S Harfi - Türkçe Sitesi
HarfŞu anda S harfi ile başlayan içerikler görüntüleniyor.
Bu harfle başlayan toplam 65 içerik bulunuyor.
S-Ş Sözlüğü (Deyim)
S

Saati saatine : Tam zamanında, na onca, ne sonra.

Saati saatine uymamak : Durumu, tavırları sık sık değişmek bir öyle böyle olmak; bir saati bir saatine uymamak.

Saat tutmak : Bir işe başlama saatini aynntyîa saptamak ve bitinceye kadar geçecek zamanı belirlemek için sürekti olarak ya da sık ak sa­atine bakmak.

Sabaha çıkmamak: Hasta sabah olmadan ölmek. Sabah akşam: -1. Bir sabah bir akşam dmak üzere. -2. Her zaman, hiç ara vermeden.

Sabahı etmek (bulmak): Akşam başlanan bir iş uğruna bütün geceyi uykusuz geçirmek

Sabahın köründe : Daha ortalık ağarmadan, çok erkenden.

Sabahlar (sabahı şerifler) hayrolsun (hayrola) : Günaydın.

Sabır taşı: Çok sabırlı kimse.

Sabrı taşmak (tükenmek, kalmamak): Artık sabredemeyecek duru­ma gelmek.

Sabun köpüğü gibi sönmek : Gösterişini, görkemini, albenisini en kü­çük bir etkiyle çabucak yitirmek.

Saçı başı ağarmak: Yaşlanmak, ihtiyarlanmak

S... (Devam)
DiÄŸer Konular 10 Haziran 2013 Yorum yok
Sabahattin Kudret Aksal
1920-1993 yıllan arasında yaşamıştır. İstanbul Üniversi­tesi Felsefe Bölümü'nü bitirmiştir. Öğretmenlik ve yöneticilik yapmıştır. Önce Garip akımının etkisinde olan şiirler yazmış­tır. Bu şiirlerde gündelik hayatın sevinç ve mutluluklarını, ava­relikleri dile getirmiştir. Daha sonraki şiirlerinde ise kişinin ev­rendeki yeri, değeri felsefi bir bakışla işlenmiştir. Öykülerinde ise küçük insanın psikolojisini, aile bireyleri arasındaki ilişki­leri anlatmıştır.

Başlıca eserleri:

Şarkılı Kahve(şiir), Gün Işığı(şiir), Duru Gök(şiir), Çeviri Şiirler, Gazoz Ağacı(hikayeler), Evin Üstündeki Bulut(piyes)'tur.

Gazoz Ağacı, 1955 Sa­it Faik Abasıyanık Hikâye Ödülü; Yaralı Hayvan, Türk Dil Kurumu 1957 Sanat Armağanı; Kahvede Şenlik Var (piyes) 1981 Avni Dilligil Tiyatro Ödülü; Şiirler Yeditepe Şiir Armağanı almıştır. (Devam)
Diğer Konular 12 Mayıs 2013 Yorum yok
Sadi-i Åžirazi
Asıl adı Ebu Abdullah Muşarrif b. Muslih el-Şirazî olan, ancak Sadi-i Şirazi olarak tanınan şair, İran'ın yetiştirmiş ol­duğu en büyük şairlerdendir. 12 yaşında yetim kalan Sadî, ilk tahsilini Şiraz'da tamamladıktan sonra, Moğol istilası üzerine M.1225 yıllarında Bağdat'a gelir. Bağdat'ta Nizamiye medre­sesinde tahsilini tamamlar, ardından Şark-İslam ülkelerini gezmeye başlar. Kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla Sadî ön­celikle Elcezire, Suriye, Anadolu, Mısır, Merakeş, Azerbaycan, Belh, Gazne ve Pencap yolundan ilerleyerek Gücerat'a uğrar. Uzun süre Delhi'de kalır, meşhur şair Emir Husrev-i Dihlevî ile burada tanışır. Sonra yolculuğuna devam eder, bir ara Kudüs'e giderken Frenklerin eline düşer. Daha sonra Trablus-şam'da esirlerle birlikte hendek kazarken, ileri gelen bir Halepli kendisini 10 dinar karşılığında esirlikten kurtarır. Esir­likten kurtulan Sadî, Halep'e geldikten sonra bu adamın kı­zıyla ev... (Devam)
Diğer Konular 25 Mayıs 2013 Yorum yok
Safahat
Şiirlerini, yedi kitaptan oluşan, "Safahat" (safhalar, evre­ler) ismini verdiği, tek bir kitapta toplamıştır. Bu kitabın içinde:

