Karışık olarak verilen sözcük ya da söz öbeklerinden cümle oluştururken öncelikle yüklem olan sözcük saptanmalı, yükleme sorulacak öğe sorularıyla cümle oluşturulmalıdır.
Bağlaç olan "de" , her zaman öteki sözcüklerden ayrı yazılır. Cümleye "dahi, bile, ve...."
anlamları katan bu sözcük, ses uyumuna göre değişir; ünsüz benzeşmesinden etkilenmez:
Ben de geleceğim, babam da. Bizim ağaç da çiçek açtı. Çocuk ta gelecek, (yanlış) Çocuk da gelecek, (doğru)
Durum (hal) eki olan "-de" sözcüklere bitişik yazılır. Sözcüğe "bulunma, kalma veya zaman" anlamları katar; sözcük cümlede dolaylı tümleç veya zarf tümleci görevinde kullanılır:
- Ağaçta kuş yuvası var. (Dolaylı tümleç)
- Baharda yeni evlerine taşınacaklar. (Zarf tümleci)
c. "-de" durum eki ünlü uyumundan ve ünsüz benzeşmesinden etkilenerek "-te, -ta" olabilir.
- Kapıda bekliyor.
- Ayakta durma.
Bağlaç olan "de" cümleden çıkarılırsa cümle kuruluş ve yapı bakımından bozulmaz, yalnız "de" nin kattığı anlam verilmemiş olur. Durum eki "-de"nin çıkarılması cüm... (Devam)
Genellikle gerçek anlamı dışında kullanılarak ifadeyi zenginleÅŸtiren, iki veya daha fazla kelimeden oluÅŸan kalıpÂlaÅŸmış söz dizisine deyim denir.
Bütün dillerde olduÄŸu gibi, Türkçe'de de çeÅŸitli kalıplaÅŸmış anlaÂtımlar vardır: tamlamalar, birleÅŸik sözcükler, ikilemeler, atasözleri, deÂyimler..
Deyim, en az iki sözcükten kurulan, konuÅŸmada ve yazıda anÂlatım gücünü artıran, anlam yönünden yer yer mantık dışına taÅŸan böÂlümleri olabilen, yapısındaki kimi sözcükleri anlam deÄŸiÅŸmesine uÄŸraÂyan, kalıplaÅŸmış söz öbeklerine verilen addır. Eskiden, deyim sözcüğüÂnün yerine tabir sözcüğü kullanılıyordu. Tabir tek bir sözcük de olabiliÂyordu. Oysa, deyimlerin temel özelliÄŸi en az iki sözcükten kurulu olmasıdır.
Deyimlerde anlam kalıplaÅŸması (aktarımı) olayı görülür. DeyiÂmi oluÅŸturan iki ya da daha çok sözcükten bazen biri, bazen birkaçı, bazen de tümü anlam kaymas... (Devam)
Divan edebiyatında düzyazıya "inÅŸa", düzyazı ile uÄŸraÅŸana "münÅŸi" , düzyazıyla oluÅŸturulan eserlere de "münÅŸeat" denir. Cümleler uzun dil ağırdır. Noktalama iÅŸaretleri kullanılmamıştır. Düşünce ağırlığı yoktur. Sanat yapma çabası, süslü anlatım düşünceden çok önemsenmiÅŸtir. " Seci " denen düzyazı uyağı kullaÂnılmıştır.
Halk için yazılmış eserler bu bölümdedir. Kolay anlaşılır olma temel alınmıştır. Din ve tasavvuf tarih, ahlak konulu kitaplar sade nesir özelliği taşır. Bu kitaplarda yabancı sözcük sayısı oldukça azdır. Evliya Çelebi'nın Seyahatnamesi, Mercimek Ahmet'in "Kabusname'si, Kul Mesut'un Beydeba'dan "Kelile ve Dimne" çevirisi ve Katip Çelebi'nin kimi eserleri sade nesirle yazılmıştır.
b) Süslü Nesir:
Süslü nesir halka yönelik değildir. Bu nesrin dili ağırdır. Söz sanatları ve seci fazlasıyla ku... (Devam)
Düşünceyi geliştirme yolları diye adlandırılan bu yöntemler daha çok açıklayıcı ve tartışmacı anlatım biçimlerinde kullanılır.
Tanımlama: Bir kavramın ne olduğunu belirler. Tanımlar hem nesnel hem öznel bir yaklaşımla yapılabilir. Nesnel tanımlamalarda kavramların sözlük anlamlarından yararlanılabilir. Öznel tanımlarda ise anlatıcının yorumu bulunur. Tanımlar ..... Nedir? Sorusuna yanıt verir.
''İçtenlik, bir kimsenin kendi benliğini, gerçek düşüncelerini, gerçek duygularını anlaması demektir.''
Örnekleme: Paragrafta ele alınan düşünceyi açıklamak, kanıtlamak,düşünceye inandırıcılık kazandırmak için bir şeyi başka bir şeyle temsil etme yoludur. Somutlama yapılır. Örnekleme paragrafı. Genellikle verilen örnekten sonra biter. Bu durum örnekten önceki cümle, paragrafın ana düşünce cümlesidir. Örnekten sonra paragraf devam ediyorsa, örnekten sonraki cümle ana düşünce cümlesidir.
