Roman, yazarın kendi köyünde geçmektedir. Bu köy vasıtasıyla, Kırım'ın Ruslar tarafından nasıl ele geçirildiği, nasıl Ruslaştırıldığı anlatılır. Cengiz Dağcı, Onlar da İnsandı adlı eserinde pek çok milletin bir arada yaşadığı topraklarda yaşanan eziyetleri ve zulümü anlatılmıştır.
Onlar da İnsandı Kahramanları (Kişileri):
Bekir: Romanın başkahramanıdır. Kırk beş yaşlarında bir Kırım köylüsüdür. En önemli özelliği vatanına ve topraklarına düşkünlüğüdür. Biraz saf ve cahil; fakat cesur, azimli bir karakteri vardır. Ruslardan nefret eder.
Esma: Bekir'in eşidir. Kırk yaşlarında bir köylü kadındır. Tarla ve ev işleriyle uğraşır. Zaman zaman otoriter; zaman zaman vatanına bağlı bir tip olarak anlatılır.
Ayşe: Bekir ve Esma'nın 17 yaşındaki kızıdır. Çok güzel, narin bir genç kızdır. Okuma yazma bilen, Rusların fikir ve zulümlerinin farkında olan bir... (Devam)
Ana düşünceyi belirginleştirmek için konuyla İlgili örnek vermektir.
UYARI: Örnekleme paragrafında ana düşünce örnekte bir önceki cümledir.
Örnek:
Mağaza vitrin (erindeki mankenleri bilirsiniz. Hepsi güler yüzlüdür, İçlerinde pek güzel olanları da vardır; ama dilleri olmadığı için soğukturlar. Onlar zaten insan taklididir ya; sahici insanları da güzel yapan, sıcak yapan, dildir Ama her dil değil; dilin de tatlısı olmalı. Allah bir adama her şeyin tatlısını, yalnız dilin acısını verdi mi, ne yapsa kâr etmez. Öylesinin sevimli, cana yakın olmasına imkân yoktur.
Yazar, dille ilgili düşüncelerini somutlaştırabilmek için mankenleri örnek göstermiştir. (Devam)
Bir yazının anlam bütünlüğü taşıyan, aynı duygu ve düşünceyi açıklayan, bir olayı aktaran cümlelerden oluşan bölümlerine paragraf denir.
Paragrafta cümleler bir ana düşünce etrafında toplanır. Ana düşünce, yardımcı düşüncelerle desteklenir. Konu ve ana düşünceyle ilgili olmayan, dil ve düşünce yönünden önceki cümleye bağlı olmayan cümleler paragraftaki akışı bozar.
Örnek: Aşağıdaki paragrafın hangi cümleden sonra ikinci bir paragrafa bölünebileceğine bakalım:
(1) Zaman konusu nazik bir konudur, başımdan geçti de bilirim. (2) Şiirlerimde "zaman" ia çok uğraştım, bununla yetinmeyip, "Zaman yoktur." dedim. (3) Bundan dolayı alaya alındım, bilgisizlikle suçlandım. (4) Yazınımızda zaman konusu ile en çok uğraşan A, Hamdi Tanpmar, ve Necip Fa-zıl'dır. (5) Her ikisi de zamanla ilgili şiirler yazmışlardır.
Yazar, ilk üç cümlede kendi eserlerindeki zaman kavramını; son iki c... (Devam)
Paragrafta savunulan, kabul ettirilmek istenen düşünce, varılmak istenen amaç, ana düşüncedir.
"Yazarın amacı ne, bize neyi öğütlemek istiyor?" sorularının yanıtı ana düşünceyi verir.
Ana düşünce, yazının bütününe sindirebileceği gibi paragrafın son cümlelerinde de yer alabilir. Bazı paragraflarda da ana düşünce ilk cümlelerde verilip örneklerle açıklama, kanıtlama yoluna gidilir.
Ana düşünce özlü ve açık bir yargı cümlesi oiur.
Örnek:
İnsan nelerden huzur duyduğunu bazen bilemiyor. Güneşli bir günde çay kaşığının şıngırtısı çok kişinin dikkatini bile çekmemiştir. Mutluluğu hep büyük şeylerde aramak, bizi, farkında olmadan karamsarlığa İtiyor. Bir kuşun ötüşü, bir kedinin miyavtayışı bile hayatın güzelliğini gösterir. Mutlu olmak için, var olanları değerlendirmek; olumsuz-lukları lehimize çevirmek gerekir.
