta­rafından tutuklanmıştır. Dört aylık hapishane hayatının ardın­dan delil yetersizliği sonucu serbest bırakılmıştır.

'Çember... (Devam)
DiÄŸer Konular 19 Nisan 2013 Yorum yok
Mevlana
(1207-1273)

Hz. Mevlana 1207 yılında Belh şehrinde doğmuştur. Ba­bası Sultan-ül-Ulema diye bilinen Bahaeddin Veled annesi Mümine Hatun'dur. Bahaeddin Veled ailesi ile birlikte Belh'den ayrıldıktan sonra Bağdat'a buradan da Hac için Mek­ke 'ye gitmiş ve daha sonra Anadolu Selçuklularının en ihti­şamlı dönemlerinde Anadolu'ya geçmiştir. Malatya, Erzincan, Akşehir yoluyla Larende'ye (bugünkü Karaman) geldi. 1225 yılında oğlu Hz. Mevlana 'yi Gevher Hatun'la evlendirdi. Sel­çuklu Sultanı Alaeddin Keykubad'nı daveti üzerine 1228 yı­lında Hz. Mevlana ile birlikte Konya'ya geldi. Bahaeddin Veled 1231 yılında vefat etti. Hz. Mevlana ertesi yıl babasının müritlerinden olan Muhakkık-i Tirmızı 'ye 9 yıl süreyle mürit­lik etti. (1232-1241) Bazı kaynaklarda Hz. Mevlana'mn öğreni­mim ilerletmek için Şam'a gittiği söylenir. Muhakkık-i Tırmızi 'nin ölümünden sonra Hz. Mevlana medreselerde bir süre ders vermiştir. Verdiği dersler Sel... (Devam)
DiÄŸer Konular 03 Haziran 2013 Yorum yok
Milli Edebiyatın Doğuşu
II.Meşrutiyet, İttihat ve Terakki Cemiyeti İçinde örgütlenen subay ve aydınların baskısı sonucu 1908' de ilan edilir. Abdülhamit, Kanun-i Esasi'ye tekrar yürürlüğe koymak zorunda kalır. Meclis'i Mebusan'unda İttihat ve Terakki üyelerinin çoğunlu­ğuyla yine aynı yıl açılır. Her türlü siyasal düşüncenin yasak olduğu bu dönem sona erince basın, aydınlar, sanatçı ve düşünürler, çeşitli alanlardaki düşünce ve eylemle­rini büyük bir coşkuyla gerçekleştirmeye koyuldular. Bu dönem, Osmanlının dağılma ve yıkılma ev­resinin son aşamasıdır. Osmanlı artık taim anla­mıyla Batı'nın sömürgesidir. 1789 Franız ihtilali'nin yaydığı 'milliyetçilik düşüncesi, Osmanlı İmparator­luğu İçindeki ulusal azınlıkların birer birer bağımsız­lık eylemine girmesine neden olmuştur. Bunda Avrupalıların kışkırtmalarının da önemli bir payı vardır. Gelinen süreçte, imparatorluğu ayakta tutma konusunda ortaya atılan... (Devam)
Diğer Konular 07 Mayıs 2013 Yorum yok
Miskinler Tekkesi
KONUSU: Dilencilik mesleğinin incelikleri anlatılırken, aynı zamanda, Osmanlı Toplumunun son dönemleri ile, Cumhuriyet döneminin ilk yılları gayet açık ve akıcı bir şekilde aktarılmakta, bir insana verilebilecek en büyük "sadaka"nm ise sevgi olduğu vurgulanmaktadır.

 

Şimdi olduğu gibi, çocukken de canım çok kıymetli idi. Ya­şıtlarım her türlü oyunu oynarlarken, ben sadece onları seyret­mekle yetinirdim. Hatta gelip bana sataştıklarında dahi, gücüm kuvvetim yerinde olmasına rağmen, hiç rahatımı bozmaz, kaale almazdım. Anlayacağınız, intikam duygusu ben de ta çocuklu­ğumdan beri mevcut değildi. Ben, neticeye varmak için, niyaz etmek yolunu seçenlerdenim. Meslek icabı gayet iyi bilirim: Ol­dukça dişe dokunur bir çıkara dayanmayan konularda rica ve niyaz en kuvvetli silahtır. Yalvarmasını, amma usul ve adabına göre yalvarmasını bilen insan için açılmayacak kapı, erilmeyecek mertebe yoktur.

Çocukluğumda, ... (Devam)
DiÄŸer Konular 28 Haziran 2013 Yorum yok
Momo
KONUSU: Kitapta, insanların "vakit nakittir" diyerek, sürekli olarak çalışıp, birbirlerine ve doğadaki güzelliklere zaman ayır­madıkları ve süreç içerisinde nasıl birer makine parçası haline geldikleri akıcı bir tarzda anlatılmaktadır.

