Türk toplumu olarak tarihin ta eski çağlarından beri -nedense- kendimiz olamamışız, kendimizi, kültürümüzü beğenmemişiz, onu hep hor görmüşüz.
Özellikle İslamiyet ile tanıştıktan sonra kendi kültürümüzü yetersiz, aşağı gördüğümüzden olacak Arap ve Fars kültürüne yönelmişiz.
Dinin de etkisiyle güzel ' çirkin, iyi ' kötü demeden ne varsa almışız. Cümlelerin arasına biraz Arapça, Farsça kelime sıkıştıranlara alim olarak bakmışız. Bu özentici bir grup aydının İstanbul çevresinde oluşturduğu Arap ve Fars edebiyatndan bozma edebiyat Divan edebiyatı, bu suni dile de Osmanlıca (Osmanlı Türkçesi) demişiz.
Bu durum ta ki Tanzimat edebiyatına dek sürmüş. Tanzimat döneminde de bu defa yönümüzü doğudan batıya dönmüşüz.Ama yine kendimiz olamamışız.
Milli edebiyat döneminde neyse ki Ömer Seyfettin, Ziya Gökalp gibi gerçek aydınlarımız çıkmış da yüzümüze ayna tutmuş. Bize biz olduğumuzu hatırlatmış.
Divan edebiyatını savunanlar onun neyini savunuyor?
- Zengin bir dil
- Sanatlı bir dil
- Yoğun imge vs
Bunların cevapları basittir:
- Zengin bir şiir diline Türkçe ile de ulaşılabilir zira Türk dili zengin bir dildir.
- Türkçe ile de gayet güzel sanat yapılabilir.
- İmgelerin en babası Türkçe ile de olur.
Peki o halde neden Divan edebiyatı? Neden Arapça, Farsça?
Söze ilk başlarken de dediğim gibi özentici bir milletiz kendimizle, kültürümüzle barışık değiliz. Bu toplum psikolojisini bugün dahi sokağa çıktığımızda görebiliriz. Avrupalılar gibi giyinen, onlar gibi davranan, konuşan gençlere hemen her yerde rastlarız. O günden bu güne ne değişti? Değişen tek şey o gün doğuydu bugün batı. Değişmeyen şey ise özentici bir toplum olmamız ve kendimizi aşağı görmemiz.
Biz öğretmenler, tarih dersinde nasıl ki yenildiğimiz savaşları da derste öğrencilere anlatıyorsak elbette Divan edebiyatını da çocuklarımıza anlatacağız ;çünkü 600 yıl boyunca toplum -sınırlı bir kesim de olsa- bu edebiyattan etkilenmiş. Ancak bunu anlatırken çok güzel bir edebiyatmış gibi anlatmak, onu sevdirmeye çalışmak doğru değil.
Bu edebiyattan övgüyle bahsetmek dilimizdeki yabacılaşmayı onaylamak onu hoş görmek, kültürel yozlaşmayı desteklemek anlamına gelir.
Bir ders önce divan edebiyatından övgüyle bahsedip bir ders sonra erkek öğrencinin küpesine karışmak, öğrencinin cümleleri arasına sıkıştırdığı ne üdüğü belirsiz kelimelerin Türkçesini söylemesini istemek ciddi bir çelişkidir.
Bu anlayış "dediğimi yap yaptığımı yapma" anlayışıdır.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.