Metinde üzerinde durulan, hakkında söz söylenip yazılan sorun, olay ve durumdur.
Paragrafta konu, bir yönüyle ele alınır; "Anlatılan, üzerinde durulan nedir?" sorularının yanıtını verir. Genellikle paragrafın İlk cümlelerinde konu belirtilir ve yardımcı düşüncelerle açıklanır.
Örnek:
Aydın, karşılaştığı her meseleyi yeniden irdeleyen insandır. Fikirler, üzerinde düşünülmeyince basmakalıp hâle gelir; bir nevi batıl inanç şekline girer. Aydın, başkalarından önce kendi kendine karşı hür olan insandır. Onun için hakikat, en üstün kıymettir.
Paragrafın konusu nedir? (1999- DPYBS)
A} Düşünce hürriyeti
B) Batıl inancın tehlikeleri
C) Aydının özelliği
D) Hakikatin önemi
Paragraf, "Aydın kimdir?" sorusunu yanıtlamaktadır. Cümlelerin hepsinde aydın kişilerin nasıl olması gerektiği açıklandığı için yanıt "C" dir. (Devam)
Paragraf, bir metnin en küçük düşünce birimidir. Parağraf; konu, ana fikir ve yan düşüncelerden meydana gelir. Bu nedenle paragrafta yer alan düşünceler arasında bir zincirin halkaları gibi bir ilişki vardır. Paragrafta her cümle kendinden önceki cümlede vurgulanan kavramı açıklar.
Giriş Bölümü: Paragraftaki konuyu, bakış açısını belirten cümle ya da cümlelerdir. Çoğu kez ilk cümledir. Bu cümlelerde bağlantı öğesi yoktur. Bağlantı Öğesi, bir cümleyi kendinden önceki cümleyle bağlayan sözcüklerdir. Bunlar; "ise, kimi, birde, bunun için, oysa, ve, ile..."
Gelişme Bölümü: Konunun örnek, alıntı, karşılaştırma gibi yöntemlerle geliştirildiği, düşüncenin somutlaştırıldığı cümlelerdir.
Sonuç Bölümü: Paragrafta anlatılanların özetlenip sonuçlandirildiği, çoğu zaman ana düşünceyi veren cümle ya da cümlelerdir. : -
Metindeki ana fikri (anadüşünceyi) destekleyen, onun oluşmasına yardım eden düşüncelere yardımcı düşünce ya da yan düşünce denir.
Paragrafın gelişme cümlelerinde yer alır; örnekler, karşılaştırmalar, alıntılarla ana düşüncenin belirlenmesine yardım eder.
Aşağıdaki parçanın konusunu bulup hangi düşünceden söz edilmediğini birlikte bulalım:
Örnek:
Çocuklarla anlaşmak, büyüklerden çok farklıdır. Çocuk, yaklaşım biçimimizi çok güzel değerlendirir. Yapmacık mı, gerçek mi olduğunu çok iyi anlar. Ya kesin bir tavır koyup sizi kendi dışında bırakır ya da sıcacık yüreğiyle sarar; kollarıyla, gülü-şüyle, dokunuşuyla kucaklar.
Parçaya göre, çocuklarla ilgili görüşlerden hangisine ulaşılamaz? (1999-ÖO)
Saati saatine uymamak : Durumu, tavırları sık sık değişmek bir öyle böyle olmak; bir saati bir saatine uymamak.
Saat tutmak : Bir işe başlama saatini aynntyîa saptamak ve bitinceye kadar geçecek zamanı belirlemek için sürekti olarak ya da sık ak saatine bakmak.
Sabaha çıkmamak: Hasta sabah olmadan ölmek. Sabah akşam: -1. Bir sabah bir akşam dmak üzere. -2. Her zaman, hiç ara vermeden.
Sabahı etmek (bulmak): Akşam başlanan bir iş uğruna bütün geceyi uykusuz geçirmek
Sabahın köründe : Daha ortalık ağarmadan, çok erkenden.
