Ikınıp sıkınmak : Bir iş yapabilmek için kendini çok zorlamak.
Irz düşmanı: Başkalarının namusuna göz diken ve isteğini yasa ve ahlakdışı yollarla sağlamaktan çekinmeyen kimse.
Irz ehi: Namuslu (kimse).
Irzına geçmek (ırzını bozmak) : -1. Zor kullanarak bir kimseyle cinsel ilişkide bulunrriak. -2. Bir şeyi bozmak, yozlaştırmak.
Isıtıp ısıtıp Önüne koymak (bir şeyi) : Daha önce söz konusu olan bir konuyu ikide bir gündeme getirmek. (Kars. Temcit pilavı gibi ısıtıp ısıtıp öne sürmek.)
Iska geçmek (birşeyi) : -1. Hedefi tutturamamak. -2. Önem vermemek, üzerinde durmamak, atlamak.
Iskartaya çıkarmak (bir şeyi) : Onu işe yaramaz duruma geldiği için aytnp bir kenara koymak.
Istırap çekmek: -1. Bir aayı yaşamak. -2. Üzülmek.
Istırap vermek (bir şey, birine) : -1. O şey o kimsenin acı çekmesine yol açmak. -2. O şey, o kimseyi üzmek.
Işığın altında : Bir durum ya da düşüncenin bell... (Devam)
Kitabın yazarı bu eseri için şunları söylemektedir: "Bu kitap ne bir hikâyedir ne masal ne de roman.. Zamanı, mekânı, vakaları, şahısları, isimleri hatta vakalarının seyri, sırası ve detaylarının yüzde doksanı ile otantik ve yaşanmış bir devrin, gerçek ve yaşanmış bir hayat tablosudur." Samiha Ayverdi'nin İbrahim Efendi Konağı adlı eseri hem bir ailenin hem de bir devletin dramıdır. Eserdeki hikaye, görkemli bir konakla birlikte muhteşem bir devletin yıkılışıdır. Pek çok yazar İbrahim Efendi Konağı'nı yazarın en büyük eseri olarak görmektedir.
İbrahim Efendi Konağı Kahramanları (Kişileri):
ibrahim Efendi: Meclis-i Maliye reisidir. 80 yaşındaki İbrahim Efendi varlıklı, nüfus sahibi bir kişidir. Geniş bir çevresi vardır. Tam bir Osmanlı aristokratıdır.
Hilmi Bey, Bahise Hanım: İbrahim Efendi'nin kardeşleridir.
Salih Bey: İbrahim Efendi'nin damadıdır. Z... (Devam)
Dilimizde ikilemeyi oluşturan sözcükler -yeni bir anlam yaratmadığı sürece- ayrı yazılır, araya hiçbir bir noktalama işareti konmaz:
- Er geç başaracaksın.
- Art arda dizilmişlerdi.
* Beni birdenbire karşısında görünce çok şaşırdı. (Bu cümlede "birdenbire" ikilemesi kalıplaşarak "aniden" anlamı kazanmıştır. Dolayısıyla burada birleşik yazılmaz zorundadır.) (Devam)
1876'da açılan I. Meşrutiyet Meclisi 1877'de ll.Abdülhamit tarafından, Osmanlı ' Rus Savaşı gerekçe gösterilerek kapatılır. Anayasa yürürlükten kaldırılır. Aydınlar üzerinde bir baskı, sürgün ve jurnal dönemi başlar. Bu baskı sonucu yıldırılan, etkisizleştirilen sanatçılar, toplumsal konulan bırakarak bireysel konulara yönelirler.
İkinci dönemin başlıca özelliklen şunlardır:
1. Bu döneme " sanat sanat içindir" ilkesi egemendir. Toplumu sanat ürünleriyle dönüştürme, bir yana bırakılıp, sanatsal kaygılar ön plana çıkarılır.
2. Şinasİ'nin başlattığı dilde sadeleşme çabaları bütünüyle duraklar. Dil ağırlaşır. Açık anlatım yerini kapalı ve sanatlı anlatıma bırakır.
3. Gazetecilik, ilk dönemdeki toplumsal etki ve işlevini yitirir. Gazetelerdeki siyasal ve toplumsal içerikli yazılar yerini günlük sıradan olaylara bırakır. Toplumsal makalenin yerini de edebi makale alır.
1950'li yıllarda "Birinci Yeniciler"in şiirine tepki olarak doğmuştur. Garip akımına tepki olarak doğmakla birlikte, şiirde biçimsel özgürlüğü sürdürdüler. Onlar gibi sürrealizm akımından etkilendiler.