1- "Safahat; İlk şiir kitabıdır. İçinde 42 manzume ve on mısralık ayrı bir şiir bulunmaktadır. "Küfe", "Mahalle Kahvesi", "Mey­hane" gibi isim yapmış şiirleri de bulunmaktadır. Bu şiirlerde sosyal, tarihi ve dinî olaylar safha safha anlatılmıştır.

 

2- Süleymanîye Kürsüsünde: Dokuz bölümden oluşan bu kitapta, konu olarak hep İslam dünyası anlatılmaktadır. Bütün İslam alemini dolaştıktan sonra Rusya, Türkistan, Hindistan ve Japonya'yı dolaşıp İstanbul'a gelen vaizin, hürriyetin ilanıyla (1908-İkinci Meşrutiyet) bu şehirde ortaya çıkan genel manzara­nın tasviri yer almaktadır. Bu tasvir çerçevesinde halkın, aydınla­rın, edebiyatçıların, alimlerin içinde bulunduğu kötü durum bü­tün ayrıntılarıyla anlatılır ve kurtuluş yollan gösterilir.

 

3- HakkÄ... (Devam)
DiÄŸer Konular 23 Haziran 2013 Yorum yok
Sahnenin Dışındakiler
Kurtuluş Savaşı zamanı İstanbul'unu, ana kahraman aracılığıyla yansıtan,  siyasi konuların fazlaca yer aldığı bir romanıdır. Ahmet Hamdi Tanpınar' aittir Romanın başlığı, (Sahnenin Dışındakiler) İstanbul; sahnenin içi ise Kurtuluş Savaşının yaşandığı Anado­lu'dur.

Sahnenin Dışındakiler Kahramanları (Kişileri):

Sabiha: Sabiha, modernleşmekte olan Türk kadınını simgeler. Eserde kadın hakları konusundaki mücadelesiyle dikkat çeker. Tiyatro ile ilgilenmektedir. Romanın sonunda sahneye çıkan ilk Türk kadını olur.

Cemal: Eserin başkahramanıdır. Üniversite öğrencisi olan bu gencin gözüyle İstanbul'un işgal yılları anlatılmaktadır. Cemal, eserin diğer önemli kahramanı Sabiha'yı sevmekte­dir.

Süleyman Bey: Sabiha'nın babasıdır. Arzu ve istekleri uğruna bütün servetini ve yakınlarını feda etmiş, Rusların İstanbul'a açtığı eğlence merkezlerine dadanmış bir kahra­mandır.

Ä°hsan: Avrup... (Devam)
DiÄŸer Konular 18 Haziran 2013 Yorum yok
Åžair Evlenmesi
(Tiyatro Tanıtımı)

Türk edebiyatının ilk tiyatro metni olan tek perdelik bir "Töre Komedyası" özelliği taşıyan ve İbrahim Şinasi tarafından yazılan "Şair Evlenmesi", görücü yoluyla evliliğin getirdiği hataları konu edinmektedir. Batılı yanlısı tutum ve davranışı, kılık ve kıyafetiyle çok da sevilmeyen, aydın olmasına rağmen saf biri olan Müştak Bey, aşık olduğu Kumru Hanım ile yenge hanımlar ve kılavuz kadınlar aracılığıyla evlenme kararı almıştır.

