Mandalyonun ters (ötesi) yüzü : İşin ayrıca düşünülmesi gereken olumsuz yönü.

Madara etmek (birini) : Yalanını, yanlışını ortaya çıkarıp onu kötü du­ruma düşürmek, mahcup etmek.

Madara olmak : Kötü duruma düşmek, yanlışı ortaya çıkıp mahcup ol­mak.

Madik atmak (etmek, oynamak) (birine) : Aldatıp zarara uğramasına yol açmak; kazık atmak.

Mahal kalmamak (bir şeye) : Gerek kalmamak, gereği olmamak.

Mahalle kahvesi gibi: Gürültülü, kalabalık ve havasız (yer).

Mahalle karısı: Kavgacı, ağzı bozuk, terbiyesiz kadın.

Mahal yok (bir şeye) : Gereği yok.

Mahkemelik olmak : Sorunlarını ancak mahkeme aracılığıyla çözebile­cek duruma gelmek.

Mahkûm etmek (birini, bir şeye) : -1. Mahkeme yargılayıp ceza ver­mek. -2. Kötü bir duruma sürüklemek. -3. Bir işi yapmaya mecbur et­mek.

Mahkûm olmak: -1. Mahkemece yargılanıp ceza almak. -2. Kötü bir duruma düşmek. -3. Bir şeyi yapmaya mecbur olmak.

Makaraları koyuvermek (salıvermek, zaptedememek) : Kendini tuta­mayıp kahkahalarla gülmek.

Makaraya almak : Onunla alay etmek, onu aşağılamak; alaya almak, sarakaya almak.

Makas almak (birinden) : Sevgiyi göstermek için bir kimsenin yanağı­nı orta parmak ile işaret parmağı arasına alıp sıkmak; kesme almak:

Makbule geçmek : Beğenilmek, hoşa gitmek, işe yaramak.

Mal etmek (bir şeyi kendine) (bir şeyi bir şeye) : -1. Kendisine ait olmayan bir şeyi kendisinin yapmak. -2. Bir malı belirli bir para ile yapmış ya da sağlamış olmak.

Malın gözü : -1. Çıkara, hileci (kimse). -2. İffetsiz (kadın).

Mal olmak : -1. Karşılığını ödeyerek sahibi olmak. -2. Benimsenmek, kabul edilmek. -3. Bir İş, davranış nedeniyle büyük zarar uğramak.

Mal yapmak : Servet sahibi olmak, zenginleşmek.

Mana çıkarmak : Bir kimsenin bir sözüne, bir davranışına, o kimsenin

aklından geçmeyen bir anlam vermek; anlam çıkarmak.

Manasına gelmek : Öyle anlaşılmak ; anlamına gelmek. Mana vermek Yorumlamak, kendine göre açıklamak; anlam vermek.

Maneviyatını kırmak: Cesaretini kırmak, moralini bozmak. Mangalda kül bırakmamak: Bir konuda yapamayacağı şeyleri bile yapabiiirmiş gibi söylemek. (Kars. Yüksekten atmak.)

Mariz atmak : Dövmek, dayak atmak.

Mariz yemek: Dövülmek, dayak yemek,

Mars etmek (birini) : -1. Tavla oyununda karşı tarafın pul almasına fır­sat bırakmadan bütün pullan toplayıp oyunu kazanmak. -2. Karşısın­dakini hiçbir söz söylemeyecek duruma getirmek.

Marsık gibi: Teni koyu esmer renkli olan (kimse).

Mars olmak: -1. Hiç pul almadan karşı taraf, bütün pulları toplayıp oyunu kazanmak. -2. Söz söyleyemeyecek duruma gelmek.

Martaval atmak (okumak) : Yalan söylemek; palavra atmak.

Masal okumak: İnandırıcı olmayan sözlerle aldatmaya kalkışmak; martaval okumak.

Maskara etmek (birini) (bir şeyi): -1. Onu gülünç, rezil duruma getir­mek. -2. Onu bozmak, berbat etmek, işe yaramaz duruma getirmek.

Maskarası olmak : Bir kimsenin eğlencesi olmak.

Maskesi düşmek : Gerçek niteliği ortaya çıkmak.

Maskesini indirmek: Gizli amaçlarını, gerçek niteliğini ortaya çıkar­mak.

Masrafa girmek : Bir iş için oldukça* fazla para harcamak.

Masraf görmek : Alışveriş yapmak.

Masrafı çekmek: Bir iş için yapılan harcamaları ödemek.

