Bir konuşmacı tarafından bir yerde toplanmış topluluğa, bir düşünceyi coşkulu bir diile anlatmaya denir. Bunlara, "yaşatıcı yazılar" da diyebiliriz. Öyküleme anlatım biçiminin ağırlıklı kullanıldığı, okuyucunun bilgisini artırmaktan çok hayal dünyasını zenginleştirmeyi amaçlayan yazı türleridir:
Bir gerçeğe inanan bir insanın toplumu bu gerçeğe inandırmak için özünün bütünü ile yaptığı telkin sürecine hitabet; bir fikri, bir davayı karşısındaki insanlara dil ustalığı ile açıklamaya hitabet sanatı; toplum önünde bu konuşmayı yapana hatip; bir insan topluluğuna bir fikri vermek bir ülküyü aşılamak amacıyla söylenen sözlere ise nutuk veya söylev denir.
Hatiplik sanatı, insanlık geçmişinin en eski ve en köklü sanatlarındandır. Bu sanatla peygamberler ve din adamları insanları doğru yola davet etmişler; padişahlar, krallar ve kumandanlar ordularına bu sanatla hükmetmi... (Devam)
Sözcük, kendi başına anlam taşıyan ya da cümlede görevi olan ses parçasıdır.
"Roman ve öykü olay anlatan türlerdir." cümlesinde "ve" sözcüğü anlam taşımayan, bağlama görevi olan bir sözcüktür. Diğer sözcüklerin ise, kendi başlarına bir anlamları vardır.
Sözcükler, ağzın bir ya da birkaç hareketiyle söylenir. (Devam)
SUNUM: Güncel herhangi bir konu hakkında herhangi bir grup ya da topluluğa bilgi vermek amacıyla yapılan etkinliklerin tümüne verilen addır. Sunum zamanımızda gruplara ve topluluklara hitap edebilmek için kullanılan en önemli sözlü anlatım türleri arasında yer alır. Aslında yapılan bütün etkinlikler, törenler veya toplantılar sunumun çerisine girer. O halde konferanslar, sempozyumlar, dini ve resmi bayramlardaki kutlamalar vs. birer sunumdur.
Sunum önceden hazırlanmış ve planlanmış bir konunun etkili ve anlaşılır biçimde dinleyicilere aktarılmasıdır. Teknolojik gelişmelerle bir hayli çeşitlenen sunumlarda amaç bir meseleyi anlatmak ve konu hakkında dinleyicileri ve izleyicileri bilgilendirmektir. Bu yüzden sunum hazırlanırken ve sunulurken şu noktalara dikkat etmek gerekir.
Sunumdan Önce;
 Sunum için güncel bir konunun belirlenmesi gerekir. Toplumun yoğunlaştığı bir konunun seçilmesi sunumu daha etkili kılar.
Bazı cümlelerde sıfat tamlaması ile isim tamlamasının tamlananları ortak kullanılmaya çalışılmaktadır; ancak bu tür kullanımlar anlatım bozukluğu meydana getirmektedir.
- Ülkemiz, bazı toplumsal ve kültür sorunları yaşıyor. (Toplumsal sorunlar)
- Biz iki yıldır birbirimize kenetlenmiş bir ilişkimiz var. (Bizim)
- Bir öğretmen, öğrenciye sevgi aşılaması gerekir. (Öğretmenin) (Devam)
Bir cümledeki tamlayanı düşmüş isim tamlamalarında tamlananın kime ait olduğu belirsiz olursa burada tamlayan eksikliğinden kaynaklanan anlatım bozukluğu vardır. Bu tür anlatım bozuklukları cümlenin başına senin ya da onun tamlayanlarından biri getirilerek cümle daha belirli hale getirilmelidir.
- Şiirlerinden oldukça etkilendim. (Senin ' onun)
- Evinin buraya uzak olduğunu bilmiyorduk. (Senin ' onun)
- Arkadaşlarına değer verdiğini sanıyoruz. (Senin ' onun) (Devam)
Bir kavramı, bir varlığı özelliklerine göre belirtmeye denir.Tanımlama "anlatılan nedir" sorusunu yanıtlar.
UYARI: Tanımlama cümlelerinde ana düşünce paragrafın sonuç bölümündedir.
Örnek:
Düşünen kişi, düşünme yetisini elinde bulunduran, başkalarının düşüncelerine Öykünmeyen ama onlara değer veren ve akıl gücüne dayanarak, bilgilerinden, yeteneklerinden, deneyimlerinden yararlanıp amacını gerçekleştirmek için azimle çalışan kişidir.