ÖZELLİKLERİ:
1. Basit söyleyişi, şiir saymadılar.
2. Hayali önemsediler, anlam ve söz sanatlarından yararlandılar, yoruma açık şiiri hedeflediler.
3. Şiiri akılcılıktan ve anlamdan uzaklaştırdılar.
4. Gerçeküstücülük etkisiyle soyutlamalara gittiler.
5. Duyguya ve çağrışma yaslandılar, düşünceyi düzyazıya özgü buldular.
6. Konuşma diline sırt çevirip, şiirleri halkın beğenisinden kaçırdılar.
Başlıca temsilcileri:
Cemal Süreyya, Edip Cansever, Sezai Karakoç, Turgut Uyar, İlhan Berk, Ahmet Oktay (Devam)
İki ya da daha fazla kişinin aralarındaki düşünce ve fikir alışverişine iletişim adı verilir. İletişim, dil aracılığı ile olduğu gibi hareket ya da mimiklerle de gerçekleşebilir. Ayrıca yazlnıca düşünce akışıyla da gerçekleşebilir. İnsanlar iradeli bir varlık olduğu için doğayı ve diğer bütün canlıları anlamlandırabilmek amacıyla bir düşünce sistemi meydana getirir. Bazı canlı ve cansızları simge haline sokarak onların diğer varlıklarla ilişkilerini düşünür. O halde iletişim;
- İnsanın tüm varlıkları anlamlandırabilmesi için
- Kendi iç dünyasındaki fikirleri diğer canlılara aktarabilmesi için,
- Sosyal bir grup meydana getirebilmesi için,
- Yaşamını devam ettirebilmesi için gereklidir.
İletişimin olabilmesi için öncelikle bir göndericinin ve alıcının olması şarttır. Gönderici ile alıcının kendi arasında bu iletişim sözlü iletişim, yazılı iletişim ya da simgeye dayalı olab... (Devam)
SÖZCÜK: Kendi başına bir anlamı olan ya da cümlede görevi olan birimdir. I. İlişkilerine Göre Sözcükler: a) Anlamdaş Sözcükler: Yazılış ve okunuşları ayrı, anlamları aynı olan sözcüklerdir. Bunlardan biri yabancı asıllıdır. Örnekler: kötü - çirkin, kara - siyah NOT: Kimi sözcükler, anlam nüansından dolayı bazen birbiri yerine kullanılamaz. Böyle sözcüklere yakın anlamlı sözcükler denir. Örnek: Kötü bir kız. Çirkin bir kız. b) Zıt Anlamlı Sözcükler: Anlamca birbirinin zıttı (karşıtı) olan sözcüklerdir. Böyle bir tane dostum olacağına yüzlerce düşmanım olsun! NOT: Eylemlerin olumsuzlarında karşıtlık söz konusu değildir. Örnek: gelmek - gelmemek, 'gelmek'in karşıtı 'gitmek'tir. c) Sesteş Sözcükler: Yazılış ve okunuşları aynı, anlamları f... (Devam)
KONU: Büyük ve çok değerli bir incinin çevresinde gelişen olaylar zinciri, Steinbeck'in şiirsel anlatımıyla destansı boyutlara ulaşıyor. Açgözlülüğün, doymak bilmez kar hırsının insanı nerelere kadar sürükleyebileceği, belki de hiçbir romanda böylesine vurucu anlatılmamıştır.
Kahramanımız genç, dinamik, siyah saçlı, parlak ve delici gözlere sahip olan Kino, her zamanki gibi sabah erkenden uyandı. Eşi Juano uyuyordu. Denizden gelen dalgaların hışırtısını dinledi. Bu dalgalar ve bu ses, hep halkına esin kaynağı olmuş, onlar için ne türküler yapılmış, söylenmişti.. Kendisi de adına Aile türküsü dediği bir ezgiyi mırıldanmaya başladı. Kino'nun atalarının en büyük özelliği hemen her konuda türkülerinin olmasıydı.
Diğer kulübelerdeki İnsanlar da yavaş yavaş uyanmaya başlamışlardı.
Bu esnada, bir akrebin beşikte uyuyan çocuklarına doğru i-lerlediğini fark ettiler. İkisi ... (Devam)
KONUSU: İnci ismindeki çocuğun, gerçek yaşam ile hayal dünyası arasındaki bağlantıyı kurmaya çalışması anlatılmaktadır.
