HarfŞu anda D harfi ile başlayan içerikler görüntüleniyor.
Bu harfle başlayan toplam 41 içerik bulunuyor.
Divan Edebiyatı Tarihçesi
Türkler, 10.yüzyılda İslamiyet'i benimseyince dil, kültür, uygarlık değerleri ve bilim alanında Arap ve Fars ( İran ) etkisi de başlamıştır. İslamiyet Türkler, İranlılar ve Araplar arasında ortak düşünce ve zev­kin doğmasına yol açmıştır.

Bilim dili olarak Arapça, sanat ' edebiyat dili ola­rak da Farsça seçildi. Bu, Türkçenin gelişimini ö-nemli öiçüde etkilemiştir. Bu süreçte adına "Osmanlıca" denen Arapça, Farsça, Türkçe karışımı yapay bir dil doğmuştur. Şairlerin, şiirlerini "Divan" adlı kitapta toplamala­rından dolayı bu edebiyata "Divan Edebiyatı" den­miştir. Bu edebiyatı , "Klasik Türk Edebiyatı" ya da "yüksek zümre edebiyatı " gibi adlarla da anılmak­tadır.

Divan edebiyatının dayandığı temel kültür kay­nağı İslamiyettir. iran mitolojisi, İslam inançları ve İslami büimler.tasavvuf felsefesi, peygamberi erle ilgili öykü ve mucizeler, Türk tarihi ve kültürü, Divan edebiyatının kül... (Devam)
Diğer Konular 24 Mayıs 2013 Yorum yok
Divan Edebiyatı Terimleri
Azade ivan şiirinde aruzla yazılmış bir dizenin tek ba­şına bir nazım biçimi olarak kullanılmasına denir. Başka dizeden bağımsızdır.

Hamse: Beş mesneviden oluşan eserle topluluğudur.

Lugaz: Divan edebiyatında şiir biçiminde ( manzum ) yazılan bilmeceye denir.

Nazire: Bir Divan şairinin, başka bir şairin şiirine ben­zeterek, aynı uyak, nazım biçimi ve ölçüyle yazdığı şiire denir.

Surname: Konusu sünnet, düğün v.b sevinçii olaylar olan esere denir.

Şehrengiz: Bir kentin güzelliklerini anlatan şiire denir.

Tezkire:Bugünkü anlamıyla yaşamöyküsü( biyografi) sa­yılabilecek esere denir. Tezkirelerde Divan şairleri­nin yaşamları anlatılır.

Siyer: Hazret-i Muhammet'in yaşamını anlatan eserle­rin genel adına denir.

Velayetname: Evliyaların yaşamiarını anlatan eserlere denir.

Gazavatname: Savaşlardaki kahramanlıkları anlatan şiire denir.

Tagazzül: Kaside veya mesnevi içindeki gazale denir.
... (Devam)
Diğer Konular 18 Mayıs 2013 Yorum yok
Divan Edebiyatı Üzerine Birkaç Söz
Türk toplumu olarak tarihin ta eski çağlarından beri -nedense- kendimiz olamamışız, kendimizi, kültürümüzü beğenmemişiz, onu hep hor görmüşüz.

Özellikle İslamiyet ile tanıştıktan sonra kendi kültürümüzü yetersiz, aşağı gördüğümüzden olacak Arap ve Fars kültürüne yönelmişiz.

Dinin de etkisiyle güzel ' çirkin, iyi ' kötü demeden ne varsa almışız. Cümlelerin arasına biraz Arapça, Farsça kelime sıkıştıranlara alim olarak bakmışız. Bu özentici bir grup aydının İstanbul çevresinde oluşturduğu Arap ve Fars edebiyatndan bozma edebiyat Divan edebiyatı, bu suni dile de Osmanlıca (Osmanlı Türkçesi) demişiz.

Bu durum ta ki Tanzimat edebiyatına dek sürmüş. Tanzimat döneminde de bu defa yönümüzü doğudan batıya dönmüşüz.Ama yine kendimiz olamamışız.