 

BÄ°RÄ°NCÄ° BOLUM:

Büyük Bir Kent ve Küçük Bir Kız:

Çok eski zamanlarda, sı­cak ülkelerde, büyük ve görkemli kentler vardı. Büyük saraylar, tapınaklar ve şatoların yaranda, kentin arka taraflarında, daracık sokaklar, eğri büğrü evler de bulunurdu. Aynı zamanda, insanla­rın bir araya gelip, konuşmaları ve tartışmaları için geniş meydan­lar da bulunurdu. Hepsinden önemlisi, bu kentlerde, günümüz­deki sirklere benzeyen, taştan basamakları olan, büyük tiyatrolar da vardı.

O günlerin üzerinden binlerce yıl geçti. O kocaman tiyatro­lardan bugün sadece yıkıntılar kaldı. İşte bizim Momo'nun başından geçen olaylarda böyle bir kentte yaşandı.

Bu büyük ke... (Devam)
DiÄŸer Konular 26 Nisan 2013 Yorum yok
Mor Salkımlı Ev
Bu eser, Halide Edip Adıvar'ın çocukluk günlerinden baş­layarak 36 yaşına kadarki hayat hikâyesini anlattığı bir anı ki­tabıdır. Halide Edip, kendi çocukluğunu, yetişme yıllarını, ilk yazılarını, ilk evlilik ve ayrılığını Mor Salkımlı Ev'de anlatırken bir yandan da Millî Mücadele döneminin ve imparatorluğun son dönemlerinin panoramasını ortaya koymaktadır.

Mor Salkımlı Ev Özeti:

Halide Edip, 1882'de Mehmet Edip Bey'in kızı olarak Beşiktaş'ta Mor Salkımlı Ev'de dünyaya gelmiştir. Aile, çeşit­li sebeplerle ara ara bu evden ayrılmakla birlikte her de­fasında mor salkımlı eve geri döner. Halide'nin annesi Bedri-fem Hanım, o küçük yaşta iken veremden ölmüştür. Halide, onu çok az ve silik hatırlamaktadır.

Halide'nin hayatında, mor salkımlı evde 'Haminne' diye hitap ettiği anneannesinin büyük yeri olmuştur. Eyüp Sultanlı Nakiye Hanım {Haminnesi), Mevlevi, aşırı derecede merha­metli, cömert, eli... (Devam)
DiÄŸer Konular 25 Haziran 2013 Yorum yok
Münazara
Bir cümle olarak dile getirilen bir tezle bir antitezin iki ayrı grup yani farklı iki taraf arasında ve bir hakem kurulu karşısında tartışılmasına münazara adı verilir. Bu tür tartışmalar, aslında düşünce ve söz yarışmasıdır. Münazarada kullanılan dil ve üslup edepli ve seviyeli olmalıdır.  Bu ölçü kaçırıldığında münazara çatışmaya dönüşür ki çatışmada sertlik, kabalık ve demagoji blunur. Bu sebeple tartışılan konularda tartışmacılar ister yanlış şeyler dile getirsin isterse fikrimize tamamen aykırı şeyler söylesin konuşmacıya müdahale etmeden sıramız geldiğinde kendi düşüncemizi söylemeliyiz. Münazara çoğunlukla eğitim kurumlarında öğrencilerin yeteneğini geliştirmek ve toplum önünde düzenli, soğuk kanlı konuşma alışkanlığını ayrıca karşı fikre saygı duyma düşüncesini edinmeleri amacıyla düzenlenir.

Sınıfta yapılan bir münazarada gruplar üç ya da dörder öğrenciden oluş... (Devam)
DiÄŸer Konular 19 Nisan 2013 Yorum yok
N Sözlüğü (Deyim)
Nabzı durmak: Ölmek.

Nabzına göre şerbet vermek : Birinin hoşuna gidecek, gururunu ok­şayacak davranışlarda bulunmak.

Nabzını yoklamak : Bir kimsenin eğilimini ve ereğini anlamaya çalış­mak.

Nafile yere: BoÅŸ yere, boÅŸu boÅŸuna; yok yere.

Nağme yapmak : -1, Bildiği bir şeyi bilmez gibi görünmek. -2. Birini güzel sözlerle aldatmaya çalışmak.

Nah kafa : "Akılsız, kafa kafa değil ki." anlamında birinin aklını hafifse­me yollu kullanılır.

Nal deyip mıh dememek: Düşüncesinde direnmek.

Nalıncı keseri gibi kendine yontmak: Yalnız kendi çıkarını gözet­mek; kendine yontmak.

Nalları dikmek : (Hayvan ya da değer verilmeyen kişiler için) ölmek.

Namazında niyazında (namazı niyazı yerinde) : Dini görevlerini tam olarak yerine getiren kimse.

Namus belası: Namusunu ya da toplum İçindeki değerini korumak için kişinin kabullendiği zarar, katlandığı sıkıntı.

Namus sözü : Bir şeyi yapacağına dai... (Devam)
DiÄŸer Konular 26 Mart 2013 Yorum yok
Neden Sonuç İlişkisi
NEDEN-SONUÇ İLİŞKİSİ

Yüklemin gerçekleşme nedeni belirtilir, "niçin" sorusu yanıtlanır. Yapılacak iş bitmiştir.