Boğaziçi, yer yer, mesirelerini açıyor. Sefa günleri geldi. Baharın kalan kısmı, yaz başlangıcı ile birleşerek, ne pek terletici ne de üşütücü esen yellerle, o zarif girintinin kıyılarını ve tepelerini tazelikle kaplamış. İnsan, derhâl bir kayığa veya sandala atlayarak gün batarken tepeden tepeye aks eden renk oyunlarını, sahilden sahile vuran renkli dalgalan seyretmeye hevesleniyor. Bakış, her yanı dolaşıp durdukça, o daracık yerde toplanan benzersiz tabii güzelliklere hayran kaldıkça, zevk ve şenliğin buraları terk edeceğine inanamıyor. Bana kalırsa haliç, yalnız bir Sadabad'ıyla Şehir Mektupları gece, yıldızlı örtüsünü semburalara karşı övünemez. Göksu, manzaraca, ondan aşağı kalır mı? Akşamları süzüle süzüle vadiye sokulan sandallar, sağda solda dinlenerek gün batarken Küçüksu önüne çıktıkları zaman, suların coşku... (Devam)
KONUSU: Kitapta, yoksul ve kalabalık bir ailenin çocuğu olan Zeze'mn, genellikle yaşadığı acılı olaylarla beraber, olgunlaşma sureci anlatılmıştır.
Birinci Bölüm: Günün Birinde Acıyı Keşfeden Kuçuk Bir Çocuğun Öykusu.
Nesneleri Keşfederken:
Bana hayatı öğreten ağabeyim Totoca ile el ele yavaş yavaş sokakta yürüyorduk. Halimden memnundum. Çünkü, evde nesneleri keşfederken sürekli dayak yiyordum. Sokakta ise böyle bir olay söz konusu değildi. Totoca, çok güzel ıslık çalıyordu, ben ise bir türlü beceremiyordum.
Annem ise çok güzel şarkı söylüyordu. Annem, uzun boylu, zayıftı. Ama, çok güzeldi.
Totoca, ona karşıdan karşıya nasıl geçeceğini öğretti. Ben de
ona büyüyünce şair olacağımı söyledim. Çünkü Edmundo Dayı, bana şiir yazmanın güzel bir şey olduğunu söyledi. Totoca, benim kadar Edmundo dayıyı sevmediği için, biraz tartı... (Devam)
1. Servet-i Fünun sanatçıları, Batı kültürüyle yetişmiş birkaç yabancı dil bilen, Batı edebiyatları özellikle de Fransız edebiyatını, yakından izleyen kişilerdir. Tümü Divan edebiyatına karşıdır, ancak aruz ölçüsünü kullanırlar.
2. Bu döneme ortamın siyasal ve toplumsal koşulları nedeniyle "sanat için sanat" anlayışı egemendir. Sanatçılar Osmanlının büyük kentlerindeki küçük bir azınlığa seslenen bir salon edebiyatı oluşturmuşlardır.
3. Sanatçılar, Tanzimatın birinci dönemindeki sadeleşme anlayışından bütünüyle uzaklaşmışlar. Fransızcanın ahengini, estetiğini yakalayabilmek için de yeni sözcük ve tamlamalar uydurmuşlar (nişe -i cenah-ı meleki melek kanadının saçağı, saat-i semen fam yasemin renkli saatler..) Arapça-Farsça sözcüklerle dolu ağdalı bir dil kullanmışlardır.
Sıfatlar isimleri renk, durum, biçim bakımından niteleyen; sayı, soru belgisizlik, işaret yoluyla belirten sözcüklerdir.
SIFATLAR
A. NİTELEME SIFATLARI B. BELİRTME SIFATLARI
1. İşaret sıfatı
2. Sayı sıfatı
a. Asıl sayı sıfatı
b. Sıra sayı sıfatı
c. Üleştirme sayı sıfatı
ç. Kesirli sayı sıfatı
3. Belgisiz Sıfat
4. Soru sıfatı
Örnek: Yaşlı adam eski tüfeğini alıp yemyeşil tepelerin güzel mekânlarına doğru yola çıktı. Yolda iki kişiye rastladı. Biri bu yol iyi bir yol değil dedi.
A. NİTELEME SIFATLARI
İsme soracağınız nasıl sorusunun karşılığıdır. İsimleri renk, durum, biçim bakımından nitelerler.
Örnek: Zaman esrarengiz yüzünün iyi yüzlere yine gösteriyor.
Saadet dakikaları güzel anılarla süslendi.
Hastalıklı yüzler yuvarlak masalarda sorgulandı.
Kara gözlüm beni neden bekler?
B. BELİRTME SIFATLARI
İsimleri sayı, soru, belgisizlik, işaret bak... (Devam)
En az iki bağımsız cümlenin sıralanmasıyla oluşan, aralarındaki anlam bağıntısı olan, virgül ya da noktalı virgülle ayrılan cümlelere "sıralı cümle" denir.