Milli edebiyat döneminde neyse ki Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp gibi gerçek aydınlarımız çıkmış da yüzümüze ayna tutmuş. Bize biz olduğumuz... (Devam)
Diğer Konular 04 Nisan 2013 Yorum yok
Divan Nesri
Divan edebiyatında düzyazıya "inşa", düzyazı ile uğraşana "münşi" , düzyazıyla oluşturulan eserlere de "münşeat" denir. Cümleler uzun dil ağırdır. Noktalama işaretleri kullanılmamıştır. Düşünce ağırlığı yoktur. Sanat yapma çabası, süslü anlatım düşünceden çok önemsenmiştir. " Seci " denen düzyazı uyağı kulla­nılmıştır.

Divan edebiyatında düzyazı üç bölümde incele­nir:

a) Sade Nesir:

Halk için yazılmış eserler bu bölümdedir. Kolay anlaşılır olma temel alınmıştır. Din ve tasavvuf tarih, ahlak konulu kitaplar sade nesir özelliği taşır. Bu kitaplarda yabancı sözcük sayısı oldukça azdır. Evliya Çelebi'nın Seyahatnamesi, Mercimek Ahmet'in "Kabusname'si, Kul Mesut'un Beydeba'dan "Kelile ve Dimne" çevirisi ve Katip Çelebi'nin kimi eserleri sade nesirle yazılmıştır.

b) Süslü Nesir:

Süslü nesir halka yönelik değildir. Bu nesrin dili ağırdır. Söz sanatları ve seci fazlasıyla ku... (Devam)
Diğer Konular 23 Mayıs 2013 Yorum yok
Divan Şiiri
Türkler, VIII. yüzyılda Orta Asya'dan batıya doğru göç edince yeni bir din olan İslamiyetle tanışırlar. Kısa sürede kit­leler hâlinde müslümanlaşan Türkler, doğal olarak bu dinin etrafında gelişen kültür ve medeniyeti de benimserler. Ancak Türklerden önce bu dini kabul etmiş olan Araplar ve İranlılar, İslam medeniyeti etrafında bir de edebiyat ortaya koymuş­lardır. İşte İslamiyeti kabul eden Türkler, kendilerinden önce geliştirilen bu edebiyattan büyük oranda etkilenirler ve çok geçmeden yeni edebi ürünler vermeye başlarlar.

Bu yeni süreçte Türkçe temelde iki ayrı koldan ilerler ve iki ayrı edebiyat dili oluşturur. Bunlar: l.Orta Asya Türk leh­çesi olan Doğu Türkçesi(sırasıyla Karahanhca, Harezmce ve Çağatay Türkçesi) etrafında gelişen edebiyatla, 2.Anadolu Türk lehçesi olan Batı Türkçesi (Oğuz Türkçesi: Osmanlıca) etra­fında gelişen edebiyat.

Eldeki kaynaklardan anlaşıldığı kadarıyla bu dönemd... (Devam)
Diğer Konular 24 Haziran 2013 Yorum yok
Diyet
Koca Ali, kılıç yapımıyla uğraşan ve askerlik yapan biri­dir. Kendi dükkânında sürekli kılıç yapmakta, hiç kimseyle konuşmamaktadır. Koca Ali'nin ailesi oldukça zengin bir ailedir. Babası hak­sız yere idam edilmiştir. Onu, amcası okutmuştur. Koca Ali, bu zor hayatta kimseye minnet etmeyen biri olduğu için Ana­dolu'ya gelir. Kendi emeği ile demircilik yaparak geçinmeye çalışır. Koca Ali işinin dışında sadece mescide gitmekte, mescit­te mesnevi dinlemektedir. Mesnevinin dilini anlamadığı hâlde, ahenginden dahi çok duygulanmaktadır. Yine böyle mescidden evi­ne döneceği bir gün sokakta biraz dolaşır. Daha sonra evine gelir ve uyur. Uykusunun arasında kapısı hızlıca çalmaya baş­lar. Dizdarlar gelmiştir. Evini ararlar. Gece altın keseleri çalın­mış, keseler de Koca Ali'nin evinin yanında bulunmuştur.

