Tek Heceli Diller: Bu yapıdaki dilin en önemli özelliği, sözcüklerin çekimli hallerinin olmamasıdır. Sözcükler, büküme uğramadan ve değişmeden sabit bir şekilde kaldığı için gramer ve anlamsal ilgileri cümle içerisinde bulunduğu yere göre belirlenir. Sözcükler, cümle içindeki yerlerine ve diğer sözcüklerle yanyana gelmelerine göre farklı anlam ve görev üstlenirler. Bu yapıdaki dillerde cümle vurgusu ve sözcük vurgusu çok büyük önem teşkil etmektedir. Tek bir sözcük farklı tonlarda söylendiğinde birçok değişik anlamı karşılayabilmektedir. Çince, Tibetçe, Siyamca, Tek Heceli Diller grubuna giren dillerdendir.
Sözlüklerde "ağızda yuvarlanan söz, saçma sapan söz, eşsesli ı kelimelerle kurulu konuşma" anlamlarına gelen tekerleme masal, hikaye, bilmece, halk tiyatrosu gibi bazı edebi türler içinde veya bağımsız olarak söylenen ölçülü ve kafiyeli sözlerdir.
Sözlüklerde "ağızda yuvarlanan söz, saçma sapan söz, eş sesli kelimelerle kurulu konuşma" anlamlarına gelen tekerleme, vezin, kafiye, seci veya aliterasyonlardan istifa ederek hislerin, hâl ve hayallerin abartma (mübalağa), tuhaflık, zıtlık, benzetme (teşbih), güldürü, kısa tanım ya da çağrışımlar yoluyla ortaya konulduğu manzum nitelikli basmakalıp sözlerdir.
Daha çok çocuk geleneklerinde yer alan baş uyak ve uyaklarla elde edilen, ses ve sözcük benzerliğine göre sıralanan, söyleyeni belli olmayan ürünlerdir. Şu şekilde sınıflandırılırlar. Masal tekerlemeleri, Oyun tekerlemeleri, Tören tekerlemeleri.
Türk şiirinin çağdaşlaşmasında, yeni bir kimlik kazanmasında önemli bir dönüm noktasıdır. Galatasaray Lisesi'nde ( Mekteb-i Sultani) okumuş, burada Recaizade Mahmut Ekrem, Muallim Naci gibi dönemin ünlü edebiyat öğretmenlerinin öğrencisi olmuştur. Recaizade Mahmut Ekrem'in desteğiyle, Servet-i Fünun dergisinin başına getirilen sanatçı, çeşitli memurluklarının ardından, yine Galatasaray Lisesi'nde öğretmenlik yapmıştır. Derginin kapatılması üzerine bebek'teki "Aşiyan" adını verdiği evine çekilmiş; bu arada Galatasaray'daki görevini sürdürmüştür. Sanatının ilk yıllarında, Divan edebiyatı etkisinde şiirler yazan Tevfik Fikret'i , Servet-i Fünun Edebiyatı döneminde bireysel duyarlıklarının ozanı olarak görüyoruz. Bu dönemde Türkçe'yi aruz vezninde başarılı bir biçimde kullanmış, şiiri düzyazıya yaklaştırmış, eski nazım biçimlerini bırakarak Batı'dan alınma sone ve terzarimayı ... (Devam)
İsimlerin (adların) ve fiillerin (eylemlerin) kök ya da gövdelerinden yapım ekleriyle yapılmış yeni anlamlı sözcüklerdir. Türemiş sözcükler, üzerine yapım eki alabildiği gibi çekim ekleri de alabilir. (düş-ün-ül-mek-ten)
Türemiş sözcüklere birkaç örnek verecek olursak:
deyimler, karşılık, tiyatrocular, yazarlar, Türkçe, sağlık, türemiş, seçkin, söyleşi, danışma, iletişim, dövüş, kalıtım, halıcılık, açılar, ulama, buluşlar .. gibi birçok örnek sıralayabiliriz. (Devam)
İki heceli, ikinci hecesi üç sesli bazı sözcüklere ünlüyle başlayan bir ek getirilince ikinci hecenin ünlüsü -dar ünlüyse- düşer. Bu duruma "hece düşmesi" denir.
Sert ünsüzlerle biten sözcüklere "c,d,g" ünsüzleriyle başlayan ek getirilirken ekin ilk harfi sertleşerek "ç,t,k" ye döner. Bu duruma ünsüz benzeşmesi (ünsüz sertleşmesi) adı verilir.
Ünsüz Yumuşaması (Ünsüz Değişmesi): Süreksiz sert ünsüzlerle sonlanan (p,ç,t,k) sözcüklere, ünlü harf ile başlayan ek getirildiği zaman sözcüğün sonuna bulunan sert ünsüzü süreksiz yumuşak ünsüze (b,c,d,g,ğ) dönüşür.
* uzak-a -> uzağa
* ağaç-ın -> ağacın
* sahip-i -> sahibi
* dört-üncü -> dördüncü
Sonunda art arda "n, k" ünsüzleri bulunan sözcüklerde yumuşama "g" ile olur.
Uyak, dize sonlarındaki farklı anlamdaki sözcüklerin ve farklı görevdeki eklerin yarattığı ses benzerliklerine denir.