Korktuğundan ses çıkaramadı. Korkudan sesi çıkmadı. Korktu ki ses çıkarmadı. Korktuğu için sesi çıkmadı. Korktu da sesi çıkmadı. Korktu, ses çıkaramadı. (Devam)
DiÄŸer Konular 11 Nisan 2013 Yorum yok
O-Ö Sözlüğü (Deyim)
O bu : Herkes, öteki beriki (Kars. El İtern.)

Ocağına düşmek : Bir kimseye korunması için sığınmak ya da ondan

yardım istemek.

Ocağına incir dikmek, (ocağına darı akmak, ocağını söndürmek): Bir insana büyük kötülüklerde bulunmak, evini barkını, soluğunu ço­cuğunu yok etmek, darmadağın etmek.

Ocağını söndürmek : Evinin, ailesinin dağılmasına yol açmak.

Odsuz ocaksız: Çok yoksul, aç ve barın aksız.

Oflayıp puflamak : Herhangi bir şey ya da kimseden ötürü büyük sı­kıntı duymak.

O gün bugün: Söz konusu durumun olduğu günden bu yana.

Oh canıma değsin :Birinin başına gelen kötü bir olaydan duyulan se­vinci anlatır.

Oh çekmek : Bir başkasının düştüğü kötü bir duruma sevinmek.

Oh demek: Sonunda rahata kavuşmak, rahat bir duruma geçmek.

Oh olsun : Söz dinleyemeyerek,, yanlış işler yaparak kötü duruma dü­şenlere "Çok iyi olmuş." anlamında söylenir.

Okkalı kahve ... (Devam)
DiÄŸer Konular 12 Haziran 2013 Yorum yok
Oliver Twist
KONUSU: Bu eser Charles Dickens tarafından kaleme alınmış ve bir çocuğun ekseni etrafında, İngiliz toplumunun o günkü yaşayışı anlatılmakta ve eleştirilmektedir.

Adını vermek istemediğim bir şehrin düşkünlerevinde, adını konacak süre kadar dahî yaşayıp yaşayamayacağı şüpheli bîr çocuk dünyaya gelmişti. Annesi, "Çocuğu bir göreyim de öleyim" dedi. Çocuğu, kucağına verdiler. Kadın çocuğu Öptü, okşadı ve öldü. Oliver var gücüyle ağlıyordu. Kilise zangoçlarıyla nazırları­nın şefkatli insafına bırakılmış bir öksüz olduğunu bilseydi beldi daha yüksek sesle ağlardı.

Oliver'i daha sonra, kimsesiz çocukların yaşadığı eve teslim ettiler. Burada, çocuklara genellikle kötü davranan yaşlı bayan Man bakıyordu. Çocuklar için verilen paranın büyük bir kısmını kendisi alıyor, çok azı ile ise çocuklara ölmeyecekleri kadar yiye­cek yemek veriyordu. Banyo, temizlik vb. ise nadir rastlanan olay... (Devam)
DiÄŸer Konular 16 Haziran 2013 Yorum yok
Osmancık
OSMANCIK

KONUSU: Osmanlı Devleti'nin kuruluşu anlatılmaktadır.

â–  â– 

BİRİNCİ BÖLÜM: "Gün Doğmak İçin Batar"

Osmancık hasta yatağında, Bursa'nın alınmasını beklemekte, Bursa'ya gömülmek için, azraile karşı direnmektedir. Birazdan.müjdeyi alınca, rahatlayıp huzura kavuşur. Gözlerini kapatınca başında duranlar "uyudu" derler. Oysa, o uyumamış, hatıralara dalmış, hayatının ilkbaharına gitmiştir.

Ä°lkbahar Selleri:

Çocukluğunda ve delikanlılığında ele avuca sığmazdı. Gü­cünün, kuvvetinin sahibi değil; gücü, kuvveti onun sahibiydi. Ağabeyleri Gündüz ve Sava'ya hayrandı. Şeyh Edebali ile tanı­şınca hayatının şekli tamamen değişti.

OturmuÅŸ, ta Amuderya'dan Söğüt'e kadar olan yolun uzun­luÄŸunu hesaplıyor, dünyanın ne kadar büyük olduÄŸunu düşünü­yordu. Edebali ona ne düşündüğünü sorunca, aynı ÅŸeyleri söyle­di. Edebali de ona: "Dünyayı büyük gösteren bizim küçÃ... (Devam)
DiÄŸer Konular 30 Nisan 2013 Yorum yok
Özne Eksikliği
ÖZNE EKSİKLİĞİ

Bir cümlede öznenin bulunmaması cümlede anlam karışıklığına yol açıyorsa o cümlede anlatım bozukluğu vardır.

- Müdürün odası yeniden düzenlendi, ziyaretçi­leri kabul etmeye başladı. ( müdür)

- Kitabın fiyatı oldukça yüksekti ama çok yarar­lıydı. (Kitap)

- Kimse ses çıkaramıyor, sonucu merakla bek­liyordu. (Herkes) (Devam)
DiÄŸer Konular 26 Haziran 2013 Yorum yok
Toplam 5 sayfa, 3. sayfadasın: Önceki, 1, 2, 3, 4, 5, Sonraki
Son Ziyaretler:
CoÄŸrafya Sitesi Tarih Sitesi Matematik Sorusu