YUNUS DİVANINDAN SEÇMELER

Yunus'un Şair Olması:

Bir gün Rum erenleri Taptuk'un tekkesinde toplanır, Tap­tuk cezbeye gelir ve Yunus-ı Guyende isimli bir erene: "Yunus söyle!" der, üç kez tekrar etmesine rağmen ondan ses çık­maz. Bunun üzerene Yunus Emre'ye dönüp: "Bizim Yunus vakit oldu, o hazinenin kilidini açtık, nasi­bini alıverdin sen söyle." der. Bunun üzerine Yunus'un dili çözülür ve şiir söylemeye başlar. Yunus bütün Anadolu'da çok sevildiği ve sahiplenildiği için Sakarya, Kütahya, Bolu, Bursa, Afyonkarahisar, Erzu­rum, Ünye, Eskişehir, Tire, Sivas, Aksaray, Kırşehir, Keçibor­lu, Uluborlu, Kula, Karaman şehirlerde de mezarı vardır. O, şiirlerinde mahlas olarak "Yunus Emre"den başka "Yunus, Bî-çâre Yunus, Koca Yunus, Yunus Dedem, Tapduk Yunus, Miskin Yunus, Derviş Yunus" gibi isimleri kullanmak­tadır.

Yunus; Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli, Taptuk Emre ve Ah­med Yesevi den etkilenmiş ve istifade etmiştir.

Yunus Emre, Mevlânâ'ya zihnen bağlıdır ve onun soh­betlerine katıldığı rivayet edilir. 0, Mevlânâ'dan şöyle söz eder:

Mevlana sohbetinde saz ile işret oldı Arif manaya daldı çün hiledir ferişte

Mevlânâ ise onun hakkında: "İlahî menzillerin hangisine çıktımsa bir Türkmen kocasının izini önümde buldum, onu geçemedim." der.

Yunus bir gün Mevlânâ'ya "Mesnevi'yi sen mi yazdın?" diye sorar. O da "Evet!" deyince: "Uzun yazmışsın. Ben ol­sam:

Ete kemiğe burundum Yunus diye göründüm

derdim, biterdi." demiş.

Yunus Emre'nin çok etkilendiği mutasavvıf ve şairlerden birisi de Ahmed Yesevî'dir. Şiirleri arasında her açıdan ben­zerlikler göze çarpmaktadır.

Üslubu ve dili çok saf ve sadedir. Tabiri caizse onun kullandığı Türkçe anne sütü kadar saf ve durudur. Türkçenin şi­ir dili olabileceğini şiirleriyle ispatlamıştır.

YUNUS EMRE'NİN ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER

Gazel

Hak bir gönül verdi bana ha demeden hayran olur

Bir dem gelir şâdî olur bir dem gelir giryân olur

Bir dem gelir söyleyemez, bir sözü şerh eyleyemez

Bir dem dilinden dür döker, dertlilere derman olur

Bir dem çıkar arş üzere, bir dem iner taht-es-serâ

Bir dem sanasın katredir, bir dem taşar umman olur

Bir dem cehalette kalır, hiç nesneyi bilmez olur

Bir dem dolar hikmetlere Câlînus u Lokman olur

Bir dem gelir Isâ gibi ölmüşleri diri kılar

Bir dem girer kibr evine Fir'avn ile Hâmân olur

Bir dem döner Cebrâile, rahmet saçar her mahfile

Bir dem gelir güm-râh olur, miskin Yunus hayran olur

Seçme Beyit ve Dörtlükler

Bu bizden önden gelenler manayı pinhan dediler

Ben anadan doğmış gibi geldüm ki üryan eyleyem

Cennet cennet dedikleri bir kaç köşkle birkaç huri

İsteyene ver onları bana seni gerek seni

Bu yol uzaktır

Menzili çoktur

Geçidi yoktur

Derin sular var

Çeşmelerden bardağın

Doldurmadan kor isen,

Bin yıl dahi beklesen

Kendi dolası değil

*

Karlı dağların başında

Salkım salkım olan bulut

Saçın çözüp benim içün

Yaşın yaşın ağlar mısın

Bir garip ölmüş diyeler

Üç günden sonra duyalar

Soğuk su ile yuyalar

Şöyle garip bencileyin

Molla Kasım'ın Hikayesi

Rivayete göre Yunus üç bin şiir söyler, Molla Kasım adın­da birisi onun şiirlerini ele geçirir. Bu şiirlerden bin tanesini yakar, bin tanesini suya atar, geri kalanları da okurken aşa­ğıdaki mısraları görür:

Derviş Yunus bu sözü

Eğri büğrü söyleme

Seni sığaya çeker

Bir Molla Kasım gelir

Bu mısraları okuyan Molla Kasım yaptıklarından çok piş­man olur ve tövbe eder. Ancak iş işten geçmiştir. Halk bu hadiseyi şöyle yorumlar: Yakılan şiirleri gökte melekler, suya atı­lanları deryada balıklar, kalanları da insanlar okumaktadır

Kategoriler:
Etiketler:

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar:
Son Ziyaretler:
Coğrafya Sitesi Tarih Sitesi Matematik Sorusu