Türkçe cümle yapısında öÄŸe diziliÅŸi ÅŸöyledir: Özne + tümleçler + yüklem. Yüklem sonda bulunur. Ama meselâ ÅŸiirde yüklem cümlenin herhangi bir yerinde olabilir. DiÄŸer öÄŸelerin yeri önem sırasına göre deÄŸiÅŸebilir. Yüklemin cümle sonunda olup olmamasına göre cümleler ikiye ayrılır:
1. Kurallı (Düz) Cümle Yüklemi sonda bulunan cümledir. Dilimizin söz dizim özelliÄŸine göre asıl öÄŸe sonda, yardımcı öÄŸeler de baÅŸta bulunur. Kapalıçarşı'da birkaç istikametten düdük sesleri gelmeye baÅŸladı. Bu, her akÅŸam üzeri çarşı bekçilerinin verdiÄŸi bir iÅŸarettir ki, kapanma saatinin geldiÄŸini ve dükkanını kapamaya geç kalanların acele etmesini ilân eder. O saatt... (Devam)
Ä°lk ÅŸiirlerini Varlık dergisinde yayımlayan Oktay Rıfat Horozcu, garip ÅŸiirinin öncülerindendir. Melih Cevdet Anday ve Orhan Veli Kanık ile birlikte, ÅŸirin geleneksel kurallarına karşı çıkmış, serbest nazmı kullanmıştır. Åžiirlerinde halk söyleyiÅŸinden, deyimlerden yaÂrarlanmış, mecazları kullanmış, toplumsal konulu ÅŸiirler yazmıştır. Melih Cevdet ve Orhan Veli ile birlikte Garip adlı ÅŸiir kitabını yayımlayarak Garip ÅŸiir akımının öncülerinden oldu. Oktay Rıfat, Garip akımı dönemindeki ÅŸiirlerinde kentte yaÅŸayan sıradan insanların günlük yaÅŸamlarına ÅŸaşırtıcı, alaycı bir söyleyiÅŸle yaklaÅŸmıştı. Åžiirlerinde sürekli bir arayış içinde olmuÅŸ, deÂÄŸiÅŸmenin peÅŸinde koÅŸmuÅŸtur.
Oktay Rıfat'ın Eserleri:
 Yaşayıp Ölmek, Aşk ve Avarelik Üzerine Şiirler, Güzeleme, Elleri Var Özgürlüğün, Çobanıl Şiirler, Bir Cigara İçimi, Denize Doğru Konuşma (şiir) Bir Kadının Penceresinden (roman) Bir ... (Devam)
KONUSU: Bu eser Charles Dickens tarafından kaleme alınmış ve bir çocuğun ekseni etrafında, İngiliz toplumunun o günkü yaşayışı anlatılmakta ve eleştirilmektedir.
Adını vermek istemediÄŸim bir ÅŸehrin düşkünlerevinde, adını konacak süre kadar dahî yaÅŸayıp yaÅŸayamayacağı şüpheli bîr çocuk dünyaya gelmiÅŸti. Annesi, "ÇocuÄŸu bir göreyim de öleyim" dedi. ÇocuÄŸu, kucağına verdiler. Kadın çocuÄŸu Öptü, okÅŸadı ve öldü. Oliver var gücüyle aÄŸlıyordu. Kilise zangoçlarıyla nazırlarıÂnın ÅŸefkatli insafına bırakılmış bir öksüz olduÄŸunu bilseydi beldi daha yüksek sesle aÄŸlardı.
Oliver'i daha sonra, kimsesiz çocukların yaÅŸadığı eve teslim ettiler. Burada, çocuklara genellikle kötü davranan yaÅŸlı bayan Man bakıyordu. Çocuklar için verilen paranın büyük bir kısmını kendisi alıyor, çok azı ile ise çocuklara ölmeyecekleri kadar yiyeÂcek yemek veriyordu. Banyo, temizlik vb. ise nadir rastlanan olay... (Devam)
Eser, asıl olarak üç bölüm şeklinde yazılmış bir romandır. Yazar, ikinci ve üçüncü bölümleri aşırı tepkiler sebebiyle yazmamıştır. Ölü Canlar, 19. asır Rus insanlarına bir eleştiri niteliği taşımaktadır. Eserdeki sahtekarlıklar, dönemin Rus sosyal yaşamından esinlenilerek kurgulanmıştır. Vatanını çok seven Nikolay Vasilyeviç Gogol, ülkesindeki çarpıklıkları ortaya koyarak çözüme gidilmesini istemiştir bu eseriyle. Gogol, eserde Rusya'daki günlük yaşamı en ince ayrıntısına kadar betimlemiştir. Dolayısıyla yazar, realist bir dille Rus ülkesindeki bayağılık ve ruhî boşluğu anlatmayı istemiştir.