Masraf kapısı: Para harcamayı gerektiren iş.

Masraftan çıkmak: Bir iş ya da şey için epeyce para harcamak zorun­da kalmak.

Maşa gibi kullanmak (birini) : Onu kendi çıkarı için kullanmak.

Matem tutmak : Yas içinde olmak, çok üzülmek; yas tutmak.

Mat etmek (birim*): -1. Onu satrançta yenmek. -2. Tartışmalı bir konu­da birini yanıt veremez duruma düşürmek.

Mat olmak: -1. Satrançta yenilmek. -2. Tartışmalı bir konuda yenilmek.

Matrak geçmek (matrağa almak) (biriyle) (birini): Onunla alay et­mek. (Kars. Dalga geçmek.)

Maval okumak: Yalan yanlış şeyler söylemek, yalan uydurmak; ma­sal okumak.

Mavi boncuk dağıtmak: Değişik kimselere "En çok sevdiğim sensin, senin tarafını tutuyorum" gibi gönül alıcı sözler söylemek, vaatte bu­lunmak.

Maymuna benzetmek, (çevirmek, döndürmek) (bir şeyi, birini) : Onu gülünç ve çirkin duruma getirmek,

Maymuna dönmek: -1. Çirkin re gülünç duruma gelmek. -2. Uslan­mak, ağır başlı olmak.

Maymun gözünü açtı: "En kötü olaydan gereken dersi aldı." anlamın­da.

Maymun iştahlı: Hevesi çabuk geçen, hiçbir işte, uğraşta, sebatlı olma­yan (kimse).

Maytaba almak (birini) : Onunla alay etmek, eğlenmek (Kars. Dalga geçmek.)

Mazur görmek (tutmak) (birini) : Onun kusurunu bağışlamak, onu hoş görmek.

Mecbur kalmak (olmak): İstemeyerek yapmak zorunda olmak

Mecbur tutmak (birini) : Onu, q şeyi yapmak zorunda bırakmak, yü­kümlü kılmak.

Mekik dokumak : İki yer arasında sık sık gidip gelmek. Merak sarmak (sardırmak, salmak) (bir şeye) : O şeyle uğraşmak isteğine kapılmak, bir şeye eğilim duymak.

Mercimeği fırına vermek : Bir kadınla bir erkek gizlice anlaşıp seviş­mek. (Kars. İşi pişirmek.)

Merdiven dayamak (bir yaşa) : Belli bir yaşa basmak ya da yaklaş­mak.

Merhamete gelmek : Acıma duygusuna kapılmak; acımak.

Mesafe almak : Bir işte, konuda epeyce ilerlemiş olmak.

Mesafe bırakmak: Dostluk ilişkilerinde resmiyeti korumak; samimi ol­mamak.

Mesul tutmak (birine): bk Sorumlu tutmak.

Meşakkat çekmek : bk. Sıkıntı çekmek. Meşgul etmek (birini) : -1. Onun vaktini almak. -2. Onu uğraştırmak. -3. Onu oyalamak.

Meşgul olmak (bir şeyle, biriyle) : -1. Vaktini o işe (şeye) vermek. -2, Onunla uğraşmak. -3. Onunla oyalanmak.

Meteliğe kurşun atmak : Hiç parası kalmamak

Metelik etmez: "Hiçbir değeri ve önemi yok" anlamında.

Metelik vermemek (Bir şeye): Ona değer, önem vermemek, aldırış etmemek. '

Mevzuat hazretleri: "Bürokraside güçlük doğuran kuralların, işlemle­rin tümü" anlamında alay yollu söylenir.

Meydana atmak : bk. Ortaya almak.

Meydana çıkmak : -1. Bir durumun herkesçe bilinir duruma gelmek. -2. Bir kimse gizlenmekten vazgeçip herkesin arasına çıkmak. -3. Bir " kimse bir iş için kendini göstermek. -4. Yetişmek, büyümek. (Kars. Ortaya çtkmak.)

Meydana dökmek : bk. Ortaya dökmek.

Meydana gelmek : Olmak, oluşmak, yapılıp bitirilmek.

Meydana getirmek : Oluşturmak,, yapıp bitirmek.

Meydana koymak : bk. Ortaya koymak.

Meydana vurmak (bir şeyi): Onu belli etmek, ortaya çıkarmak

Meydan bırakmamak : bk. Meydan vermemek.

Meydan bulamamak : Fırsat bulamamak.

Meydanda kalmak : bk Ortada kalmak.