Evinde bir de kan görünce bütün şüpheler onun üzerinde toplanır. Koca Ali, ne yapsa suçsuz olduğunu anlatamaz. ... (Devam)
Diğer Konular 29 Mart 2013 Yorum yok
Diyorlar Ki
1917 yılında Galatasaray'dan hocası olan Fikret'in bir şiiri hakkında yazdığı yazının Servet-i Fünun'da yayımlanma­sından cesaret alan Ruşen Eşref yazı hayatına atılır. Ardından Aşiyan'da karşılaştığı Rıza Tevfik'ten de bir randevu koparır ve Filozofla evinde yaptığı görüşme sonunda "Rıza Tevfik Bey'le Bir Gün" başlıklı bir yazı kaleme alır. Yine Servet-i Fünun'da çıkan bu yazıyı Donanma mecmuasında "Cenab Şahabeddin Bey'i Bir Gün Ziyaret" takip eder. Bizde benze­rine daha önce rastlanmayan bu edebî mülakatların çok be­ğenilmesi üzerine, Abdülhak Hamid, Halide Edip ve Fazıl Ahmed'le yaptığı mülakatları da Türk Yurdu'nda yayımlanır, da­ha sonra Vakit gazetesine geçer.

Mülakatlar, 1918 yılının başlarında Vakit'te peş peşe çık­maya başlayınca, özellikle edebiyat çevrelerinde, bütün hızıyla devam etmekte olan dünya harbi haberlerine duyulan merakı bile bastırmış, bir yığın dedikoduya ve ... (Devam)
Diğer Konular 12 Nisan 2013 Yorum yok
Dokuzuncu Hariciye Koğuşu
DOKUZUNCU HARİCİYE KOĞUŞU

İlk baskısı 1930'da yapılan Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, tıpkı Fatih Harbiye gibi Peyami Safa'nın edebiyatımızda en çok okunan eserlerden biridir. Roman, ruh tahlilleri açısından da çok önemlidir. Aynı zamanda otobiyografik bir romandır. Bütün olayların başkahramanı olan hasta çocukla yazarın ha­yatı ve kişiliği pek çok yerde birleşmektedir.

Dokuzuncu Hariciye KoğuşuKahramanları (Kişileri):

Hasta Çocuk: 15 yaşlarındadır. Bacağındaki hastalık nedeniyle psikolojisi iyice bozulmuştur. Bacağının kesilme kor­kusu; aşırı hassas, duyarlı, karamsar ve çekingen bir psikolo­jiye sebep olmuştur. Aynı zamanda çok okuyan bir kişidir.

Nüzhet: Zengin bir ailenin kızıdır. 19 yaşlarındadır. Uça­rı, sorumsuz, eğlenceye düşkün bir tabiatı vardır. Hasta Ço­cuk, Nüzhet'e platonik aşk duymaktadır.

Doktor Ragıp: Hasta çocuğun tam zıddı olarak yakışık­lı, sağlıklı, kendine g... (Devam)
Diğer Konular 27 Haziran 2013 Yorum yok
Dolaylı Tümleç
DOLAYLI TÜMLEÇ

Cümlede yüklemin anlamını yönelme, bulunma, ayrılma yönünden tamamlayan sözcüklerdir.

Aşağıdaki cümlelerde dolaylı tümleç olan sözcükleri bulalım.

- Elİndekileri masaya bıraktı.

- Söylediklerimi arkadaşlarına anlatmış.

- Çocuklar bu sokakta oynarlar.

- Kitaplar sende kalsın.

- Bu denizden balık çıkmaz.

- Telefon numaranı benden aldı.

Cümlelerde" -e, -de, -den" halindeki sözcüklerin dolaylı tümleç olduğunu gördük. Dolaylı tümleçler yükleme sorulan "kime, nereye, kimde, nerede, kimden, nereden?" sorularına yanıt verir. (Devam)
Diğer Konular 21 Mayıs 2013 Yorum yok
Dolaylı Tümleçler
İsmin durum eklerinden kalma (-de), çıkma (-den), yönelme (-e) durum eklerini alarak yüklemin, bulunduğu, ayrıldığı ve yöneldiği yeri bildiren öğelere dolaylı tümleç denir.
ÖRNEKLER:
1. Evde kalıyorum.
Kalma eylemi nerede yapılıyor? Evde.
2. Eve gidiyorum
Gitme eylemi nereye doğru yapılıyor? Eve.
3. Evden geliyorum
Gelme eylemi nereden çıkılarak yapılıyor? Evden.
  (Devam)
Cümlede Öğe 30 Kasım 2012 Yorum yok
Domaniç Dağlarının Yolcusu
DOMANİÇ DAĞLARININ YOLCUSU (GEZİ)

KONUSU: Yazar, yurt ve millet sevgisi ile doludur. Bu ne­denle, en ücra vatan köşesine dahi giderek, içinden çıkarmış ol­duğu kahramanlar da dahil olmak üzere halkını tanımak istemek­tedir. Bu nedenle Domaniç'e gider.