Müştak Bey, sevdiği kadın Kumru Hanım yerine, Kumru Hanım'ın çok çirkin ablası ile evlenir. Müştak Bey gerdek gecesi gerçeği öğrenir. Nikahı kıyan imama para vererek, yanlışlığı düzeltir. İmam da yaşça büyük olan kız yerine, boyca büyük olan kızı evlendirdiğini söyler ve her şey normale döner. (Devam)
DiÄŸer Konular 18 Nisan 2013 Yorum yok
Sait Faik Abasıyanık
Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı Türk öykücülüğünün en ta­nınmış sanatçılarındandır. öykülerinde konu ve olay önemli yer tutmaz. "Çehov tarzı" denen durum-kesit öyküsünün temsil­cisidir. Kendine özgü şiirsel bir anlatımı vardır. İstanbul öykücüsü olarak tanınmıştır, öykülerin­de İstanbul'u denizi, kıyıları, balıkçıları, kenar ma­halleri ve doğasıyla işlemiştir. İstanbul'un değişik yerlerinde; kalabalıklar içinde, köprü altlarında, balıkçılar arasında; kısacası halkla birlikte yaşamış­tır. Kahramanlarının duygu, düşünce ve hayallerini verirken kendi bohem yaşamını, yalnızlığını anlat­mış, yaşama sevincini işlemiştir.

Öykülerinde çocukluk ve gençlik dönemi İzlenimlerini yaşatan Sait Faik'in, yalın bir dili vardır.

1906-1954 yıllan arasında yaşamıştır. İlk ve orta öğreni­mini Adapazarı'nda ve İstanbul Erkek Lisesi'nde tamam­lamıştır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat F... (Devam)
DiÄŸer Konular 15 Haziran 2013 Yorum yok
Sait Faikin HikayeciliÄŸi
Sanatla ilgisi daha lise sıralarında başlayan Sait Faik Abasıyanık yaz­maya şiirle başlamıştır. Onun şiirlerinde Faruk Nafiz Çamlıbel ve Necip Fazıl Kısakürek gibi dönemin önemli şairlerinin açık etkileri görülür. Bu arada hikaye de yazmaya başlayan Sait Faik, kendisini bu yolda teşvik eden Kenan Hulusi Koray'ın aracılığıyla "Uçurt­ma" adlı ilk yazısını yayımlamıştır. (9 Aralık 1929). "İpekli Mendil" adlı ilk hikâyesi 15 Nisan 1934 tarihli Varlık dergisi­nin 19'uncu sayısında çıkan Sait Faik, o yılların birbiri ardına batıp çıkan dergilerinde, gazetelerin eklerinde hikâyeler ya­yımlamış, ilk kitabını da 1936 yılında çıkarmıştır: Semaver.

1939 yılında yayımladığı Şahmerdan'daki "Çelme" adlı öyküsü için "Örfi İdare Mahkemesi" dava açmış, 1944 yılın­da yayımladığı Medar-ı Maişet Motoru adlı ilk romanı toplatılmıştır.

Sait Faik Abasıyanık Hikayeleri, Türk hikayeciliği için ... (Devam)
DiÄŸer Konular 27 Haziran 2013 Yorum yok
Şamatalı Köy
ŞAMATALI KÖY

 

Dedenin dolabında her zaman bir kutu elma, ya da mevsi­mine göre meyve olur. Bize, meyvelerin yanında akide şekeri de verir.

Ben şahsen, bir köpeğim olacağına, böyle bir dedemin olma­sını çok isterim.

Şalgam seyreltme işinden sonra, sıra samanların samanlığa taşınmasına gelmişti. Bütün gün saman arabalarına binip, saman­ların üzerinde tepİniyorduk.

Bir gün, samanlıkta gecelemek için annemizden izin aldık. O gece, erkek çocuklar bizi korkuttular. Sabaha karşı hepimiz üşü­müş bir halde uyandık. Hemen eve girip, yatağıma koştum. Şu yatağı icat eden her kimse çok zeki olmalıydı. Gerçekten de yatak­ta samanlıkta olduğundan çok daha rahat uyunuyordu.

