Akla karayı seçmek: Bir işt başanncaya kadar çok zahmet çekmek
Akla yakın : Herkesçe kabul edilebilir nitelikte olan.
Aklı almamak (bir şeyi): -1. Onu anlayamamak, kavrayamamak. -2. Bir şeyin olabileceğine inanmamak, gerçekleşebileceğini düşünememe
Aklı başına gelmek : -1. Kendine gelmek, ayılmak. -2. Doğruyu yanlış* tan ayırabilecek duruma gelmek; gerçeğin farkına varmak, doğru yolu bulmak, uslanmak, (Kars. Ayağı suya ermek)
Aklı başında : Akıllıca davranışlarda bulunan (kimse).
Aklı başından bir karış yukarı (yukarda) : Aklına esenleri düşünmeden yapan (kimse).
Aklı başından gitmek: -1. Bayılmak, kendini kaybetmek. -2. Sevinç ya da korkudan ne yapacağını şaşırmak. -3. Sağlıklı düşünebilecek durumda olmamak.
Aklı başka yerde olmak: Bir iş yaparken başka şeyi düşünmek.
Aklının ucundan (köşesinden) bile geçmemek : Onu daha önce hiç düşünmemiş olmak.
Aklını peynir ekmekle yemek : Delice, aptalca işler yapmak.
Aklını şaşırmak : Akılsızca işler yapmaya başlamak.
Aklı sıra : Aklınca, düşündüğüne göre, sözde.
Aklı sonradan gelmek : Hatasını anlayıp düzeltmeye çalışmak.
Aklı takılmak (bir şeye, birine) : Hep o şey, kimse üzerinde durup düşünmek.
Aklı yatmak (kesmek) (bir şeye) : O şeyin olabileceğine, onu yapılabileceğine İnanmak.
Ak pak : -1. Tertemiz. -2. Saçı sakalı ağarmış. -3. Beyaz tenli.
Aksi gibi: Yazık ki, maalesef.
Aksi gitmek (bir iş ) (bir kimseye) : -1. Bir iş olumlu, istenilen biçimde yürümemek. -2. Birisine ters davranmak, onunla uzlaşmaya yanaşmamak.
Aksi şeytan (hay): İşler yolunda gitmediği, bir engel çıktığı zaman bunu vurgulamak için kullanılır.
Aksi tesadüf: Şanssızlık, aksilik.
Akşama sabaha : Kısa bir zaman sonra , pek yakında, yakın zamanda.
Akşamdan kalmak : Henüz geceki sarhoşluğun etkisinden kurtu I marn amış olmak.
Akşamdan sonra merhaba (sabahlar hayrolsun) : *jş işten geçtikten sonra gösterilen ilgi, çaba hiçbir işe yaramaz.' anlamında.
Akşam üstü (üzeri): Güneşin batacağı sırada.
Alaca bulaca : Çok karışık renkli.
Alaca karanlık : Yan karanlık.
Alaka beslemek (duymak) (bir kimseye) : Ona ilgi duymak; ilgi beslemek.
Alaka çekmek (uyandırmak) (bir şey, kimse) : İlgi çekmek, ilgi uyandırmak.
Alaka görmek : bk. İlgi görmek.
Alaka göstermek (bir şeye, kimseye) : bk. İlgi göstermek.
Alakayı kesmek (bir şeyle, kimseyle): Onunla her türlü ilişkiye son vermek.
Alan razı, satan razı; "Bu ikisi anlaşmış, hiç kimsenin karışmaması gerekir." anlamında.
Al aptestin! ver pabucumu : 'Senden gördüğüm yardım, uğradığım zarara değmedi, yardımdan vazgeçtim, yeterki zarar görmeyeyim." anlamında.
Alaşağı etmek (birini): -1. Onu hızla yere vurmak. -2. Onu bulunduğu yerden (ya da görevden) indirmek, almak; devirmek.
Alavere dalavere : Hile, düzen, yalan dolan.
Alavere dalavere, Kürt Mehmet nöbete: Birtakım hilelerle bir işin bütün ağırlığını az bilgili, saf ve arkası olmayanlara yükleme.
Alaya almak (birini) : Onunla alay etmek, eğlenmek; onu küçümsemek, aşağılamak; makaraya a|mak, sarakaya almak.
Alay etmek (geçmek) (biriyle) : -1. Bir kimseyle gülünç yönlerini söz konusu edip eğlenmek. -2. Şaka etmek. -3. Küçümsemek, aşağfla-m ak.
Al birini vur Öbürüne : 'Hepsi birbirinden beter." anlamında.
Aldığı aptest ürküttüğü kurbağaya değmemek: Bir işten elde edilen kâr, bu işte uğranılan zararı karşılayamamak.
Aldırmazlıktan (aldırmamazlıktan) gelmek : Önem vermemek; kayıtsız kalmak.
Aldı yürüdü : "Kısa zamanda büyük gelişme gösterdi." anlamında.
Âlemi var mı? : Beğenilmeyen bir durum karşısında "Uygun mu? Yerinde mi?" anlamında söylenir; ne âlemi var?
Alet etmek (birini) : Onu bilerek kötü binişte kullanmak; kötü işlerinin görülmesinde onu da ortak etmek.
Alet olmak (bir şeye): Bilerek ya da bilmeyerek kötü bir şeyde aracılık etmek.