Bir Yurt Gezisi:

"İstiklâl Harbi sırasında, İnegöl toprakları büyük bir facia yaşamış. Domaniç dağlarından inen bir köylü kadını, düşmana yol göstererek vatanına ihanet eden oğlunu, silahıyla vurup öldürmüş."

Bu gerçek hikâyeyi duyduğumdan beri hiç aklımdan çık­mamıştı. Ne yapıp edecek, bu olayın geçtiği yöreleri gezecektim. İstanbul'dan Bursa'ya, oradan da İnegöl'e geldim. Bir otelde ko­nakladım. Böyle mühim ve efsanevi bir olayı bilen birileri mutla­ka çıkacak, ben de onunla konuşacak, ayrıntılı olarak yazacaktım.

Kaymakam, reji (tekel) müdürü, otelci Ferhat Ağa daha bir­çok insanla görüştüm. Fakat hiç kimse bir şey bilmiyordu. G... (Devam)
Diğer Konular 27 Mayıs 2013 Yorum yok
Don Kişot
Batı toplumunda çürümek üzere olan şö­valyeliği, alaylı bir dille eleştiren bir romandır. Hayal ile gerçeğin genellikle iç içe anlatıldığı romanda komik pek çok öğre bulunur. Hikayeden romana geçişin ilk adımı kabul edilmektedir.

Don Kişot Özeti

I. Bölümdeki Olaylar:

Don Kişot, italya'da Mancha eyaletinde, küçük bir köyde yaşamaktadır. Sürekli olarak şövalye hikâyeleri okuyan Don Kişot, zamanla dünyayı şövalye hikâyelerinde olduğu gibi görmeye başlar. Eski çağlardaki şövalyeliğin canlandırılması gerektiğine inanır. Bir gün, aklını iyice yitirir, kendisini son seyyar şövalye zanneder. Evindeki eski, paslı zırhları, kılıçları kuşanır. Ezilen halkı kurtarmak için çok mükemmel zannetti­ği sıska atına binerek yollara düşer. Kendisine bir de aristokrat bir sevgili bulmalıdır. Yolda rastladığı çirkin bir köylü kızını çok güzel ve soylu olarak görür ve kendisine sevgili olarak se­çer... (Devam)
Diğer Konular 21 Nisan 2013 Yorum yok
Dostlar Beni Hatırlasın
Halkla aydınlar arasında bir köprü kurmuş olan Aşık Veysel'in şiirleri konu bakımından epeyce zengin bir çeşitlilik göster­mektedir. Yunus Emre'nin etkisi altında kalarak söylediği şiirlerinde halk edebiyatı kültürünün mayasına karışan yönleriyle tasavvuf edebiyatından izler bulunur. Aşk şiirlerindeki deyişleriyle de Karacaoğlan'ı hatır­latır. Şiirlerinde yer yer yöresinin özellikleri de görülür.

Aşık Veysel Şiirlerinden Seçmeler:

Derdimi Dökersem Derin Dereye

Derdimi Dökersem Derin Dereye

Doldurur Dereyi Düz Olur Gider

Irakipler Geldi Girdi Araya

Korkarım Yar Benden Yoz Olur Gider

Ilgıt Ilgıt Yeller Eser Seherde

Yar Beni Düşürdü Onulmaz Derde

Yar İle Buluşsak Bir Tenha Yerde

Duyar Düşmanlarım Söz Olur Gider

Pervane Ateşten Sakınmaz Canı

Uğruna Goymuşum Başı Bedeni

Doldur Tüfengini Hedef Et Beni

Yaram Doksan Dokuz Yüz Olur Gider

Veysel Der Çıkayım Bir Yüce Dağa

A... (Devam)
Diğer Konular 25 Nisan 2013 Yorum yok
Dostoyevski
1821-1881 yıllan arasında yaşamıştır. Dostoyevski, orta halli bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiştir. On yedi ya­şına gelince, ailenin imkânları doğrultusunda askerî bir aka­demiye gönderilmiştir. Yirmi üç yaşında iken kendisini ya­zarlığa vermek için ordudan ayrılır. Psikoloji ile yakından ilgi­lenen yazar, Fourier'in sosyalizmini benimseyen bir gruba dâ­hil olmuş, 1848 İhtilali sırasında yakalanarak idama mahkûm edilmiştir. Tam idam edileceği sırada idamından vazgeçilir ve sürgüne gönderilir.