UYAK ÇEŞİTLERİ
1. Yarım Uyak:
Tek sessiz harf benzerliğiyle yapılır.
Sarı çiğdem yaz getirir
Mormenekşe guz getirir
2. Tam Uyak:
İki ses benzerliğiyle yapılan uyaklardır. Daha doğrusu bir ünsüz ile bir ünlünün benzerliğine dayanan kafiye türüdür.
3. Zengin Uyak:
İkiden fazla ses benzerliğiyle yapılan uyaklardır.
Uçun kuşlar uçun doğduğum vere.
Şimdi dağlarında mor sümbül vardır.
Ormanlar koynunda bir serin dere.
Dikenler içinde sarı gül vardır.
Şiirin 1. ve 3. dizelerindeki "yere-dere" sözcüklerinde üç sesle zengin uyak; 2. ve 4. dizelerindeki "gül-sümbül" sözcüklerinde iki sesle tam uyak yapılmıştır.
4. Tunç Uyak:
Uyak olan sözcüklerden birinin diğerinin içinde yer almasıyla yapılan uyaktır.
Kök ve gövdelerden yeni anlamda sözcükler yapan eklerdir. Yapım ekleri; sözcüğün anlamını değiştirdiği gibi türünü de değiştirebilir. Dilimizde çok sayıda yapım eki vardır. Ancak biz bu yapım eklerini dört ana başlıkta toplayabiliriz:
1. İsimden İsim Yapan Ekler
2. İsimden Fiil Yapan Ekler
3. Fiilden İsim Yapan Ekler
4. Fiilden Fiil Yapan Ekler
Yukarıdaki eklerin dışında az kullanılan başka yapım ekleri de vardır. Bu ekleri de kök ve gövde arasındaki anlam ilgisini gözeterek ayırabiliriz.
Bu topluluk, 1928 yılında ortaya çıkmış, şiir ve yazılarını da "Yedi Meşale" adını verdikleri kitapta toplamıştır. Edebiyatımızda çok ses getiremeyen topluluk Milli Edebiyat şiirini gerçekçilikten uzak bulmuş, sanatsal yönü güçlü bir şiiri amaçlamıştır. Yenilikten yana olmayı, Türk şiirine yeni ufuklar açmayı hedeflemişlerdir.
Tüm bunlara karşın, Türk şiirinin biçim ve yeni bir katkı sunamadılar. Milli Edebiyat şiirini aşamadılar. Etkisiz kaldılar. "Canlılık, içtenlik ve sürekli yenilik" sözcükleriyle özetledikleri ilkeyi, yaşama geçiremediler. Hece ölçüsünü kullanan bu topluluk, konu olarak Fransız sembolistlerini örnek almıştır.
Bu topluluğu oluşturan sanatçılar şunlardır:
Kenan Hulusi Koray, Cevdet Kudret Solok, Muammer Lütfı, Sabri Esat Siyavuşgil, Yaşar Nabi Nayır, Vasfi Mahir Kocatürk, Ziya Osman Saba (Devam)
Cümlede işi, yargıyı, durumu bildiren sözcük ya da söz öbeklerine yüklem denir.
Aşağıdaki söz gruplarının cümle olabilmesi İçin sonlarına uygun yüklemleri getiriniz.
Bütün halk, köy meydanında........
Havalar, artık iyice...........
Hayatta en hakiki mürşit.........
Kazanmak istediğim okul............
Yardımlarınız için size....................
Yukarıdaki yüklemleri incelediğimizde görürüz ki, yüklem değişik türden sözcükler olabilir. Çekimlenmiş fiillerin yanı sıra ekfiil alarak çekimlenen isim soylu sözcükler de yüklem olabilir.
Aşağıdaki sözleri fiil soylu yüklemlerle tamamlayınız.
Okumadığı roman
Herkes kendi kusurunu.......
Ödevlerimi zamanında yapmaya
Yüklem, tek sözcük olabileceği gibi birden fazla sözcükten de oluşabilir. Bileşik fiiller, deyimler, tamlamalar yüklem görevinde kullanılır.
13. yüzyılda Sakarya çevresinde yaşadığı sanılan Yunus'un hayatı ve kişiliğine İlişkin bilgiler kısıtlıdır. Yunus Emre'ye ait bilgiler, şiirlerinden ve onunla ilgili olarak sonradan yazılan kitaplardan sağlanmıştır. Şiirlerinden; medrese eğitimi gördüğü, Bektaşi tarikatına bağlı olduğu, şeyhinin de Taptuk Emre olduğu anlaşılıyor. Bağlandığı tarikatın düşüncelerini yaymak için, gurbete çıkan dervişler geleneğine uygun olarak Anadolu'yu yöre yöre dolaşmıştır. Önemli şiirlerini 14.yüzyılda yazdığından 14.yüzyıl sanatçısı olarak da kabul edilen Yunus Emre şiirlerinde hem heceyi hem de aruzu kullanmıştır. Divan düzenleyecek, mesnevi hazırlayacak düzeyde bu kültürün içinde olmakla birlikte halka dönük yüzünü hep korumuştur. Şiirlerinde tasavvufi Tanrı sevgisiyle birlikte hoşgörü, barış, kardeşlik, insan sevgisi gibi temaları yalın ve içtenlikti bir anlatımla dile geti... (Devam)