Urfa'da doğan Nabi, iyi bir medrese eğitimi görmüş. 4. Murat zamanında İstanbul'a gelmiş, çeşitli devlet hizmetlerinde bulunmuştur. Didaktik tarzda yazdığı şiirleriyle tanınır. Döneminin toplumsal çöküntülerini, siyasal karışıklıklarını, ekonomik bozukluklarını şiirine taşımıştır. Nabi, şiirlerinde ahlakçı, eğitici, yol gösterici kimliği sezilir. Şiirlerinde düşünceyi söz sanatlarıyla süslemiş. Dir felsefe olarak belirgin bir biçimde ortaya koymaya çalışmıştır. Ona göre şiir açık. anlamlı ve aydınlatıcı olmalıdır.
Onda dinsel ve tasavvufi yan ağır basar. Divanının yanında Hayrıyye ve Hayrabat adlı iki mesnevisi ile Tuhfetü'l Haremeyn ( Kutsal Şehirlerinden Hediyeler) adlı gezi yazısı vardır. (Devam)
Annesini çocuk yaşta kaybetmesi nedeniyle çocukluğunu ve gençliğini çok mutlu yaşayamamıştır. Büyük Annesinin yanındayken Tophane Mahalle Mektebi'ni bitirdikten sonra Salıpazarı'ndaki Fevziye Rüştiyesi'ne başladı daha sonra Beşiktaş Askeri Rüştiyesi'ne girdi. İdadi(lise) öğrenimini bu okulda bitirdikten sonra yüksek öğrenimini Mühendishane-i Berri-i Hümayun'da (kara askeri mühendis okulu) okudu ve 1884 te topçu mülazım-ı sanisi (topçu üsteğmen) olarak bitirdi; Mekteb-i Harbiye-i Şahane'ye (genel kurmay okuluna) başladı. Bu okuldan da, 1886 da Erkan-ı Harbiye yüzbaşısı olarak mezun oldu. Nabizade Nazım, başarılı bir öğrenci olmasından dolayı bitirdiği okulda öğretim üyesi oldu;"yüksek cebir","istihkam"ve"topoğrafya" gibi dersleri okuttu."Keşif ve araştırma" yapmak için Suriye'ye gitti. 1890 da İstanbul'a geri geldi. Bir arkadaşının yardımıyla daha önce görüp sevdiği kızla evlendi. Ancak mutl... (Devam)
Osmanlı Devletinin en önemli tarih yazarlarından biridir Naima. Kendi adıyla anılan " Naima Tarihi" adlı eseriyle tanınır. Altı ciltlik bu eserde yazar 1591-1651 arasındaki olayları, oluş sırasına göre anlatmıştır. Dili çağdaşlarına göre daha sade olan sanatçının eserinde zaman zaman süslü anlatıma da rastlanır. Osmanlının en karışık dönemlerini tarafsız ve gerçekçi bir anlatımla yazmıştır. (Devam)
1915 yılında İstanbul'da dünyaya gelen Naki Tezel bir folklor araştırmacısıdır. Tezel 1940 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirmiş, ardından bazı nahiye ve ilçelerde kaymakamlık yapmıştır. Bir süre sonra Basın-Yayın Genel Müdürlüğü ve Ticaret Bakanlığına bağlı dairelerde çalışmış, sonra da İş ve İşçi Bulma Kurumu' nda müdürlük yapmıştır. 1960-1966 yılları arasında ise Sosyal Sigortalar Kurumu Müşaviri olarak görev yapmıştır. 1971 yılında emekli olarak memuriyet hayatına son noktayı koyan Tezel, 1980 yılında İstanbul'da vefat etmiştir. En çok ilgi gören eseri Türk Masalları adlı eseridir.