Sürgün yıllarında Dostoyevski'nin hayat anlayışı büsbütün değişir. Sara hastalığına yakalanır. 1855'te sürgün sonrasında yeniden orduya katılır ve rütbesi geri verilir. En önemli eseri Suç ve Ceza'dır 1871'de Ortodoks Hristiyanlığa dönüş yapar. Rusya'nın en önemli yazarıdır.

Başlıca eserleri şunlardır: Kumarbaz, Karamazov Kardeşler, Budala, Ecinniler, Yer Altından Notlar. (Devam)
Diğer Konular 05 Mayıs 2013 Yorum yok
Dramatik Şiir
Dramatik Şiir: Tiyatroda sahnelenmek için yazılmış şiirlere verilen addır. Genellikle acıklı ya da korkunç bir konuyu anlatır.

Bu şiir türüne Batı edebiyatında Corneille, Shakespeare, Racine; bizim edebiyatımızda ise Namık Kemal, Faruk Nafiz Çamlıbel, Abdülhak Hamit Tarhan dramatik şiirin en güzel örneklerini ortaya koymuşlardır.

Örnek:

— Kızım, bundan daha az söylenir mi acaba?

Elde midir bu yası başka türlü söylemek?

Düşün bir kere, Suna, denizsizlik ne demek?

Boşalması ne demek, ırmakların oluğu? (Devam)
Diğer Konular 26 Mayıs 2013 Yorum yok
Drina Köprüsü
Eser Hakkında:

Bu eser İvo Andriç'in en ünlü romanıdır. Birçok kez basılan bu eser 1961 senesinde Nobel Edebiyat Ödülü almıştır. Eserin ana kahramanı Drina köprüsüdür. Köprünün kaderiy­le aynı kaderi paylaşan insanların hayatı, gelenek ve görenek­leri, inançları ele alınmıştır. Romanda köprü aracılığıyla Os­manlı Devletinin çöküş süreci ve Birinci Dünya Sa­vaşı da anlatılmıştır.

Drina köprüsü Özeti:

Drina, sarp dağlar arasında akan bir ırmaktır. Drina'nın sağ tarafında Vişegrad kasabası bulunmaktadır. Sol kıyısında ise bir başka mahalle vardır. Kasaba ve mahalleyi birbirine bağlayan çok güzel bir köprü vardır: Drina köprüsü. Köprü, Bosna'yı Sırbistan'a, Osmanlı İmparatorluğuna, hatta İstan­bul'a bağlayan biricik bağdır. Köprünün sol tarafında yaşa­yan Hristiyanlarla sağ tarafında yaşayan Müslümanlar iç içe yaşamaktadır.

Köprü yapılmadan önceki devirlerde, köp... (Devam)
Diğer Konular 29 Haziran 2013 Yorum yok
Drina'da Son Gün
Eser Hakkında: 

Eser, Faik Baysal'ın belgesel niteliğinde bir savaş romanıdır. Romanın en önemli özelliği, ilk kez bir Türk yazarının yurt dışında ge­çen yaşanmış olayları, evrensel bir düzeyde anlatmasıdır. 1972'de yayınlanan Drinada Son Gün, Yugoslavya'da geçmekte ve eski bir Türk ailesinin iç savaş sırasında Türkiye'ye göçmesini anlatmaktadır. II. Dünya Savaşında zulüm çeken Türklerin ha­yatını çarpıcı bir şekilde gözler önüne sermektedir.

Drinada Son Gün Kahramanları (Kişileri):

Rıza Selmanoviç: Drina'da yaşayan köklü bir Türk ai­lesine mensuptur. Çocukları ve ailesi ile mutlu bir hayat ya­şayan Selmanoviç, çevresi tarafından itibar gören, saygılı, ol­gun ve vatansever bir kişidir.

