nokta Yazıları - Türkçe Sitesi
EtiketŞu anda nokta konusu ile ilgili sayfalara bakmaktasınız.
Bu konuyla ilgili toplam 60 içerik bulunuyor.
Abbas Sayar
1923 yılında doğmuştur. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'ndeki öğrenimini yanda bırakmıştır. Abbas Sayar, gazete satıcılığı, kitapçılık, matbaacılık ve çiftçilik yapmıştır. Üniversite yıllarında çıkarmış olduğu 'Boz­lak' adlı gazetesini ilerleyen yıllarda 'Bozok' adıyla yayınla­mayı sürdürmüştür. Yılkı Atı adlı romanıyla TRT 1970 Sanat Ödülleri yarışmasında başarı ödülü almıştır.

Başlıca eserleri şunlardır: Gönül Sandalı, Sereserpe, Neco'ya Mektuplar, Çelo, Yorganımı Sıkı Sar, Noktalar, Anılarda Yumak Yumak, Can Şenliği'dir. (Devam)
DiÄŸer Konular 26 Mart 2013 Yorum yok
Açıkoturum
Toplumu yakından ilgilendiren bir konuda ya da olayda değişik fikirlere sahip yetkili insanların yaptığı tartışmalara verilen addır. Açık oturumlarda bir başkan ve konuşmacılar bulunur. Açık oturumlar dinleyiciler karşısında yapılabileceği gibi radyo ve tv gibi yayın organlarında da yapılabilir.

Bu tür tartışmalarda başkan başlangıçta konuyu açıklar, sonra konuşmacı kişileri izleyicilere tanıtır. Sırasıyla konuşmacılara söz hakkı tanır. Konuşmacı sayısı 3 ya da 5 kişi olabilir. Bazı zamanlarda bu sayının üstünde konuşmacı olabilir. Tartışmayı sunan başkan işlenen konuya daha önce hazırlık yapar. Bunun nedeni ise başkan sorular yönelterek konuşmacıların belirli noktaları anlatmalarına imkan sağlar. Başkan soruları konuşmacılara sırayla ve dönüşümlü olarak sorar. Konuşmacılar kendilerine sorulan sorulara süreyi iyi kullanarak mantıklı cevaplar verir. Bu arada başkan hem açıkoturumu yönlendirm... (Devam)
DiÄŸer Konular 03 Temmuz 2013 Yorum yok
Aldı Sözü Anadolu
ALDI SÖZÜ ANADOLU

 

KONUSU: Anadolu kültürü ile ilgili hemen her konuda söyleşiler, türküler, şiirler vb. örnekleri ile dolu bir kitap.

 

Diyoruz ki:

 

Arabamız köyün meydanında durduğu za­man, hemen dikkatimizi çeken büyük ve heybetli çınar ağacına baktık ve altında oturan köylülere kaç yaşında olduğunu sorduk. Sözü yaşlı bir amcaya bıraktılar: "Onu bu meydana diktikleri zaman ben daha çocuktum. Birlikte büyüdük sayılır. Biz baktıkça öyle büyüdü ki, heybetinden ürker hale gelmiştik. Derken ne oldu, nasıl oldu bilemiyoruz, bir kış dallarından biri kütürdeyerek göçtü. Bir fırtınada birkaç dalı daha koptu. Bir bahar san sarı küfler kabuğunu sardı. İçinde, nereden geldiği bilinmez haşereler türemişti. Aklı erenler, 'gövdeye ba­kın, gövde çürümemişse önemli değil' dediler. Hemen temizliğe başladık. Dalları budadık.

"Çınar dediğin devlet gibidir. Sen köke bak, g... (Devam)
DiÄŸer Konular 03 Haziran 2013 Yorum yok
Alice Harikalar Ãœlkesinde
ALÄ°CE HARÄ°KALAR ÃœLKESÄ°NDE

KONUSU: Bir çocuğun hayal dünyası anlatılmaktadır

Monks'un "Benden ne istiyorsunuz?" sorusu üzerine de: "Babanız annenizle evlendi ve siz oldunuz. Sonra, babanız anne­nizle anlaşamadı ve ayrı yaşamaya başladı. Bu arada, yaşlı bir adamla dost oldu ve onun büyük kızım sevdi. Ancak, bulaşıcı bir hastalığa yaka­landığı için aniden öldüğünden, vasiyetnamesini yazamamıştı. Bu ne­denle bütün serveti sizinle annenize kaldı. Ancak, babanız bana bir resim bırakmış ve bütün olanları

