Cümle içinde çeÅŸitli anlam ilgileri kuran sözcüklerdir. Tek baÅŸlarına bir anlamları olmayan edatlar türdeÅŸ, görevdeÅŸ olmayan söz veya söz öbekleri arasında ilgi kurar. Kendinden önceki sözcüklerle edat öbekleri oluÅŸturur. Bu sorunu ancak siz çözebilirsiniz. Yarın neyle gidiyorsunuz? (Devam)
Neden, araç, birliktelik vb. ilgiler kuran edat gruplarına denir. edat tümleçleri aslında birer zarf tümlecidir. ÖRNEKLER: 1. Onun da Koca Yusuf gibi, sırtı yere gelmemiÅŸti. 2. Çocuk, bilgisayarı ile hava atıyordu. (Devam)
Tanzimat'ın ikinci döneminin olduÄŸu gibi Servet-i Fünun edebiyatının yaÅŸadığı toplumsal ortam ll.Abdülhamit'in tahtta olduÄŸu dönemdir. O yüzden Servet'i Fünun edebiyatı, Abdülhamit döneminin siyasal ' toplumsal koÅŸullarının izlerini taşır. Abdülhamit dönemi, Osmanlı'nın en zor yıllarına rastlar. İçeride siyasal ve toplumsal bir çalkantı vardır. Dışta da Ä°mparatorluÄŸu yıkmaya yönelik çok yönlü politikalar uygulanmaktadır. Abdülhamit, önceden de sözünü ettiÄŸimiz gibi, yenilgimizle sonuçlanan Osmanlı ' Rus Savaşı'nı gerekçe göstererek, açılışından üç ay sonra, !. MeÅŸrutiyet Meclisi'ni feshetmiÅŸ, anayasayı da süreÂsiz olarak askıya almıştır. Bu, dönemin aydınalannın, sınırlı da olsa deÂmokrasi umutlarının tümden yıkılışıdır. Sansür ve baskı korkunç boyutlarındadır. DöÂnemin sanatçıiarı da siyasal konulardan kaçınmışÂlar, zararsız-sakıncasız konulan iÅŸlemiÅŸler, kuÅŸku uyandıracak bi... (Devam)
Efsane, Farsça bir sözcük olan "fesane"nin dilimizdeki karşılığıdır. Yunanca mit/mitos, ingilizce legend, Arapça ustura olarak kullanılmaktadır. GeçmiÅŸte var olduÄŸuÂna inanılan, inanca ait kutsallık içeren bir tabiat hadisesinin, bir varlığın deÄŸiÅŸimindeki akıl dışı ve olaÄŸanüstü yakıştırmaÂlardır. Gerçek veya hayali varlıklara, yer ve olaylara olaÂÄŸanüstü özellikler atfederek oluÅŸturulan, anlatılanın gerçek olÂduÄŸuna iliÅŸkin kesin inançla birlikte, kiÅŸinin bireysel, toplumÂsal yaÅŸamını yönlendiren, geçmiÅŸle günümüz arasında inÂsanın ve oluÅŸturduÄŸu kültürel yapının anlaşılmasına katkı saÄŸlayan bir türdür. Efsaneler sadece dünyanın, insanın, bitkileÂrin, hayvanların yaratılışını deÄŸil, aynı zamanda âdetlerin, kuÂrumların, törenlerinden ilkin nasıl ortaya çıktıklarını konu edinirler. Daha önemlisi bu âdetlerin, kurumların, ritüellerin kutsallığını, kutsal sayılan ilk zamanlara baÄ... (Devam)