Meydan dayağı: Bir kimseyi herkesin gözü Önünde dövme.

Meydan dayağına çekmek (birini) : Onu herkesin içinde (çok) döv­mek

Meydandan kaldırmak (bir şeyi) : Onu saklamak, gizlemek, yok et­mek; ortadan kaldırmak.

Meydandan kalkmak: bk Ortadan kalkmak.

Meydanı (bir şeye, bir kimseye) bırakmak: -1. Savunduğu şeyden vazgeçmek -2. Yanşmadan çekilmek

Meydanı boş bulmak : Çekinecek'bir kimse ya da engel olmadığı için istediği şeyleri yapmak

Meydan (birine) kalmak : Ona engel olacak hiçbir şey kimse bulun­mamak, onun rahatça hareket edebileceği bir ortam oluşmak.

Meydan kalmamak : Bir şeyin yapılmasına fırsat olmamak

Meydan okumak : Kendisinin daha üstün olduğunu ileri sürerek baş­kalarını karşılaşmaya çağırmak

Meydan vermemek (bırakmamak) (bir şeye) : Kötü bir durumun ya­ratılmasına fırsat vermemek

Meyil vermek (bir şeye) (birine) : -1. Berlirli bir eğiklik sağlamak. -2. Ona gönül vermek, onu sevmek (Kars. Abayı yakmak.)

Mezhebi geniş.: Namus konusunda çok geniş hoşgörüsü olan (kim­se).

Mırın kırın etmek : İstenilen bir şeyi yapmamak için yersiz, asılsız ba­haneler ileri sürmek, nazlanmak.

Mısır'daki sağır suttan bile duydu : "Herkes duydu, duymayan kalma­dı." anlamında.

Mide bulandırmak: -1. Uideyi loısacak duruma getirmek'2. Söz Ico

nusu iş kötıi sofiuçlarıacak diye kuşku duymak.

Mide fesadına uğramak : Çok ve çeşit i şeyler yemekler midesi bo­zulmak

Midesi ağzına gelmek : Çok öğürmek, çok iQrenmek. Midesi almamak (götürmemek, kabul etmemek, kaldırmamak) (bir şeyi) : -1.-İğrenme gibi nedenleri* bir şeyi yiyememek -2. Çirkin bir

şey karşısında huzursuz olmak.

Midesi bulanmak (bir şeyden) : -1. Kusacak duruma gelmek. -2. İğ­renmek, tiksinmek. -3- İşkillenmek, kuşkulanmak

Midesi kaynamak (ekşimek, yanmak) : Genellikle yiyeceklerden ötü­rü midede rahatsızlık duymak.

Midesi kazınmak (ezilmek): Çok acıkmak, açlık duymak.

Mideye indirmek (bir yiyeceği) : Onu büyük bir iştahla yemek; göv­deye indirmek.

Mideye oturmak : Yenen bir şey midede sindirilemeyip rahatsızlık ya­ratmak.

Mikroptuk etmek (yapmak) : Kötü düşüncelerini davranışlarına yansıt­mak, kötü biçimde davranmak.

Milimi milimine : Tam, îastamam, iyice.

Mim koymak (bir şeye): -1. Unutulmaması için işaret koymak. -2. Uy­gun görülmeyen davranışını tekrarlamaması İçin bir kimseye uyarıda bulunmak. -3. Önemli görerek üstünde ısrarla durmak.

Minder altı etmek : Bk. Hasır altı etmek.

Minder çürütmek: -1. Oturarak yaptlan işlerde yıllarca çalışmış ol­mak: -2. İşsiz güçsüz bir şekilde vakit geçirmek, -3. Konuk gidilen bir yerde uzun süre kalmak.

Minnet aftında kalmamak : Birinin iyiliğine karşı kendini borçlu durum­dan kurtarmak İçin bir iyilik yapmak.

Minnettar katmak (birine): İyiliği dokunan kimseye karşı gönlünde te­şekkür duygusu beslemek.

Mirasa konmak : Kendisine önemli ölçüde miras kalmak. Miras yemek : Kendine kalan mirası savurganca harcayıp bitirmek. Miskinler tekkesi: İşsiz güçsüz, tembel kimselerin toplandığı yer. Modası geçmek : -1. Moda olmak özelliğini yitirmek. -2. önemini, ge­çerliliğini yitirmek.

Mola vermek : Yolculukta ya da yorucu çalışmada bir süre ara verip dinlenmek.

Moralini bozmak : Bir kimsenin dayanıma, direnme gücünü sarsmak.