Ölü Canlar Özeti:
Chichikov, kendini üniversite danışmanı olarak tanıtan sahtekar bir adamdır. Aslında, bir süre gümrük dairesinde görev almış, kaçakçılarla iş ortaklığı yaptığı anlaşılınca işten atılmıştır. Diğer insanları överek, kendini farklı bir şekilde tan... (Devam)
Kasabanın giriÅŸinde Foster'lere ait, üzerinde sanki dersin "Bana girmeyin" diye levha bulunan, kare ÅŸeklinde bîr ev ve bir koru vardır. Bu koruya da ÅŸimdiye kadar hiç kimse gitmemiÅŸtir. Evin tek çocuÄŸu VVinnie de oraya hiç gitmemiÅŸtir. Zaten, buraya birileri girmiÅŸ olsa idi, ortadaki diÅŸbudak aÄŸacının kökleri arasınÂdan çıkan küçük pınarı, çakıl taÅŸlarıyla gizlenmiÅŸ olmasına raÄŸÂmen bulacaklardı. Ä°ÅŸte o zaman öyle büyük bir felâket olurdu ki; bu ihtiyar ve yorgun dünya, ateÅŸten çekirdeÄŸine kadar zangır zangır titrerdi.
AÄŸustosun ilk günlerinden birinde, bayan Mae Tuc erken uyandı ve yanında uyuyan kocasına bakarak "Çocuklar yarın eve gelecekler" dedi. Agnus aniden uyandı ve "BenÄ° niye uyandırdın, hepimizin cennete gittiÄŸi o rüyayı görüyordum" deyince, kadın "SüÂrekli o rüyayı görmenin ya yararı var ki? Nasılsa hiçbir ÅŸey deÄŸiÅŸmeyeÂcek" diyerek cevap verdi. Sonra ye... (Devam)
1884- 1920 yıllan arasında yaÅŸamıştır. Harp okulunu biÂtirdikten sonra çeÅŸitli yerlerde asker olarak çalışmıştır. AskerÂlikten ayrılınca Selanik'e gelmiÅŸtir. 1911'de Genç Kalemler dergisinde Ömer Seyfettinin hikayeleri yayımlanmaya baÅŸlamıştır. Balkan SaÂvaşına subay olarak katılan yazar, Yunanlılara esir düşmüştür. Ãœlkeye dönünce, hayatının sonuna kadar KabataÅŸ Lisesi'nde öğretmenlik yapmıştır. Ömer Seyfettin, Yeni Lisan hareketinin öncülerindendir. Süslü, kimsenin anlayamayacağı Türkçeye karşıdır. KonuÅŸuÂlan Türkçe ile sade bir dille milli edebiyatın oluÅŸması için uÄŸraÅŸmıştır. Hayatı boyunca 140 kadar öykü yazmıştır. HiÂkayelerinden bazılarının isimleri ÅŸunlardır: Ashab-ı Kehfimiz, And, Efruz Bey, Falaka, Yalnız Efe, Bahar ve Kelebekler, Ferman, Gizli Mabed, Pembe Ä°ncili Kaftan, Yüksek Ökçeler, KaÅŸağı, Diyet, Beyaz Lale, Harem, Bomba
KONUSU: Bu bir anı romandır. Sekiz yaşındaki bir çocuğun ağzından yaşadığı şehir, semt, ailesi ve çevresindeki diğer insanlar anlatılmakta, aynı zamanda yaşadığı döneme ayna tutmaktadır.
Ömer anlatıyor:
Ä°stanbul'un Saraçhane Semti'nde, Çelebi Sokak'ta oturuyorÂduk.. Babamın adı Ali idi. Babam yakışıklı, dolgun vücutlu, gayet güzel giyinen, Ä°slami ahlâk ve terbiyeye sahip, temiz yürekli bir insandı. Kendi dükkânında saraçlık yapardı. Kısacası çalışır, çabaÂlar, evine de çok iyi bakardı. Babamın en iyi dostu Behçet Amca idi. Sık sık bir araya gelir, sohbet ederlerdi.
Annemin adı Fatımat-üz-Zehra'ydı. Çok iyi bir Müslümandı. Varna'lı idi. Bir tatil zamanı Varna'ya misafirliğe gittik. Bizi çok İyi ağırladılar.