1. Arapça'dan ya da Farsça'dan dilimize girmiş bazı sözcüklerde bulunan bu işaret, çoğu sözcükten kaldırılmış, aşağıdaki özellikleri taşıyan sözcüklerde bırakılmıştır.
a. "k" ve "g" harfinden sonra gelen "a" ve "u" harflerinde varsa kullanılır.
b. Kullanılmaması durumunda anlam karışıklığı yaratacak sözcüklerde kullanılır: yâr ' yar, hâlâ ' hala, kar ' kâr.. (Devam)
Tanzimat'ın ikinci döneminin olduÄŸu gibi Servet-i Fünun edebiyatının yaÅŸadığı toplumsal ortam ll.Abdülhamit'in tahtta olduÄŸu dönemdir. O yüzden Servet'i Fünun edebiyatı, Abdülhamit döneminin siyasal ' toplumsal koÅŸullarının izlerini taşır. Abdülhamit dönemi, Osmanlı'nın en zor yıllarına rastlar. İçeride siyasal ve toplumsal bir çalkantı vardır. Dışta da İmparatorluÄŸu yıkmaya yönelik çok yönlü politikalar uygulanmaktadır. Abdülhamit, önceden de sözünü ettiÄŸimiz gibi, yenilgimizle sonuçlanan Osmanlı ' Rus Savaşı'nı gerekçe göstererek, açılışından üç ay sonra, !. MeÅŸrutiyet Meclisi'ni feshetmiÅŸ, anayasayı da süreÂsiz olarak askıya almıştır. Bu, dönemin aydınalannın, sınırlı da olsa deÂmokrasi umutlarının tümden yıkılışıdır. Sansür ve baskı korkunç boyutlarındadır. DöÂnemin sanatçıiarı da siyasal konulardan kaçınmışÂlar, zararsız-sakıncasız konulan iÅŸlemiÅŸler, kuÅŸku uyandıracak bi... (Devam)
Efsane, Farsça bir sözcük olan "fesane"nin dilimizdeki karşılığıdır. Yunanca mit/mitos, ingilizce legend, Arapça ustura olarak kullanılmaktadır. GeçmiÅŸte var olduÄŸuÂna inanılan, inanca ait kutsallık içeren bir tabiat hadisesinin, bir varlığın deÄŸiÅŸimindeki akıl dışı ve olaÄŸanüstü yakıştırmaÂlardır. Gerçek veya hayali varlıklara, yer ve olaylara olaÂÄŸanüstü özellikler atfederek oluÅŸturulan, anlatılanın gerçek olÂduÄŸuna iliÅŸkin kesin inançla birlikte, kiÅŸinin bireysel, toplumÂsal yaÅŸamını yönlendiren, geçmiÅŸle günümüz arasında inÂsanın ve oluÅŸturduÄŸu kültürel yapının anlaşılmasına katkı saÄŸlayan bir türdür. Efsaneler sadece dünyanın, insanın, bitkileÂrin, hayvanların yaratılışını deÄŸil, aynı zamanda âdetlerin, kuÂrumların, törenlerinden ilkin nasıl ortaya çıktıklarını konu edinirler. Daha önemlisi bu âdetlerin, kurumların, ritüellerin kutsallığını, kutsal sayılan ilk zamanlara baÄ... (Devam)
Anlamları aynı olan farklı yazılıştaki sözcüklerdir. Türkçe bir sözcüğün, yabancı bir dilden dilimize girip yerleşen karşılığı, eşanlamlılığı yaratır. Yakın anlamlı sözcükler de eşanlamlı gibi birbirinin yerine kullanılabilir.
millet- ulus
vatan- yurt
fert- birey
süslemek- bezemek- donatmak (yakın anlamlı)
Türkçede eş anlamlı sözcükler birbirinin yerine kullanılabilir. Ancak kalıplaşmış, yerleşmiş söyleyişlerde bu her zaman mümkün olmaz. Bu nedenle Türkçe karşılığı olan bazı yabancı sözcükler dilde kullanılmaya devam etmektedir. Örneğin;
"Kalp-yürek" eş anlamlı sözcüklerdir; ancak bazı söyleyişlerde "kalp" sözcüğü "yürek" sözcüğüyle karşılanamamaktır. Bu nedenle iki sözcük de kullanılmaktadır.
Yazılışları aynı, anlamlan farklı sözcüklere eş sesli sözcük denir.
Eş sesli sözcükler arasında anlam bağı yoktur, farklı farklı sözcüklerdir. Genelde biri isim soylu, diğeri fiil soyludur. Ancak ikisi de isim ya da fiil olan eş sesli sözcükler de vardır.
Yaz geldi, (isim)
Mektup yaz. (fiil)
Çay içtim. (İsim)
Çay kenarından geçtik, (isim)
Havuzda yüzdük, (fiil)
Koyunun derisini yüzdü, (fiil)
Sözcüklerin yan, terim ve mecaz anlamları o sözcüğün ilk anlamıyla sesteş olmaz.
Yüklemi çekimli bir eylem olan cümlelere verilen addır. Dilimizde çoğunlukla yüklemler eylem (fiil) dir; ancak isim soylu sözcükler de ek-eylem alarak yüklem olabilmektedir.