Anna, dünyanın en iyi oyun arkadaşıdır. Yalnızca ikimizin bildiği o kadar çok oyunumuz var ki. Yağmurlu günlerde dedeye uğrar, ona gazete okuruz. O da bize her şeyi anlatır. Bir gün de, evden kaçışının hikâyesini anlattı. Biz... (Devam)
DiÄŸer Konular 29 Haziran 2013 Yorum yok
Sami PaÅŸazade Sezai
1860 yılında İstanbul'da doğmuştur. Özel öğrenim gör­dü. Eğitiminin ardından bir süre devlet dairelerinde çalıştı. Ülkedeki siyasi atmosferden kaçıp bir süre Avrupa'da yaşadı. 1908 II. Meşrutiyet İhtilali'nden sonra Madrid büyük elçiliği­ne tayin edildi. Cumhuriyetin ilanından sonra kendisine dev­let tarafından özel bir maaş bağlandı. Son yıllarını dinlen­mekle geçiren Sami Paşazade Sezai, 1936'da İstanbul'da öl­dü. Edebiyat alanında az eser veren yazar, özellikle Türk ro­manında gerçekçilik akımının ilk örneği olan Sergüzeşt ro­manıyla dikkat çekmiştir. Ardından 1892'de küçük hikayele­rini Küçük Şeyler adıyla yayınladı. Sezai Bey'in bu İki eseri­nin dışında Şir adlı bir oyunu ve sohbet, anı ve gezi yazıların­dan oluşan Rumûzu'l ' Edeb adlı bir kitabı daha vardır (Devam)
Diğer Konular 22 Mayıs 2013 Yorum yok
Samiha Ayverdi
1906 yılında İstanbul'da dünyaya gelmiştir. Süleymaniye Kız Numune Mektebi'ni bitirmiştir. 1921'den sonra özel öğre­nim görmüştür. Samiha Ayverdi, romanlarının konusunu hayatındaki tecrübe­lerinden, eski İstanbul gelenek ve göreneklerinden, din ve ta­savvuftan alır.

Samiha Ayverdi eserleri:

Aşk Bu İmiş, Batmayan Gün, Mabette Bir Gece, İbrahim Efendi Konağı, Yaşayan Ölü, Mesihpaşa İmamı, Kölelikten Efendiliğe, Abide Şahsiyetler, Hatıralarla Baş Başa. (Devam)
DiÄŸer Konular 14 Haziran 2013 Yorum yok
Sarnıç
Sarnıç

Dağın eteğine beyaz minareleriyle sarılmış bu şehrin lisesin­de biz herhangi bir sınıftık. Herhangi bir son sınıf olduk. Bir gün ardımıza dönüp bakmadan başkalarına bıraktık..Biz ne kadar seviniyorduk!..

Sanıyorduk ki, önümüzde hayat.. Her gün bir başka uykuya yatıp bir başka rüya göreceğiz.. Birbirimizi liseden beri bırakma­yan dört arkadaş, evlenmiştik ve aynı mahallede oturuyorduk.. Çevremizde her şey aynı idi. Bazen iki arkadaş bir araya geldiği­mizde okuldaki eski günlerimizi konuşurduk..

Harp zamanında idik.. Anam bir sabah ekmeğin üstüne bel­li belirsiz tereyağ sürmüştü. Bütün ömrümce bolca tereyağlar sürülmüş ekmekler yedim, ancak o günkü lezzeti bir türlü unu­tamam.. Gün geldi halkla aram bir uçurum gibi açıldı. Öyle lo­kantalarda yemek yedim ki, bir öğlen yemeği parasına beş kişi bir hafta doyardı. Etrafımda lavanta kokan beyaz kadınlar vardı. Herkes, her şey pırıl pı... (Devam)
DiÄŸer Konular 31 Mart 2013 Yorum yok
Satirik Åžiir
Satirik Şiir: Kişilerin ve toplumların beğenilmeyen yönlerini İşleyen, alaycı ve eleştirisel bir dili olan şiirlerdir. Halk Edebiyatında karşılığı taşlama, Divan Edebiyatında ise hicivdir.