Yukarıdaki metne "düşünen kişi" kimdir sorusunu sorduğumuz zaman metin bize cevabı vermektedir. Dolayısıyla bu metinde tanımalama vardır deriz. (Devam)
Okuyucunun bir konu üzerinde yerleşmiş düşünce ve davranışlarını değiştirmek için başvurulan anlatım biçimidir. Düşünce yazılarında yer alır. Yazar, ileri sürdüğü düşünceler, kanılar hakkında kanıtlar sunar, sorular sorup yanıtlar verir.
UYARI: Tartışma paragraflarında ana düşünce sonuç bölümündedir.
Örnek:
İlkin şöyle bir soru soralım kendimize: Şiiri şiirden soyutlamak mümkün müdür? Yani, ilk günden bugüne dek yazılmış şiirlerle ortak bir düzen kurulmuştur da, bu düzenin dışında kalabilen şiirler olmuş mudur? Olmuşsa bunlar canlılıklarını, İşlevlerini sürdürebilmişler midir? Hiç sanmıyorum. Yıkıcı bir şiir akımı biie yıktığı değerlerle beslenmek, geride bıraktığı dil, biçim, yapı özelliklerini kaynak yaparak güçlenmek zorundadır.
Başka Bir Kaynaktan:
Tartışma: Bir konu ya da olgu üzerindeki yerleşmiş düşünce ve duyguları, davranış ve kanıları ... (Devam)
Tek Heceli Diller: Bu yapıdaki dilin en önemli özelliği, sözcüklerin çekimli hallerinin olmamasıdır. Sözcükler, büküme uğramadan ve değişmeden sabit bir şekilde kaldığı için gramer ve anlamsal ilgileri cümle içerisinde bulunduğu yere göre belirlenir. Sözcükler, cümle içindeki yerlerine ve diğer sözcüklerle yanyana gelmelerine göre farklı anlam ve görev üstlenirler. Bu yapıdaki dillerde cümle vurgusu ve sözcük vurgusu çok büyük önem teşkil etmektedir. Tek bir sözcük farklı tonlarda söylendiğinde birçok değişik anlamı karşılayabilmektedir. Çince, Tibetçe, Siyamca, Tek Heceli Diller grubuna giren dillerdendir.
Türk şiirinin çağdaşlaşmasında, yeni bir kimlik kazanmasında önemli bir dönüm noktasıdır. Galatasaray Lisesi'nde ( Mekteb-i Sultani) okumuş, burada Recaizade Mahmut Ekrem, Muallim Naci gibi dönemin ünlü edebiyat öğretmenlerinin öğrencisi olmuştur. Recaizade Mahmut Ekrem'in desteğiyle, Servet-i Fünun dergisinin başına getirilen sanatçı, çeşitli memurluklarının ardından, yine Galatasaray Lisesi'nde öğretmenlik yapmıştır. Derginin kapatılması üzerine bebek'teki "Aşiyan" adını verdiği evine çekilmiş; bu arada Galatasaray'daki görevini sürdürmüştür. Sanatının ilk yıllarında, Divan edebiyatı etkisinde şiirler yazan Tevfik Fikret'i , Servet-i Fünun Edebiyatı döneminde bireysel duyarlıklarının ozanı olarak görüyoruz. Bu dönemde Türkçe'yi aruz vezninde başarılı bir biçimde kullanmış, şiiri düzyazıya yaklaştırmış, eski nazım biçimlerini bırakarak Batı'dan alınma sone ve terzarimayı ... (Devam)
Bir cümlede ' genellikler sıralı ve birleşik cümlelerde- ilk cümle için kullanılan herhangi bir tümleç (nesne, dolaylı tümleç, zarf tümleci) ikinci cümle için kullanılıyorsa bu tümleçler ikinci cümleye uygunluk sağlamalıdır.
- Beni anlıyor ve cevap veriyordu, (bana)
- Şimdi eve git, ben arayınca dek ayrılma (Oradan)
- Zaman değerlidir, bu nedenle iyi değerlendirelim. (Zamanı) (Devam)
Naki Tezel uzun memuriyet hayatı boyunca devamlı olarak Türk folklor ve edebiyatı ile ilgilenmiş, bir taraftan da derlemeler yapmıştır. Onun tanınmasını sağlayan asıl eserleri ise Türk Masalları isimli derleme eseridir. Bu eser sayesinde halk arasında yaşayan, ancak yazıya geçmeyen birçok masal kaleme alınmış ve kültürümüze kazandırılmıştır. Naki Tezel, bu masalları 1933-1958 yılları arasında, başta İstanbul ve Ankara (bazı kaza ve köyleriyle) olmak üzere, yurdun çeşitli bölgelerinde büyük bir sabır ve titizlikle derlemiş, yüzlerce masal arasından seçerek meydana getirmiştir. Bu kitapta 54 Türk Masalı yer almıştır.