Ağabeyimin adı Mehmet'tir. Ağabeyimin okuyup yazma yönünde bana çok faydası olmuştur.
Bir de amcam vardı. Adı Mehmet Tahir idi. Babamdan çok farklı idi. Derler ki, babam hep onun b... (Devam)
On Dört Yaşında Bir Adam (Yakup Kadri Karaosmanoğlu)
Sabahleyin çıktığımız köyden, yedi saatte kasabaya varacaÂğımızı söylemiÅŸlerdi. Hangi yedi saat? Yol diye bir ÅŸey yok. AraÂbamız gâh tarlaların içinden, gâh bir çoban patikasından, gâh bir çakıl deryası içinden izi belli olmayan bir yolda gitmeye çalışıyor. Arabacıya kızıyorum; ancak o ne yapsın? KeÅŸke buraları çok iyi bilen birisi olsaydı.
Birden arabacının "Ãœlen, ülen " diye seslendiÄŸini duydum. Baktım yolun kenarında, sekiz on yaÅŸlarında, sırtında iki çuval bir çocuk gidiyor. MeÄŸer o da ÅŸehre gidiyormuÅŸ. Yanıma gelmesini, onu da götüreceÄŸimizi söylediÄŸimde inanası gelmedi. Sonra çuÂvalları arabacının yanına verip, büyük bir saygı ve terbiye ile gelip yanıma oturdu. On dört yaşında, babası askerde ÅŸehit düşÂmüş, yüklediÄŸi yemiÅŸleri pazarda satmak için götürüyormuÅŸ. Her hafta altı saat, sırtında çuvallarla ÅŸehre kadar yürüyor,... (Devam)
Roman, yazarın kendi köyünde geçmektedir. Bu köy vaÂsıtasıyla, Kırım'ın Ruslar tarafından nasıl ele geçirildiÄŸi, nasıl RuslaÅŸtırıldığı anlatılır. Cengiz DaÄŸcı,  Onlar da Ä°nsandı adlı eserinde pek çok milletin bir arada yaÂÅŸadığı topraklarda yaÅŸanan eziyetleri ve zulümü anlatılmıştır.
Onlar da İnsandı Kahramanları (Kişileri):
Bekir: Romanın başkahramanıdır. Kırk beş yaşlarında bir Kırım köylüsüdür. En önemli özelliği vatanına ve topraklarına düşkünlüğüdür. Biraz saf ve cahil; fakat cesur, azimli bir karakteri vardır. Ruslardan nefret eder.
Esma: Bekir'in eÅŸidir. Kırk yaÅŸlarında bir köylü kadındır. Tarla ve ev iÅŸleriyle uÄŸraşır. Zaman zaman otoriter; zaman zaÂman vatanına baÄŸlı bir tip olarak anlatılır.
Ayşe: Bekir ve Esma'nın 17 yaşındaki kızıdır. Çok güzel, narin bir genç kızdır. Okuma yazma bilen, Rusların fikir ve zulümlerinin farkında olan bir... (Devam)
1916 yılında Ä°stanbul'da doÄŸmuÅŸtur. Ä°stanbul Ãœniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirmiÅŸtir. KeÅŸan ve Karaisalı'da kaymaÂkamlık yaptıktan sonra Ä°stanbul Belediye MüfettiÅŸliÄŸi, Emniyet Åžube Müdürlüğü, Åžehir Tiyatrosu Müdürlüğü görevlerinde bulunmuÅŸtur. 1978'de emekli olmuÅŸtur. 1991'de ölmüştür. Orhan HançerlioÄŸlu'nun edebi hayatı ÅŸiirle baÅŸlamıştır. En önemli eseri 7. Gün'dür. 1951'den 1957'ye kadar her yıl bir roman yayınlamıştır. Bir hikayesi ile Åžadırvan derÂgisi yarışmasında birincilik kazanmıştır. Ali romanıyla da Türk Dil Kurumu Edebiyat Ödülü almıştır.