Örnek:

Bir vakte erdi ki bizim günümüz

YiÄŸit belli deÄŸil, mert belli deÄŸil

Herkes yarasına derman arıyor

Deva belli deÄŸil, dert belli deÄŸil. (Devam)
Diğer Konular 31 Mayıs 2013 Yorum yok
Savaş ve Barış
Eser Hakkında: 

Birçok yazar Savaş ve Barış adlı eseri "Dünyanın en büyük romanı" olarak nitelendirmiş ve böyle bir romanın tekrar yazılama­yacağını öne sürmüşler. Rus-Fransız savaşlarını konu alan bu eserde beş yüze yakın kişi bulunmaktadır. Tolstoy, bu romanında, Rusya'daki birçok kesimden insanın hayatını ve geleneklerini ortaya koymaktadır.

Savaş ve Barış Özeti:

Olaylar, Rus-Fransız savaşı esnasında özellikle üç ailenin başından geçmektedir: Bezuhov, Balkonski, Rostov.

Andrey Bolkonski ve olaylar

Prens Nikolai Bolkonski, kızı Marya ile Smolensk ci­varında bir malikânede yaşamaktadır. Oğlu Andrey ise evlidir ve Saint Petersburg'da oturmaktadır. Mutsuz bir evliliği vardır ve hayatının toplumda yükseleceği zaman anlam kaza­nacağını düşünmektedir. 1805 seferberliği sırasında, hamile eşini babasının yanına bırakarak Rus ordusuna katılır. Bir sü­re sonra, kendini göstermeye başlar. Fa... (Devam)
Diğer Konular 22 Mayıs 2013 Yorum yok
Sayıların Yazılışı
SAYILARIN YAZIMI

a. Sayılar yazıyla yazıldıklarında (parasal İşlemler hariç) her sözcük ayrı yazılır.

- Bodrum'da on beş gün kaldık.

- Bu aralar yirmi yedi yaşına girecek.

b. Rakamlardan sonra gelen ekler -ne olursa olsun-kesme işaretiyle ayrılmak zorundadır:

- 19.30'da haberleri izlerim.

-1970'li yıllardan kalm bir plak vardı elinde. (Devam)
Diğer Konular 18 Mayıs 2013 Yorum yok
Sefiller
Eser Hakkında:

1840-1861 yılları arasında yazılan Sefiller, Victor Hu­go'nun en meşhur romanıdır. Sefiller, adaletsizliğe karşı bir hücum niteliği olan roman yaklaşık beş cilt hâlinde yayınlanmıştır. 1863'te yayınlanan eser, romantizm akımının şaheseridir.

Sefiller Kahramanları (Kişileri):

Jean Valjean: Romanın başkahramanıdır. Önceleri ba­sit, sıradan, çalışkan bir köylüdür. Küreğe mahkûm edildikten sonra hayata, insanlara, cemiyete küser ve her şeyden nefret eden bir insan hâline gelir. Daha sonra ıslah olur ve faziletli, dürüst, ahlaklı, fedakâr bir insan olarak hayatını sürdürür.

Mösyö Bienvenu: Jean Valjean'ın hayatını değiştiren iyiliksever, melek gibi bir kişi olan piskoposun adıdır.

Cosette: Jean Valjean'ın evlatlık kızıdır. Sevimli, sempa­tik, güzel, iyi yetişmiş, nazik bir kızdır.

Fantine: Cosette'in annesidir. Mütevazi bir kadındır. Er­ken yaşta ölür.

Javert: Polis me... (Devam)
DiÄŸer Konular 29 Mart 2013 Yorum yok
Şehir Mektupları
Kitap Özeti (Şehir Mektupları ' Ahmet Rasim) 

2. Mektup'tan

Boğaziçi, yer yer, mesirelerini açıyor. Sefa günleri geldi. Baharın kalan kısmı, yaz başlangıcı ile birleşerek, ne pek ter­letici ne de üşütücü esen yellerle, o zarif girintinin kıyılarını ve tepelerini tazelikle kaplamış. İnsan, derhâl bir kayığa veya sandala atlayarak gün batarken tepeden tepeye aks eden renk oyunlarını, sahilden sahile vuran renkli dalgalan seyret­meye hevesleniyor. Bakış, her yanı dolaşıp durdukça, o da­racık yerde toplanan benzersiz tabii güzelliklere hayran kal­dıkça, zevk ve şenliğin buraları terk edeceğine inanamıyor. Bana kalırsa haliç, yalnız bir Sadabad'ıyla Şehir Mektupları gece, yıldızlı örtüsünü semburalara karşı övünemez. Göksu, manzaraca, ondan aşağı kalır mı? Akşam­ları süzüle süzüle vadiye sokulan sandallar, sağda solda din­lenerek gün batarken Küçüksu önüne çıktıkları zaman, su­ların coşku... (Devam)
DiÄŸer Konular 07 Haziran 2013 Yorum yok
Şeker Portakalı
ÅžEKER PORTAKALI