İnci'nin Maceraları 1:
Altı yaşında bir kız olan İnci'nin cezaevinden yeni çıkmış o-lan babası, kızının, üst kattaki doktorun kızı Berin ile arkadaşlık etmesini istememektedir. Hatta bir gün, Berin kendilerine gelip oyun oynamak için izin istediğinde, babası "Siz zenginsiniz, biz fakir, o nedenle kızım seninle oynayamaz" diyerek Berin'in kalbini de kırmıştı. O günden beri, Berin kendisi ile görüşmüyor, İnci'yi gördüğünde, "Kaba adamın kızı" diye laf atmaktadır. Zaten, babası geldiğinden beri, annesi de daha çok babası ile ile ilgilenmektedir. Bu nedenle İnci zaman zaman babasının ya ölmesini, ya da yeniden hapse girmesini düşünüyordu.
Bir gece, annesi ile babası konuşurlarken, babasının kışlık paltosu olmadığı için, asker... (Devam)
Kunduracı Simon, karısı ve çocuklarıyla birlikte bir köylünün evinde oturuyordu. Kazancı, ancak boğazlarına yetiyordu. O kadar, fakirdi ki, karı koca parça parça olmuş aynı paltoyu giyiyorlardı. Yeni palto yaptırmak istiyordu. Fakat, o kadar parayı nasıl toplayacaktı. Bir ümitle, köydeki alacaklarını toplamak için gitti. Ancak, yirmi köpekten fazla toplayamadı. Canı çok sıkıldığı için onunla da içki İçti. Söylene söylene evine dönerken, kilisenin yanında çırılçıplak, heykel gibi duran bir adam gördü. Önce, hızlı bir şekilde oradan uzaklaştıysa da, sonra insanlığından utanarak, geri döndü. Bu genç bir adamdı. Hemen, üstünden ceketini çıkardı ve adamın sırtına geçirdi. Kuşağını da beline bağladı. Yetmedi, ayağındaki çizmeleri de çıkarıp adama giydirdi. Bütün bunlar yetmiyormuş gibi, kalacak yeri yok diye, alıp evine getirdi. Bu arada adamın isminin Mikail olduğunu öğrendi.
Bu yapıt Tanzimat edebiyatı döneminde yazılmıştır ve ilk edebi roman örneği sayılır, iyi bir öğrenim görerek yetişen, varlıklı bir genç olan Ali Bey'in düşmüş bir kadın olan Mahpeyker'le kurduğu yanlış ilişki anlatılmaktadır. Namık Kemal'in romantizmin etkisiyle yazdığı İntibah, döneminin kadın ' erkek ilişkileri, aile ve ahlak anlayışı dile getirilmiştir.
İntibah Özeti:
Ali Bey, varlıklı bir ailenin tek oğludur. İyi bir eğitim görür, 10 yaşına gelinceye dek birkaç dil öğrenir. Ama aldığı bilgilerin kişiliğinin gelişmesinde pek de etkisi yoktur. Yirmi yaşlarında iken babasını kaybedince, keyfine göre yaşamaya karar verir. Çamlıca'da bir gezinti esnasında, çok güzel bir kadınla tanışır. Namuslu sandığı bu kadın, aslında yosmanın biridir. Bu kadının adı ise Mehpeyker'dir. Suriye'de kötü işler yaparak zenginleşmiş Abdullah Efendi isimli yetmiş yaşlarında, çiçek bozuğu çirkin bir yaşlı ... (Devam)
İsim, duygu ve düşüncelerimizi karşılayan, varlıklara ad olan sözcüklerdir. Ateş, su, insan..
Not: Bir sözcüğün isim olup olmadığını o sözcüğe ekleyeceğimiz -mek, -mak ekiyle anlarız. Anlam bozulmuyorsa sözcük fiildir. Anlam bozuluyorsa sözcük isimdir.
Örnek: gel-mek (fiil) kalem-mek (isim)
git-mek (fiil) çocuk-mak (isim)
Not: Kökteş söcüklerde bu kurala uyulmaz. Sözcüğün cümle içerisindeki anlamına bakılır. Sözcük eylem bildiriyorsa fiil, eylem bildirmiyorsa isim olarak nitelendirilir.
Örnek: Boya yine yetmeyecek. Sıva için kum gerekiyor.
Karşı duvarı son boya baba. Kollarını özenle sıva.