Ekfiil “i” fiilidir. Tek başına bir anlamı yoktur. Ekfiilin iki görevi vardır:1)Ä°sim ve isim soylu kelimelere gelerek bu kelimelerin cümlede yüklem olmasını saÄŸlar.(O iyi bir öÄŸrenciydi.) 2)ÇekimlenmiÅŸ fiillere gelerek birleÅŸik zamanlı fiiller yapar. (KoÅŸuyordum) “-imek” fiilinin dört basit çekimi vardır.Basit çekimli durumlarda sadece isim soylu sözcüklerde bulunur. 1) Bilinen GeçmiÅŸ Zaman(idi): Çalışkandım (çalışkan idim), çalışkandın, çalışkandı, çalışkandık, çalışkandınız, çalışkandılar Ekfiil sadece isme deÄŸil edata ,zamire,sıfata, tamlamalara da gelebilir.*Ä°ÅŸte tüm bunları yapan oydu. (o idi) (ekfiil zamire eklenmiÅŸtir)*Bu yaptıklarım senin içindi. (için idi) (ekfiil edata eklenmiÅŸtir) 2) ÖÄŸrenilen GeçmiÅŸ Zaman(imiÅŸ): Ä°ÅŸçiymiÅŸim (iÅŸçi i... (Devam)
Eklemeli diller: (Bitişken diller, Bitişimli diller, bağlantılı diller) Bu yapıdaki dillerde ad ve eylem çekimleri ile yeni kelimelerin türetilmesinde kök değişikliğe uğramaz. Kökten önce ya da kökün sonuna bazı ekler getirilerek kelime türetilmesi ya da çekimlenmesi yapılabilir. Ural-Altay dil ailesi bu yapıda bir dildir. Eklemeli diller kendi içinden baştan eklemeli diller ve sondan eklemeli diller olmak üzere iki grupta incelenebilir. Sondan Eklemeli Dillere örnek olarak Türkçemiz verilebilir. Sondan eklemeli dillere Farsça örnek olarak verilebilir.
Şiir, roman, film gibi bir edebiyat ya da sanat ürününün gerçek değerini (üstün veya eksik yanlarını) ortaya koymak amacıyla yazılan; tanıtma, açıklama, değerlendirme yazılarına denir.
Eleştiri yazısı yazanlara "eleştirmen" adı verilir. (Devam)
Anlamları aynı olan farklı yazılıştaki sözcüklerdir. Türkçe bir sözcüğün, yabancı bir dilden dilimize girip yerleşen karşılığı, eşanlamlılığı yaratır. Yakın anlamlı sözcükler de eşanlamlı gibi birbirinin yerine kullanılabilir.
millet- ulus
vatan- yurt
fert- birey
süslemek- bezemek- donatmak (yakın anlamlı)
Türkçede eş anlamlı sözcükler birbirinin yerine kullanılabilir. Ancak kalıplaşmış, yerleşmiş söyleyişlerde bu her zaman mümkün olmaz. Bu nedenle Türkçe karşılığı olan bazı yabancı sözcükler dilde kullanılmaya devam etmektedir. Örneğin;
"Kalp-yürek" eş anlamlı sözcüklerdir; ancak bazı söyleyişlerde "kalp" sözcüğü "yürek" sözcüğüyle karşılanamamaktır. Bu nedenle iki sözcük de kullanılmaktadır.
Yazılışları aynı, anlamlan farklı sözcüklere eş sesli sözcük denir.
Eş sesli sözcükler arasında anlam bağı yoktur, farklı farklı sözcüklerdir. Genelde biri isim soylu, diğeri fiil soyludur. Ancak ikisi de isim ya da fiil olan eş sesli sözcükler de vardır.
Yaz geldi, (isim)
Mektup yaz. (fiil)
Çay içtim. (İsim)
Çay kenarından geçtik, (isim)
Havuzda yüzdük, (fiil)
Koyunun derisini yüzdü, (fiil)
Sözcüklerin yan, terim ve mecaz anlamları o sözcüğün ilk anlamıyla sesteş olmaz.
Birinci Dünya Savaşı esnasında İstanbul'daki aydınların durumunu ve işgale olan tavrını ele alır.