Türk Masallarının Türk kültür ve edebiyatındaki yeri hakkında Naki Tezel şöyle der: "Çocukluğumuzda bizi, aile toplantılarında çoğunlukla eğlenmek için söylenen; ama anlamlarını pek kavrayamadığımız mânilerden ve neyi anlattığını bulmakta değil bizim, büyü... (Devam)
KONUSU: Rıfat İlgaz'ın "Hababam Sınıfı"na çok benzeyen bir sınıf anlatılmaktadır. Çocuklar, tüm yaramazlıklarına rağmen, temiz ve dürüsttürler. Onları da ancak, aynı sıralardan geçmiş olanlar anlayabilirler.
Yer yatılı bir lisedir. Kahramanlarımız edebiyat meraklısı Johnny Trotz, sınıf birincisi Martin Thaler ve karnı her zaman aç olan Matthias Selbmann, Fridolin, Uli ve daha birçokları.. Kahramanlarımızdan Matthias ne kadar iri ise, Uli de o kadar ufak tefekti.. Her an bir şamata, her an bir gırgır yapmak için fırsat kollayanlar çoğunlukta olduğundan, gülmek ve kendine gül-dürtmemek için sürekli dikkat göstermek gerektiğinin bilincinde (!) olan öğrencilerin çokluğundan; kavgasız, şamatasız, gürültüsüz nerede ise bir dakika bile geçtiği görülmemiştir. Hemen her okulda olduğu gibi, üst sınıflar İle alt sınıflar arasındaki çekişmelerden doğan kavgalar ve hır-gürler de İşi... (Devam)
Cümlede işi, yargıyı, durumu bildiren sözcük ya da söz öbeklerine yüklem denir.
Aşağıdaki söz gruplarının cümle olabilmesi İçin sonlarına uygun yüklemleri getiriniz.
Bütün halk, köy meydanında........
Havalar, artık iyice...........
Hayatta en hakiki mürşit.........
Kazanmak istediğim okul............
Yardımlarınız için size....................
Yukarıdaki yüklemleri incelediğimizde görürüz ki, yüklem değişik türden sözcükler olabilir. Çekimlenmiş fiillerin yanı sıra ekfiil alarak çekimlenen isim soylu sözcükler de yüklem olabilir.
Aşağıdaki sözleri fiil soylu yüklemlerle tamamlayınız.
Okumadığı roman
Herkes kendi kusurunu.......
Ödevlerimi zamanında yapmaya
Yüklem, tek sözcük olabileceği gibi birden fazla sözcükten de oluşabilir. Bileşik fiiller, deyimler, tamlamalar yüklem görevinde kullanılır.
Genellikle sıralı cümlelerde ilk cümle için kullanılan yüklem ikinci cümle için kullanılır. Ancak bu yüklemlerin ortak olması gerekmektedir aksi halde anlatım bozukluğu meydana gelir.
- Çoğu zaman müzik, bazen de televizyon izlerdi. (Müzik dinler)
• Sinemaya az, tiyatroya hiç gidemiyorum. (Giderim) (Devam)
Yüklemin anlamını zaman, durum, yer-yön, azlık-çokluk, soru bakımından tamamlayan sözcüklerdir.
Aşağıdaki cümlelerde zarf tümleci olan sözcükleri bulup yüklemi hangi yönden tamamladıklarını belirtelim.
- Yemeklerini konuşmadan yediler ( Zarf Tümleci )
- Öğrenciler içeri girdiler. ( Zarf Tümleci )
- İş yaparken çok terledim. ( Zarf Tümleci )
- Gün doğmadan yola çıkmalıyız. ( Zarf Tümleci )
- Deneme sınavı ne zaman yapılacak. ( Zarf Tümleci )
Yükleme sorulacak "ne zaman, nasıl, ne kadar?" sorularının yanıtını veren sözcükler, hal eki alsalar da zarf tümleci olurlar. Ancak yer-yön zarfı olan sözcükler "-e, -de, -den" hal eklerini aldıklarında zarf tümleci değil, dolaylı tümleç olurlar.