 

Kitap okuyan ablasıyla oturan Alice'in canı sıkılıyordu. Ab­lasının okuduğu kitaba bakarak, "Resimsiz ve konuşmazız kitap ne işe yarar ki?" diye düşündü. İşte o anda, pembe gözlü Beyaz Tav­şan yanından koşarak geçti. Bu sıradan bir olaydı. Ancak, Tavşan yelek cebinden bir saat çıkarıp baktı ve ardından koşarak uzaklaş­tı. İşte, sıradan olmayan şey buydu. Merakla tavşanın peşind... (Devam)
Diğer Konular 24 Mayıs 2013 Yorum yok
Anlatım Bozuklukları
SÖZCÜK DÜZEYİNDE ANLATIM BOZUKLUKLARI

Anlatımın temel birimi cümledir. Düşündüklerimizi, duyduklarımızı, tasarladıklarımızı ya da yaşadıklarımızı karşımızdakilere tam olarak iletebilme, cümle kurabilme gücümüze bağlıdır. Doğrusu cümlelerimizin açık, duru, yalın dilin işleyiş kurallarına uygun ve dilbilgisi yönünden doğru olmasıyla ilgilidir. Cümlelerimiz bu niteliklerden yoksunsa, duru, yalın, açık değilse, iletmek istediklerimiz tam iletemeyiz. İster istemez karşımızdakiler, anlatmak istediklerimizi tam olarak anlayamazlar ya da eksik, yanlış anlarlar.

Cümle bir yargı birimi olduğuna göre, cümledeki her sözcüğün bu yargıyı oluşturmada bir işlevi olmalıdır. Böyle değilse aynı anlama gelen ya da aynı işlevi yerine getiren sözcükler birlikte kullanılmışsa, o cümle duru değildir. Duruluktan yoksun cümlelerle oluşturulan yazılar da uzatılmış, doldurulmuş yazılardır.

Yargıyı ya da düşün... (Devam)
DiÄŸer Konular 06 Haziran 2013 Yorum yok
Anlatım Nitelikleri
-ANLATIM NÄ°TELÄ°KLERÄ°-

AÇIKLIK:Bir anlatımdan herkes aynı anlamı çıkarabiliyorsa ve aynı anlamda kolayca birleşebiliyorsa o anlatım "açık"tır.Bir anlatımın ikili anlamlar iletmemesi ve kolayca anlaşılabilmesidir.

*ünlü sporcumuzun arka ayak adalelerinde ezilme saptandı.(sıfat yerinde kullanılmam)

*izinsiz inşaata girilmez.(zarf yerinde kullanılmıştır)

*ağzını sıkı tutmama ilişkimizin bozulmasına yaradı(neden oldu - yol açtı)

*yeni yürümeye başlayan çocuklar sık sık düşerler.

*bu romanında derece derece,şen ve akıllı bir genci anlatıyordu.(zarf yerinde kullanılmıştır)

*bu iş kesinlikle olacak galiba .(çelişen sözcük)

*heralde sınavı kazanırım zannediyorum.(" ")

*son sayıda yazdıklarımı okuduysanız konuştuklarımdan bunlar çıkmaz.(" ")

*aşağı yukarı tam bir yıl önce görmüştüm.

*bahçeye ektiğimiz fidanlar tutmadı.(diktiğimiz çizgi anlam inceliğine dikkat edilmiş)