Ana kahramanlar; Kamil Bey, Nermin Hanım, AyÅŸe,Fuat Bey, Nedime Hanım, Ä°hsan Bey, Ahmet Bey, Niyazi AÄŸabey, Ramiz Efendi ve Fatma Hanım'dır.Â
Kâmil Bey: Abdülhamit paÅŸalarından Selim PaÅŸa'nın oÄŸludur. Batılı tarzda bir eÄŸitim görmüştür. Hayatının büyük kısmını batılı ülkelerde yaÅŸamıştır. Osmanlı topluÂm yaÅŸamıyla ilgili geniÅŸ bir bilgiye sahip deÄŸildir.
Nermin: Kâmil Bey'in karısıdır. Batı kültürüne hakimdir. Onun da Osmanlı yaÅŸam tarzıyla ilgili fazlaca bir bilÂgisi yoktur. ZenginliÄŸe fazlasıyla önem verir.
Nedime Hanım: Milli Mücadeleye destek veren, cesaÂretli bir bayan kahramandır. Karadayı adıyla bir gazete çıkarır. Korkusuz ve cesur bir kadın olarak öne çıkar.
Roman, Ä°spanya'da yaÅŸayan Kâmil Bey ve ailesinin ülkeÂsine dönmesiyle baÅŸlar. Yıl, 1916'dır. Osmanlı Devleti, her geç... (Devam)
Anası ve babası ölmüş bulunan Hasan, komÅŸu ve akrabalarıÂnın yardımıyla, bindiÄŸi vapurla Filistin'deki halasının yanına gidiyordu..
Halası onu "Ya habibî, ya aynî" diyerek sarılıp öptü. Tuhaf bir kokusu, İçine gömülü veren yumuşak bir göğsü vardı.
Hasan hep suskundu. Haftalarca hiç konuÅŸmadı. Bir gün haÂlası, yoldan geçmekte olan bir eskiciyi çağırdı. Evin avlusuna sırtında çuval kaplı bir yayvan torba, elinde ufacık bir iskemle ve uzun bir demir parçası ile dağınık kıyafetli eskici ile halası koÂnuÅŸmaya baÅŸladı.
Sonra, evde ne kadar eski ayakkabı varsa getirip önüne koyÂdular. Eskici, teker teker hepsini elden geçiriyor, kimisini çiviliÂyor, kimisini yapıştırıyor, kimisinin bir taraflarını kesiyordu. AÄŸÂzındaki çiviler, Hasan'm ilgisini çekince, kendiliÄŸinden sordu:
"Çiviler ağzına batmaz mı senin?"
MeÄŸer eskici de Ä°zmit taraflarından gelen bir Türk'mÃ... (Devam)
Bir ailenin dramı ve topÂlumsal koÅŸulların aile üzerindeki olumsuz etkilerinin anlatıldığı Eskicinin OÄŸulları adlı bu roman 1962'de yayınlanmıştır. Bu ailenin bu ÅŸartlarda yaÅŸama nedenleri ve ezilmiÅŸlikleri sorgulanarak ele alınır.
Eskici: Zengin bir ailenin çocuÄŸuyken tüm varlığını kayÂbetmiÅŸ, savaÅŸ yıllarında da ayağından sakat kalmış bir adamdır.
Mehmet: Eskicinin büyük oğludur. O da çalışkan, hırslı, olgun bir çocuktur.
 Eskicinin Oğulları Özeti:
Eskicinin, oÄŸulları Ali ve Mehmet ile birlikte ayakkabı tamiri yapan bir ayakkabıcı dükkanı vardır. Eskici, zamanında zengin bir ailenin çocuÄŸu olduÄŸu için rahat bir hayat yaÅŸamıştır, ayakkabı tamirciliÄŸinden elde ettiÄŸi para onu hiç memnun etÂmemektedir.
Bir gün, tam karşısına aynı işi yapan bir başka... (Devam)