Alev almak : -1. Tutuşmak, yanmaya başlamak. -2. Coşmak, heyecanlanmak. -3. Öfkelenmek.
Alev saçağı sarmak: Olay önlenemeyecek aşamaya gelmek.
Aleyhinde bulunmak (söylemek) : Onu çekiştirmek, kötülemek.
Aleyhine dönmek: -1. Bir kişiye karşı olumsuz tavır takınmak. -2. Bir durum o kişi İçin tehlikeli olmaya başlamak. /
Aleyhine olmak (bir şey, bir kimsenin) : Bir iş bir kimsenin zararına yol açmak.
Al gülüm ver gülüm : Yapılan bir İşin hemen karşılığını bekleme.
Alı al moru mor: Koşmaktan, heyecandan, telaştan yüzü kıpkırmızı (bir şekilde).
Alıcı gözüyle bakmak (bir şeye, birine): Ona çok dikkatli bakmak, onu dikkatlice gözden geçirmek.
Alın teri: Emek, çalışma.
Alın teri dökmek : Bir iş için büyük emek harcamak.
Alıp verememek (biriyle, bir şeyle) : Onunla arasında bir sorun olmak, anlaşamamak, geçinememek.
Alicengiz oyunu : Kurnazca, haince düzenlenen oyun.
Aİikıran başkesen : Bir çevrenin en zorba, kötü kişisi.
Alkış almak : Alkışlanmak, beğenilmek.
Alkış tutmak (birine) : -1. El çırparak alkışlamak. -2. Bir kimseyi hem
- alkışlamak hem de "yaşa, var ol" gibi sözlerle ululamak; övmek.
Alfa ha bir can borcu olmak : Allah'a vereceği canından başka hiç kimseye borcu olmamak.
Allah acısını unutturmasın : 'Allah'a bu acıyı unutturacak daha büyük bir felaket vermesin." anlamında.
Allah'a ısmarladık: Bir yerden ayrılırken orada kalanlara "Esen kal! Tanrı seni korusun" anlamında söylenen iyi dilek sözü.
Allah akıl fikir (akıllar) versin (birine): "Yaptıkları akıl ve mantığa sığmıyor, inşallah bundan sonra akıllanır." anlamında.
Allah Allah : "Ne garip, ne olacak şimdi?" anlamında.
Allah aratmasın : "Bir şeyin Allah eksikliğini göstermesin." anlamında şükür söızü.
Allah aşkına : -1. "Doğru mu söylüyorsun?" anlamında. -2. "Allahını seversen" anlamında şaşkınlık, usanç, ısrar, rica, yalvarma, bildirir.
Allah bağışlasın : Tanrı sevdiklerini kötülüklerden korusun.' anlamında.
Allah bana, ben de sana : "Borcumu ancak elime para geçtiğinde ödeyebilirim." anlamında.
Allah bilir; -1. "Belli değil." -2. "Bana öyle geliyor ki." anlamında.
Allah bir yastıkta kocatsın : Yeni evlilere "Evliliğiniz ömür boyu olsun." anlamında söylenen İyi dilek sözü.
Allah dört gözden ayırmasın : "Allah çocuğu anansız babasız bırakmasın." anlamında.
Allah düşmanına vermesin : 'O kadar büyük felaket ki." anlamında.
Allah ecil sabır versin : "Emeklerin boşa gitmesin." anlamında.
Allah etmesin : "Böyle bir şey olmamasını dilerim." anlamında.
Allah geçinden versin : "ölüm geç gelsin." anlamında.
Allah'ın günü : Her gün; her Allanın günü; Tann'nın günü.
Allah'ını seven tutmasın: "öyle öfkele/ıdi ki, kimse önüne geçmeye kalkmasfn." anlamında.
Allah için : Doğrusu, gerçekten.
Allah kuru iftiradan saklasın : "Allah iftiraya uğratmasın." anlamında.
Allah manda şifası versin (birine): Çok yiyenlere takılmak, onlan yermek amacıyla söylenir.
Allah ne verdiyse : -1. "Evde yiyecek olarak ne(ler) varsa." -2. "Elimize ne geçerse." anlamında.
Allah selamet versin : -1. Yolculuğa çıkanlara "Yolunuz açık olsun' anlamında. -2. Güçlük içinde olanları anarken kullanılır. -3. Uzaktaki tanıdıkları ya da pek beğenilip tutulmayan kimseleri anarken kullanılır.
Allah taksimi: Eşitlik gözetilmeden yapılan paylaştırma. (Kars. Kul taksimi.)
Allah utandırmasın : "İnşallah bu iş de başarıyla bitirilir." anlamında.
Allah var (Allah'ı var) : 'Doğrusunu söylemek gerekirse." anlamında.
Allah vere de : "İnşallah, temenni ederiz ki," anlamında.
Allah vergisi: Doğuştan gelen özellik, yetenek.
Allah versin: -1. Dilenciyle konuşurken 'Sana sadaka veremeyeceğim" anlamında -2. "İşinin yolunda olmasına ben de seviniyorum."anlamında. -3. Kimi vakit durumu iyi olan kimselere şaka ve takılmak için söylenir.
Bu sayfada yer alan bilgilerle ilgili sorularınızı sorabilir, eleştiri ve önerilerde bulunabilirsiniz. Yeni bilgiler ekleyerek sayfanın gelişmesine katkıda bulunabilirsiniz.