*b... (Devam)
DiÄŸer Konular 09 Haziran 2013 Yorum yok
Batı Etkisinde Türk Edebiyatı
Batı kültürü etkisinde gelişen Türk edebi yatını yeterince kavrayabilmek için, Batı'nın ve Türk top­lumunun Batılılaşma sürecinin iyi bilinmesi gerekir. Çünkü toplumların kültür ve sanatının en temel belirleyicileri toplumsal, siyasal ve ekonomik yapıla­rıdır. Batı etkisindeki Türk Edebiyatı ve sanatçılarına geçmeden Önce 18. Ve 19. yüzyıltardaki Batı ve Osmanlı toplumlarının sözünü ettiğimiz yapılarına değinmekte yarar var: Batı, 18. Yüzyıla kadar gelinlen süreçte, "reform" la dinin yaşamın her alanındaki belirleyiciliğinden kurtuldu. Rönesansia sanatının temellerini buldu. Yani coğrafi keşiflerle, sömürgecilikle zenginleşti. Feodaliteden uiusal devletler yapısına geçti. Bilim­sel buluşların aydınlığına kavuştu. 1789 Fransız Devrimi, bu köklü dönüşümlerin en önemli sonucudur. Bu gelişmelere karşılık Osmanlıda şeriata dayalı ortaçağ yapısı egemendi. Sürekli savaşlar ve iç ayaklanmalarla ... (Devam)
Diğer Konular 22 Mayıs 2013 Yorum yok
Benim Küçük Dostlarım
BENİM KÜÇÜK DOSTLARIM (Anı-Roman)

KONUSU: Yazarından dinleyelim: Çocukları pek severim. Ha­yatla her insanın bir zaafı, bir alışkanlığı vardır. Benim tek büyük zaa­fım da -niçin itiraf etmemeli- çocuk sevgisidir! Ve bu aşk yüzünden ışık çevresinde dönen pervane misali öğretmenlik mesleğine tutulup kalışım bundandır.

Yalnız sevimli, terbiyeli, zeki ve çalışkan olanları değil, -Böylesini herkes sever!- ben sevimsiz, somurtkan, haylaz, hatta aptal çocukları da netlerim. Bana 'Öğretmenimi' diyen ses, beni 'Annemi' diye çağıran ses kadar sevgili ve kıymetlidir."

Yazarın kendisinin de anlattığı gibi, kitabın konusu öğrenci­lerdir. Onlar yazarın "Küçük Dostları "dırlar. Bizim niye olmasınlar ki?

Mefharet ve Arkadaşları:

Çocuklar, genç öğretmenleri severler. Yeter ki, gülümseme­sini bilsin..

Memleketin sıkışık, karanlık günleriydi. Bîr yandan okuyor, bir yandan da özel bir lisenin ilk(öğr... (Devam)
DiÄŸer Konular 04 Nisan 2013 1 yorum
Bir Bilim Adamının Romanı
Yazar, bu romanda hocası Mustafa İnan'ın hayatını kaleme almıştır. Bu yüzden biyografik bir eserdir. Romanda fakir bir halk insanı olan Mustafa İnan'ın dünyaca tanınan bir (araştırmacı) bilim adamı olma sürecinde yaşadığı güçlükler ve bu güçlüklere rağmen ahlak ve kişiliğinden hiçbir şey kaybet­memiş olması ele alınmaktadır. Oğuz Atay, eser, hocasının fotoğraflarını ekleyerek daha renkli bir eser ortaya koymuştur.

Bir Bilim Adamının Romanı Özeti:

Roman iki bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde Mustafa İnan'ın doğumundan eğitim hayatı bitene kadarki dö­nem; İkinci bölümde ise hocalığından ölümüne kadarki süreç anlatılmaktadır.

Eser, Mustafa Ä°nan'a ÅŸivesi ve görüntüsüyle çok benze­yen bir çocuÄŸun Fen Fakültesi'ne giriÅŸ sınavının sonuçlarını öğrenmek için beklediÄŸi bir kuyrukta baÅŸlar. Kuyruktaki diÄŸer öğrenciler, çocuÄŸa taÅŸralı olarak bakmakta; onun sınavı kaza­namayacaÄ... (Devam)
DiÄŸer Konular 02 Haziran 2013 Yorum yok
Birinci Dönem Tanzimat Edebiyatı
Bu dönem, demokratik hak ve özgürlüklerin sı­nırlı da olsa kullandığı zamana rastlar.

1860'da ilk özel Türk gazetesi Tercüman-ı Ahval'ın çıkarılışı ile başlar.

Birinci dönem Tanzimat Edebiyatının özellikleri:

1. Bu döneme " sanat, toplum içindir." Anlayışı egemendir. Sanatçılar, bu yüzden, sanatı toplumu eğitmede. Batı kültür öğelerini tanıtmada bir araç olarak görmüşlerdir.

2. Sanatçılar, o döneme kadar edebiyatımızda görülmeyen roman, öykü, tiyatro, makale, eleştiri, gazete, .gibi düzyazı türlerini edebiyatımıza soka­rak, düzyazının her alanında eserler vermeye ça­lışmışlardır. Bu ürünler ilk kez denendiğinden, takli­de dayalı olduğundan, sanatsal nitelikleri oldukça zayıftır.