Mehdi Azamoviç: Hukuk mezunu olduğu hâlde top­rağı çok sevdiği için Selmanoviç ailesinin çiftliğinde çalışan biridir. Olgun, milletini çok seven, vefalı ve cesur bir insandır.

Mordaç: Eşinin A... (Devam)
Diğer Konular 15 Nisan 2013 Yorum yok
Dülger Balığının Ölümü
Bu hikaye Sait Faik Abasıyanık'ın en meşhur hikayelerinden biridir. İnsanın yüzünde hüzünlü bir ifade bırakan bir öyküdür.

Dülger Balığının Ölümü:

Hepsinin gözleri güzeldir. Hepsinin canlıyken pullan ka­dın elbiselerine, kadın kulaklarına, kadın göğüslerine takılma­ya değer. Nedir o elmaslar, yakutlar, akikler, zümrütler, şunlar bunlar?

Mümkün olsaydı da balolara canlı balık sırtlarının yanar döner renkleriyle gidebilselerdi bayanlar; balıkçılar milyon, balıklar şan ve şeref kazanırdı. Ne yazık ki soluverir ölür öl­mez, öyle ki büzülmüş böceklere döner balık sırtının pırıltıları. Benim, size ölümünü hikâye edeceğim balığın öyle parıltılı, yanar döner pulları yoktur. Pulu da yoktur ya zavallının. Ha­fifçe, belirsiz bir yeşil renkle esmerdir. Balıkların en çirkinidir. Kocaman, dişsiz, ak ve şeffaf naylondan bir ağzı vardır: Su­dan çıkar çıkmaz bir karış açılır. Aç... (Devam)
Diğer Konular 27 Nisan 2013 Yorum yok
Düşünceyi Geliştirme Yolları
1. Tanımlama
Temel özelliklerini sıralayarak bir kavramın ne olduğunu belirtmektir. Yani "Bu nedir?" sorusunun cevabıdır.
2. Örnekleme
Bir kavramı ya da düşünceyi benzerlik ilgilerinden yararlanarak başka şeylerle düşündürmeyi sağlamaktır.
3. Tanık Gösterme
Düşüncelerimizi açıklarken, atasözlerinden, özdeyişlerden ya da birinin görüşlerinden faydalanmaktır.
4. Karşılaştırma
Kavramların birbirine benzeyen ya da benzemeyen yönlerini sıralamaktır.
Karşılaştırma, benzerliklerden ya da karşıtlıklardan yararlanarak, başka bir durumla ilgi kurularak yapılabilir.
5. Sayısal Verilerden Faydalanma
İstatistiki çalışmaları veri olarak kullanmaktır. (Devam)
Paragraf 05 Kasım 2012 Yorum yok
Düşünceyi Geliştirme Yolları
Düşünceyi geliştirme yolları diye adlandırılan bu yöntemler daha çok açıklayıcı ve tartışmacı anlatım biçimlerinde kullanılır.

Tanımlama: Bir kavramın ne olduğunu belirler. Tanımlar hem nesnel hem öznel bir yaklaşımla yapılabilir. Nesnel tanımlamalarda kavramların sözlük anlamlarından yararlanılabilir. Öznel tanımlarda ise anlatıcının yorumu bulunur. Tanımlar ..... Nedir? Sorusuna yanıt verir.

''İçtenlik, bir kimsenin kendi benliğini, gerçek düşüncelerini, gerçek duygularını anlaması demektir.''

Örnekleme: Paragrafta ele alınan düşünceyi açıklamak, kanıtlamak,düşünceye inandırıcılık kazandırmak için bir şeyi başka bir şeyle temsil etme yoludur. Somutlama yapılır. Örnekleme paragrafı. Genellikle verilen örnekten sonra biter. Bu durum örnekten önceki cümle, paragrafın ana düşünce cümlesidir. Örnekten sonra paragraf devam ediyorsa, örnekten sonraki cümle ana düşünce cümlesidir.

''Arınm... (Devam)
Diğer Konular 03 Mayıs 2013 Yorum yok
Toplam 3 sayfa, 2. sayfadasın: Önceki, 1, 2, 3, Sonraki
Popüler Sayfalar:
Son Ziyaretler:
Coğrafya Sitesi Tarih Sitesi Matematik Sorusu