Moral vermek (birine) ; Bir kimsenin direnme güctjnü yükseltmek, yü­reklendirmek; cesaret yermek.

Muaf tutmak (birini, bir şeyden) : Ona bir ödev ya da yükümlülük ko­nusunda ayrıcalık tanımak

Mucize kabilinden : Mucizeye benzer bir biçimde, hiç umulmadık bir biçimde.

Muhabbet tellalı: Kadınla erkek arasında gayrimeşru ilişkiye aracılık eden kimse, kavat, pezevenk

Muhallebi çocuğu : Nazlı büyütülmüş (çocuk).

Muhasebesini yapmak : Bir şeyin olumlu ve olumsuz yönlerini incele­yip bir yargıya varmak

Muhit yapmak : bk. Çevre yapmak.

Mukayyet olmak (bir şeye) (birine) : Onu gözetmek, korumak

Muma döndürmek (çevirmek),(mum etmek) (birini) : Onu, her söy­lenileni yapar duruma getirmek, uslandırmak.

Muma dönmek: Uslanmak.

Mum gibi: -1. Dimdik, dosdoğru. -2. Uslu. -3. Tertemiz, düzgün.

Mum gibi erimek (sönmek) : Zayıflamak, sararıp solmak canlılığını yi­tirmek

Mumla aramak (birini) : Onu çok isteyerek aramak.

Mum (gibi) olmak : -1. Yola gelmek, uslanmak. -2. Bir işe, öneriye ra­zı olmak.

Muradına ermek : Dileği gerçekleşmek, çok istediği şeye kavuşmak

Mücadele vermek : Bir şeye karşı koymak, çok çaba harcamak; sava­şım vermek.

Mührünü basmak : Bir şeyin doğruluğunu onaylamak.

Mührünü yalamak : Verdiği sözden dönmek

Mülahazat hanesini açık bırakmak : Bir durum ya da kimse hakkında kesin yargıya varmayıp gelişmelere göre bir değerlendirme yapmak için beklemek

Mümkün mertebe : Olabildiği kadar, olabildiğince.

Münakaşa götürmek (götürmemek) : Tartışılabilir nitelikte olmak (tar­tışma olanağı yaratmayacak kesinlikte olmak)

Münasebet almamak: Bir davranış uygunsuz, yakışıksız olmak, uy­gun düşünmemek

Münasebet düşmek : Uygun bir durum ortaya çıkmak, sırası gelmek.

Münasebete girmek : bk İlişki kurmak,

Münasebetini getirmek: Sırasını getirmek, uygun zamanını bulmak.

Münasebet kurmak : İki şey arasında ilgi, yakınlık kurmak.

Münasebetti münasebetsiz : Yerli yersiz, yakışık alsın almasın.

Münasebette bulunmak : -1. İlişkisi olmak -2. İlişki kurmak -3. Cinsel

yakınlaşmada bulunmak.

Münasip bulmak (görmek) ; Uygun ve yerinde bulmak.

Münasip düşmek: Yakışmak, uygun olmak.

Mürekkebi kurumadan : Bir şeyin yapılmasından çok kısa bir süre sonra.

Mürekkep yalamak : Okumak, öğrenim görmek.

Mürüvvetini görmek : -1, Ana baba. evladının mutlu günlerini görmek­le sevinç, kıvanç duymak. -2. Ana baba evladının ilgi ve yardımıyla rahat bir yaşam sürmek.

Müslüman mahallesinde salyangoz satmak : İhtiyaç duyulmayan da­hası gereksiz görülen bir işle-uğraşmak.

Müşkülat çıkarmak: Bir işi güçleştirecek nedenler yaratmak;.güçlük

çıkarmak, zorluk çıkarmak.

Müşteri avlamak : Hileli yollarla müşteri çekmek.

Müşteri kızıştırmak: Müşterileri bir malın satın alınması konusunda

özendirici yollar izlemek.

Müzmin bekâr: Hiç evlenmemiş ve ne zaman evleneceği belli olmayan kimse.

Diğer Harfler

A, B, Ç-C, D, E, F, G, H, I-İ, J, K, L, M, N, O-Ö, P, R, S-Ş, T, U-Ü, V, Y, Z

Kategoriler:
Etiketler:

Yapılan Yorumlar

Henüz kimse yorum yapmamış.

Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.

Yorum Yapın

Güvenlik Kodu
Popüler Sayfalar:
Son Ziyaretler:
Coğrafya Sitesi Tarih Sitesi Matematik Sorusu