3. Sanatçılar, sade bir dille yazmayı amaçlama­larına karşın, köklü alışkanlıkları nedeniyle bu ama­cı yeterince uygulayamamalardır.

4. Edebiyatta, Fransız Devrimi'nin yaydığı, yurt, ulus, a... (Devam)
DiÄŸer Konular 27 Haziran 2013 Yorum yok
Bitmeyen Gece
BÄ°TMEYEN GECE

KONUSU: Yazar, İstanbul Hukuk Fakültesinde öğrenci iken, gözleri kör olur. Uzun bir süre, gözlerinin yeniden açılacağı ve göreceği ümidi ile yurt içinde ve yurt dışında tedavi peşinde ko­şar. Ancak, gözlerinin bir daha açılmayacağı kesindir. Bu fiziksel durumu, psikolojik olarak da kabullenen yazarımız, o günden İtibaren yaşamını, kendisi gibi görme özürlülerin eğitilmeleri için ne gerekiyorsa yapmaya adar. Bu konuda bir hayli de başarılı olur.

Nedense, öğleden akşama ne yediğimizi unuturuz da, yıllar öncesinden yaşadığımız bazı anılar renk ve canlıhklarıyla hafıza-mızdaki yerlerini korurlar. Üç, dört yaşında dedemin eski gazete­lerden yapmış olduğu külahı kafama geçirip, karşımda sırıtışı; güvercin yavrularını yakalamak için çıktığım pencereden düşüp, bayılışım gibi..

İstanbul'daki o Mayıs günü de böyleydi. Arkadaşım Celal, elindeki tıraş fırçasını sağı... (Devam)
Diğer Konular 27 Mayıs 2013 Yorum yok
Büyük Harflerin Kullanıldığı Yerler
BÃœYÃœK HARFLERÄ°N KULLANILDIÄžI YERLER

a. Asıl olarak dilimizde, her cümle büyük harfle başlar. Cümle sonu işaretlerinden sonra (nokta, soru işareti, ünlem işareti) büyük harfle devam edilir;ancak bazı şiirlerde bu kurala uyulmayabilir.

- Niye canını sıkıyorsun? Ben senin başaracağına eminim.

b. Özel adların (isimlerin) her sözcüğü büyük harfle başlar:

- Mustafa Kemal Atatürk, Ali Bey, Türkiye Cumhuriyeti, Tekir, Vatan Caddesi, Marmara Denizi, Kızılay, Türk Dili Dergisi, Türkçe, Mars..

c. Mektuplarda ve resmi yazışmalarda hitap sözcükleri büyük harfle başlar:

- Sevgili KardeÅŸim,

d. Belirii bir günü bildiren tarihlerde ay ve gün adlan büyük harfle başlar.

- 17 Haziran Pazar günü

e. Yazı başlıklarını her sözcüğü büyük harfle başlar:

- Tiyatronun DeÄŸeri

- DoÄŸa ve insan (Devam)
DiÄŸer Konular 25 Mart 2013 Yorum yok
Büyük Harflerin Yazılışı
1. Yazıda cümlelerin ilk sözcüÄŸü büyük harfle baÅŸlar.
2. Åžiirlerde mısraların ilk sözcüÄŸü normal olarak büyük harfle baÅŸlar.
3. Mektuplarda hitapların ilk sözcüÄŸü büyük harfle baÅŸlar.
Örnek: Sevgili KardeÅŸim,
4. Resmi yazılarda hitapların ilk sözcüÄŸü ve bütün isim soylu kelimeler büyük harfle baÅŸlar.
Örnek: Sayın BaÅŸkan,
5. Ä°ki noktadan sonra baÅŸka bir kimseden alıp tırnak içinde verdiÄŸimiz aktarmaların ilk sözcüÄŸü büyük harfle baÅŸlar.
Örnek: Bir gün, laf arasında bana: "Bir beÅŸik gibi sallanır bu dünya, rahat uyusun çocuklar..." demiÅŸti.
6. BaÅŸka bir kimseden bir cümlenin ancak bir bölümünü aktardığımız zaman ise onun ilk sözcüÄŸü üç noktadan sonra küçük harfle baÅŸlar. (Devam)
Yazım ve Noktalama 03 Kasım 2012 Yorum yok
C ' Ç Sözlüğü (Deyim)
C

Cadı kazanı: Alabildiğine dedikodu yapılan, fesat kurulan yer, ortam. Caka satmak : Gösteriş yapmak, büyüktük taslamak ; çalım satmak.