13 Nisan 1914'te Ä°stanbul'da dünyaya gelmiÅŸtir. ÖğreniÂminin birkısmını Galatasaray Usesi'nde tamamlamıştır. Lise hayatının diÄŸer kısmını Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat Horozcu Ä°le tanıştığı Ankara'da sürdürmüştür. Ä°stanbul ÃœniverÂsitesi Felsefe bölümünü yarıda bırakmıştır. Orhan Veli Kanık, PTT'de ve Tercüme Odası'nda çalıştıktan sonra Yaprak dergisini çıkarmıştır. 1950'de, çok genç yaÅŸta, beyin kanamasından ölmüştür. GaÂrip akımının öncülerindendir. BaÅŸlangıçta geleneksel ÅŸiiri deneyen Orhan Veli, Birinci Yeni Hareketi'nin en önemli sanatçısıdır. Garip dönemindeki ÅŸiirleri, geleneksel ÅŸiire tüÂmüyle karşı çıkışın ifadesidir, ölçü ve uyaÄŸa karşıÂdır. Åžairane söyleyiÅŸten kaçınır. Söz ve anlam saÂnatlarından uzak durur. Åžiirlerinde günlük yaÅŸamın sıradan insanlarını, bu insanların yaÅŸama sevincini iÅŸlemiÅŸtir. Basit ya da kaba sayılabilecek sözleri mizah havası iÃ... (Devam)
Ana düşünceyi belirginleştirmek için konuyla İlgili örnek vermektir.
UYARI: Örnekleme paragrafında ana düşünce örnekte bir önceki cümledir.
Örnek:
Mağaza vitrin (erindeki mankenleri bilirsiniz. Hepsi güler yüzlüdür, İçlerinde pek güzel olanları da vardır; ama dilleri olmadığı için soğukturlar. Onlar zaten insan taklididir ya; sahici insanları da güzel yapan, sıcak yapan, dildir Ama her dil değil; dilin de tatlısı olmalı. Allah bir adama her şeyin tatlısını, yalnız dilin acısını verdi mi, ne yapsa kâr etmez. Öylesinin sevimli, cana yakın olmasına imkân yoktur.
Yazar, dille ilgili düşüncelerini somutlaştırabilmek için mankenleri örnek göstermiştir. (Devam)
ÇocukluÄŸunda ve delikanlılığında ele avuca sığmazdı. GüÂcünün, kuvvetinin sahibi deÄŸil; gücü, kuvveti onun sahibiydi. AÄŸabeyleri Gündüz ve Sava'ya hayrandı. Åžeyh Edebali ile tanıÂşınca hayatının ÅŸekli tamamen deÄŸiÅŸti.
OturmuÅŸ, ta Amuderya'dan Söğüt'e kadar olan yolun uzunÂluÄŸunu hesaplıyor, dünyanın ne kadar büyük olduÄŸunu düşünüÂyordu. Edebali ona ne düşündüğünü sorunca, aynı ÅŸeyleri söyleÂdi. Edebali de ona: "Dünyayı büyük gösteren bizim küçÃ... (Devam)
KONUSU: Köyde yaÅŸayan bir çocuÄŸun, görmeyi ve sevmeyi çok arzu ettiÄŸi, nadir bulunan "ÖtleÄŸen KuÅŸu"nun peÅŸinde koÅŸmaÂsı, onu kurtarması ve dost olması anlatılmaktadır.
ÖtleğenKuşu'nun Ülkesi:
Burası, BeÅŸparmak daÄŸlarından, Söke ilçesine kadar uzanan bir ovanın ucundadır. Bizim Tuzburgazı köyümüz, bu dağın ovaÂya bakan yamacındadır. Köyün hemen altında, buÄŸday tarlaları, Büyükmenderes Irmağı'm kucaklar.
Bizim köye/ Söke ilçesinden gelen, yılların yıprattığı yarısı taÅŸ, yarısı toprak bir yol vardır. Bu yol da köyü aşınca üçe bölüÂnüyordu. En çok, ormanın kıyısından geçen yol kullanılırdı. Bu yoldan geçenleri ansızın durduru verecek güzellikte öten bir ses vardı ki, o da ÖtleÄŸen KuÅŸu'nun sesiydi. Babama ve avcılara sorÂduÄŸumda, "serçeye benzer, bir çalı bülbülü" derlerdi.
Babamın müdürlüğünü yaptığı kereste fabrikasına her gidiş gelişimd... (Devam)
Yaşanmış veya tasarlanmış bir olayı, bir durumu; yer, kişi ve zaman belirterek anlatan kısa yazılara denir. Yazılışları bakımından ikiye ayrılır:
1. Olay hikâyesi
2. Durum hikâyesi
Temeİ özellikleri:
â–¡ Romandan kısadır.
â–¡ Dar bir zamanı kapsar.
â–¡ Kişiler, romana göre daha azdır.
â–¡ Anlatılan olay tektir ve sınırlıdır.
â–¡ Olaylar "serim, düğüm, çözüm" plânı içinde ele alınır.
â–¡ Olayı sürükleyen belirli bir kişi (hikâyenin kahramanı) vardır. (Devam)