İSİM ÇEŞİTLERİ
A. SAYILARINA GÖRE İSİMLER:
1.Tekil İsim: Sayıca tek bir varlığı karşılayan isimlerdir. İnsan, ağaç, asker..
Not: Kimi tekil isimler herhangi çokluk eki almadığı halde aynı cinsten birden çok varlığı karşılayabilirler.
İsimlerin üzerine eklenerek onlarda anlam değişikliği yapmayan, cümledeki görevlerine göre onları biçimlendiren eklere isim (Ad) çekim ekleri adı verilir.
a. Durum Ekleri : evi, eve, evde, evden
b. Çoğul Eki : evler, odalar
c. İyelik Ekleri : evim, evin, evi, evimiz, eviniz, evleri
d. Tamlama Ekleri : evin kapısı
e. İlgi Zamiri : Evinki, kardeşiminki
f. Ek Eylem : güzelsin, güzeldi, güzelmiş, güzelse (Devam)
Bu tür ekler isimlerin üzerine gelerek onlardan eylem (fiil) yapmaya yarayan eklerdir. En çok kullanılan İsimden Fiil Yapan Ekler şunlardır.
+le: başla-, sula, üfte-, fırla-..
+leş: darlaş-, iyileş-, güzelleş-..
+len: hastalan-, dalgalan-..
+el: azal-, daral- ..
+I: doğrul-, ufal-..
+e: kana-, oy(u)na-, boşa-..
+er: morar-, sar(ı)ar-..
+de: fısılda-, ışılda-..
+r: delir-, karar-..
+se: susa-, önemse-..
+kir: fışkır-, püskür-..
+mse: aztmsa-, benimse-..
Not: Artı ( + ) işareti yukarıda bilinçli olarak eklerin önüne getirilmiştir. türkçemizde isimlerin (adların) üzerine getirilen eklerden önce " + " fiillerin (eylemlerin) üzerine getirilen eklerden önce ise " - " işareti konulur. (Devam)
İsim, duygu ve düşüncelerimizi karşılayan, varlıklara ad olan sözcüklerdir. Ateş, su, insan..
NOT: Bir sözcüğün isim olup olmadığını o sözcüğe ekleyeceğimiz -mek, -mak ekiyle anlarız. Anlam bozulmuyorsa sözcük fiildir. Anlam bozuluyorsa sözcük isimdir.
Örnek: gel-mek (fiil) kalem-mek (isim)
git-mek (fiil) çocuk-mak (isim)
Not: Kökteş söcüklerde bu kurala uyulmaz. Sözcüğün cümle içerisindeki anlamına bakılır. Sözcük eylem bildiriyorsa fiil, eylem bildirmiyorsa isim olarak nitelendirilir.
Örnek: Boya yine yetmeyecek. Sıva için kum gerekiyor.
Karşı duvarı son boya baba. Kollarını özenle sıva.
İSİM ÇEŞİTLERİ
A. SAYILARINA GÖRE İSİMLER:
1.Tekil İsim: Sayıca tek bir varlığı karşılayan isimlerdir. İnsan, ağaç, asker..
Not: Kimi tekil isimler herhangi çokluk eki almadığı halde aynı cinsten birden çok varlığı karşılayabilirler.
Kitap en iyi dosttur. Çocuk daima ilgi bekler... (Devam)
1. İslamiyet öncesi kültür ve İslami kültür iç içedir.
2. Eserlerde toplum hayatını şekillendirme ve yönlendirme amacı güdülmüştür.
3. Eserlerde dini öğretme amacı esas alınmıştır.
4. Hece ölçüsüyle beraber aruz ölçüsü de kullanılmaya başlanmıştır.
5. Dile Arapça ve Farsçadan sözcükler girmiştir.
6. Nazım birimi dörtlük ve beyittir.
7. Arap ve Fars edebiyatında kullanılan nazım şekilleri ile eserler verilmeye başlanmıştır.
KUTADGU BİLİG (Saadet Veren Bilgi, Mutluluk Bilgisi)
1. 1069-1070 yılları arasında Karahanlılar döneminde Yusuf Has Hacip tarafından Tabgaç Buğra Han'a (Satuk Buğra Han)sunulmuştur. İslami dönemin ilk eseridir
2. Manzum bir eserdir. Nazım birimi beyittir 6645 beyitten oluşmuştur.
3. Mesnevi türünde ve aruz ölçüsüyle yazılmış ilk eserdir. Ayrıca 173 tane mani şeklinde dörtlük vardır.