Cami yıkılmış ama mihrabı yerinde : Yaşlanmış ama eski güzelliğini

pek yıtirmemiş kadın İçin söylenir.

Can acısı: Vücudun herhangi bir yerinde duyulan şiddetli acı, ağrı.

Can afacak (can alıcı) (yer, nokta) : Bir konunun ya da şeyin en

önemli noktası (yeri).

Can almak : Ölüme yol açmak, öldürmek.

Can atmak (bir ÅŸeye, bir ÅŸey yapmaya) : Onu elde etmeyi, herhangi

bir duruma kavuşmayı çok istemek.

Cana can katmak : İnsanın dinçliğini, neşesini artırmak, yaşamayı da­ha çekici duruma getirmek. Cana kastetmek : bk. Canına kastetmek. Cana kıymak : bk. Cantna kıymak.

Cana yakın : -1. Sevimli, içten, sokulgan kimse. -2. Şirin, gönül okşayı­cı şeyler için kullanılır.

Can benim, çıksın elin canı: "Ben sağlığıma, sahip olduğum şeylere düşkün... (Devam)
DiÄŸer Konular 23 Mart 2013 1 yorum
Cumhuriyet Edebiyatı
Kimi farklı noktaları olmakla birlikte, ulusal Ede­biyat dönemi ile Cumhuriyet dönemini kesin çizgi­lerle birbirinden ayırmak olanaksızdır. Ulusal edebi­yat dönemi sanatçılarının önemli bir bölümü, benzer sanat anlayışlarıyla edebiyat yaşamlarını bu dö­nemde de sürdürdüler.

Kurtuluş Savaşıyla, Mustafa Kemal Atatürk ön­derliğinde, emperyalizme karşı verilen mücadele kazanıldı. 1923'te de Cumhuriyetin ilanıyla siyasal, toplumsal, ekonomik ve kültürel alanlarda büyük değişimler gerçekleşti.

Din birliğine dayalı ümmet toplumu yerini, ulusal devlete bıraktı. Teokratik devletten, demokratik devlete dönüşüm başladı. Latin alfabesinde geçildi. Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumları kuruldu. Dilin özleşmesi hızlandı.

Bu değişim, sanat-edebiyatta da yansımalarını buldu:

Cumhuriyet öncesi sanatçılarının büyük bir bö­lümü İstanbul'da ya da diğer büyük kentlerde ya­şardı. Varlıklı kesimlerin... (Devam)
DiÄŸer Konular 09 Haziran 2013 Yorum yok
Divan Nesri
Divan edebiyatında düzyazıya "inşa", düzyazı ile uğraşana "münşi" , düzyazıyla oluşturulan eserlere de "münşeat" denir. Cümleler uzun dil ağırdır. Noktalama işaretleri kullanılmamıştır. Düşünce ağırlığı yoktur. Sanat yapma çabası, süslü anlatım düşünceden çok önemsenmiştir. " Seci " denen düzyazı uyağı kulla­nılmıştır.

Divan edebiyatında düzyazı üç bölümde incele­nir:

a) Sade Nesir:

Halk için yazılmış eserler bu bölümdedir. Kolay anlaşılır olma temel alınmıştır. Din ve tasavvuf tarih, ahlak konulu kitaplar sade nesir özelliği taşır. Bu kitaplarda yabancı sözcük sayısı oldukça azdır. Evliya Çelebi'nın Seyahatnamesi, Mercimek Ahmet'in "Kabusname'si, Kul Mesut'un Beydeba'dan "Kelile ve Dimne" çevirisi ve Katip Çelebi'nin kimi eserleri sade nesirle yazılmıştır.

b) Süslü Nesir:

Süslü nesir halka yönelik değildir. Bu nesrin dili ağırdır. Söz sanatları ve seci fazlasıyla ku... (Devam)
Diğer Konular 23 Mayıs 2013 Yorum yok
Diyorlar Ki
1917 yılında Galatasaray'dan hocası olan Fikret'in bir şiiri hakkında yazdığı yazının Servet-i Fünun'da yayımlanma­sından cesaret alan Ruşen Eşref yazı hayatına atılır. Ardından Aşiyan'da karşılaştığı Rıza Tevfik'ten de bir randevu koparır ve Filozofla evinde yaptığı görüşme sonunda "Rıza Tevfik Bey'le Bir Gün" başlıklı bir yazı kaleme alır. Yine Servet-i Fünun'da çıkan bu yazıyı Donanma mecmuasında "Cenab Şahabeddin Bey'i Bir Gün Ziyaret" takip eder. Bizde benze­rine daha önce rastlanmayan bu edebî mülakatların çok be­ğenilmesi üzerine, Abdülhak Hamid, Halide Edip ve Fazıl Ahmed'le yaptığı mülakatları da Türk Yurdu'nda yayımlanır, da­ha sonra Vakit gazetesine geçer.

Mülakatlar, 1918 yılının başlarında Vakit'te peş peşe çık­maya başlayınca, özellikle edebiyat çevrelerinde, bütün hızıyla devam etmekte olan dünya harbi haberlerine duyulan merakı bile bastırmış, bir yığın dedikoduya ve ... (Devam)
DiÄŸer Konular 12 Nisan 2013 Yorum yok
Dostlar Beni Hatırlasın
Halkla aydınlar arasında bir köprü kurmuş olan Aşık Veysel'in şiirleri konu bakımından epeyce zengin bir çeşitlilik göster­mektedir. Yunus Emre'nin etkisi altında kalarak söylediği şiirlerinde halk edebiyatı kültürünün mayasına karışan yönleriyle tasavvuf edebiyatından izler bulunur. Aşk şiirlerindeki deyişleriyle de Karacaoğlan'ı hatır­latır. Şiirlerinde yer yer yöresinin özellikleri de görülür.

Aşık Veysel Şiirlerinden Seçmeler:

Derdimi Dökersem Derin Dereye

Derdimi Dökersem Derin Dereye

Doldurur Dereyi Düz Olur Gider

Irakipler Geldi Girdi Araya

Korkarım Yar Benden Yoz Olur Gider

Ilgıt Ilgıt Yeller Eser Seherde

Yar Beni Düşürdü Onulmaz Derde

Yar Ä°le BuluÅŸsak Bir Tenha Yerde

Duyar Düşmanlarım Söz Olur Gider

Pervane Ateşten Sakınmaz Canı

Uğruna Goymuşum Başı Bedeni

Doldur Tüfengini Hedef Et Beni

Yaram Doksan Dokuz Yüz Olur Gider

Veysel Der Çıkayım Bir Yüce Dağa

A... (Devam)
DiÄŸer Konular 25 Nisan 2013 Yorum yok
Ek Yanlışlığı
EK YANLIÅžLIÄžI

Cümlede kullanılan sözcüklerin aldığı ekler uygun olmalıdır aksi halde anlatım bozukluğu meyadana getirirler.

- Okulda birçok arkadaşlar edindim. (Arkadaş)

- Çok mutlu olduk sizinle yanştığıma. (Oldum).

- Olay, bu noktalara, bu yerlere gelmemesi ge­rekiyordu. (Olayın) (Devam)
DiÄŸer Konular 23 Haziran 2013 Yorum yok
EÅŸber
(Tiyatro Özeti)

Eşber, Hindistan'da Keşmir hükümdarıdır. Büyük İskender, Hindistan'ı zapt etmeğe başladığı zaman, Eşber kendi askerinin azlığına bakmadan karşı koymak ister. Kız kardeşi ve hükümdarlıkta ortağı olan Sumru, İskender'i sevdiği için, kardeşini bu fikirden caydırmağa çalışır. Eserin yüksek kahramanlık fikirlerinden ve vatanına hıyanet etmiş görünen kız kardeşini öldürmesi noktalarından bu eserle Fransız şairi Corneille'in Horace piyesi arasında benzerlik noktaları bulanlar vardır. Eser Abdülhak Hamit Tarhan'a aittiir. (Devam)
Diğer Konular 18 Mayıs 2013 Yorum yok
Toplam 3 sayfa, 1. sayfadasın: 1, 2, 3, Sonraki
CoÄŸrafya Sitesi Tarih Sitesi Matematik Sorusu