 

KONUSU: Kitapta, yoksul ve kalabalık bir ailenin çocuğu olan Zeze'mn, genellikle yaşadığı acılı olaylarla beraber, olgun­laşma sureci anlatılmıştır.

 

Birinci Bölüm: Günün Birinde Acıyı Keşfeden Kuçuk Bir Çocu­ğun Öykusu.

 

Nesneleri KeÅŸfederken:

Bana hayatı öğreten ağabeyim Totoca ile el ele yavaş yavaş sokakta yürüyorduk. Halimden memnundum. Çünkü, evde nes­neleri keşfederken sürekli dayak yiyordum. Sokakta ise böyle bir olay söz konusu değildi. Totoca, çok güzel ıslık çalıyordu, ben ise bir türlü beceremiyordum.

Annem ise çok güzel şarkı söylüyordu. Annem, uzun boylu, zayıftı. Ama, çok güzeldi.

Totoca, ona karşıdan karşıya nasıl geçeceğini öğretti. Ben de

ona büyüyünce ÅŸair olacağımı söyledim. Çünkü Edmundo Dayı, bana ÅŸiir yazmanın güzel bir ÅŸey olduÄŸunu söyledi. Totoca, benim kadar Edmundo dayıyı sevmediÄŸi için, biraz tartıÅ... (Devam)
DiÄŸer Konular 26 Mart 2013 Yorum yok
Semai
Arapça bir sözcük olup, işitilerek anlamında olup hece ölçüsüyle yada aruzun 4x mefâilün kalıbıyla yazılır. Halk şiirinde hecenin sekizli ölçüsü ile koşma biçiminde ter­tip edilip özel bir ezgi ile söylenen şiirlere denir. Genellikle en az üç, en fazla beş dörtlükten oluşur. Çoğunlukla; aşk,tabiat, güzellik ve ayrılık temalarını işler. Uzunluğu üç, beş dörtlük arasında değişir. Özel bir ezgiyle okunur. (Devam)
DiÄŸer Konular 11 Nisan 2013 Yorum yok
Semaver
Semaver:

Ali nihayet iş bulmuştu. Bir haftadır fabrikaya gidiyordu. Annesi de bu işe çok sevinmişti. Bugün de annesinin seslenmesi üzerine kalktı. Yataktan yemek odasına kucak kucağa geçtiler. Odanın içini kızarmış ekmek kokusu doldurmuştu. Semaver, ne güzel kaynardı.

Sabahları Ali'nin bir semaver, bir de fabrikanın önünde bek­leyen salep güğümü hoşuna giderdi. Kahvaltısını yaptıktan sonra evden çıkıp duraktaki arkadaşları ile buluştu ve birlikte fabrikaya yürüdüler.

â–  â–  â– 

Ali'nin annesine ölüm, bir misafir, namazında niyazında ba­şörtülü bir komşu hanım gelir gibi geldi. Sabahları oğlunun çayı­nı, akşamlan iki kap yemeğini hazırlaya hazırlaya akşamı ediyor­du. Arada bir yüreğinin kenarında bir kesiklik, bir ter, bir yumu­şaklık hissediyordu, o kadar.

Bir sabah, daha Ali uyanmadan, semaverin başında üzerine bir fenalık gelmiÅŸ; yakın sandalyeye çöküvermiÅŸti. Çöküş, o Ã... (Devam)
Diğer Konular 20 Mayıs 2013 Yorum yok
Toplam 4 sayfa, 1. sayfadasın: 1, 2, 3, 4, Sonraki
Son Ziyaretler:
CoÄŸrafya Sitesi Tarih Sitesi Matematik Sorusu