Naki Tezel Eserleri
Yazıları Yeni Türk, Halk Bilgisi Haberleri, Varlık, Türk Dili, Hisar, Ulus gibi dergi ve gazetelerde yayınlanmıştır. Ayrıca Keloğlan Masalları, Köroğlu Masalı, Bilmeceler ve Mâniler, Çocuk Masalları, Türk Halk Bilmeceleri ve Türk Masalları gibi de... (Devam)
"Vatan Şairi"olarak anılır. Sanat yaşamına Divan edebiyatı tarzında yazdığı şiirlerle başlayan sanatçı; Şinasi'yle tanıştıktan, Avrupa kültür ve uygarlığını tanıdıktan sonra yeni edebiyat ve kültür için savaşım vermiştir. Sanatçı yanından çok, "Siyasal eylem adamı" kimliğiyle dikkati çeker. Namık Kemal, edebiyatın her alanında; şiir, roman, tiyatro, eleştiri, mektup..eserler vermiş; sanatını, düşüncelerin halka yaymada bir araç olarak kullanmıştır. Divan edebiyatına karşı olmakla birlikte, biçim ve dilce eskiye bağlı kalmış, kaside ve gazellerinde gür sesiyle "vatan, millet hürriyet" konularını işlemiştir.
Tiyatroları daha sade olan Namık Kemal, konuşma dilinden yanadır. Tiyatroyu "yararlı bir eğlence" olarak görmüştür. Aruzu kullanmış ancak, heceyi de denemiştir. "Vatan Yahut Silistre" adlı oyunu seyirciyi çok etkilemesi üzerine. Kıbrıs' a sürüldü, Magosa zindanlarında 38 ay kaldı. ... (Devam)
Sağlam bir İslam inancına, köklü bir dini bilgiye, ciddi bir ahlaki yapıya sahip bir kişiliktir. Tasavvuf kültürüne de vâkıf olan Hoca, birçok tarihî yazma eserde evliyalar arasında zikredilir. Nasreddin Hoca, Evliya Çelebi Seyahatnamesi'nde "hakîm ulu bir can" olarak tanıtılır.
Nasrettin Hoca Fıkraları ile İlgili en eski kaynak olan Ebu'l-Hayr Rûmî'nin Saltuknamesi'nde (M. 1495) Sarı Saltuk, Nasreddin Hoca'ya bir hediye göndererek dua talebinde bulunur. Hoca evde olmadığı için Hoca'nın hanımı, onun yerine dua eder. Bu duanın bazı cümleleri şu şekildedir:
"..dünyada fasık facir ile alaka eyleme ve dahi kötü kişiye karşı kendini ve hem malını güvenip emanet etme ve dilinden tövbe ve istiğfarı koma, kendin için isteyeceğini başkası için de iste, Allah'tan korkup Resul'den utanasın ve ahi-ret için burada güzel amel işleyesin yaramaz işlerden kaçınasın, günahlarını çoğaltmayasın ki gönlün kararm... (Devam)
Bu kitapta, Nasreddin Hoca'nın hikâyeleri, şiir şeklinde (manzum hikâye) yazılmıştır.
KAVUK:
Adamın biri, bir gün elinde eğri büğrü yazılı bir kâğıt getirip, okumasını söyler. Hoca evirir, çevirir fakat okuyamaz. Adam, Hoca'ya, "Bir yazıyı okunamadın, başındaki kavuğundan utan" deyince,
"Hoca kavuğu çıkartıp uzatır. Sonra: Mademki, der, İş kavuktadır; Haydi benim düdüğüm, giy de şunu Kendin oku bakalım mektubunu" der.
YOĞURT GÖLÜ:
Hoca, bir gün gölün kenarında oturur iken adamın biri ne
yaptığını sormuş. Hoca da, "Göle yoğurt mayası çalıyorum" demiş. Bunun üzerine adam:
"Eh Hoca, ömür adamsın hanı! Göl maya tutar mı? Olur iş mi bu? Gözüm çıksın sende akıl varsa.' Hoca kızmış: 'Ben bilmez miyim onu? Elbet tutmaz..Ama ya bir tutarsa?."
HEPSİ HAKLI:
Bir gün Hoca'mn yanına, birbirinden davacı olan iki adam gelir. Hoca önce biri... (Devam)
Nazım, duygu ve olayların belirli kurallarla dile getirildiği yazılardır. Genellikle ölçü ve uyak gözetilerek1, "dizeler halinde yazılır. Bu türdeki yazılara manzume denir. Manzumelerin insanda coşku uyandıracak şeklide yazılanlarına da "şiir" denir. bkz. şiirler
Şiirde, ozanı şiir yazmaya yönelten olay ve durumlara "konu", şiirin tümünde egemen olan duyguya da ana duygu (tema) denir. Ozan, söylemek istediklerini bu duygu etrafında toplar, sanatlı bir dille aktarır. (Devam)
1921'de Yunanistan'da doğan yazar, ailesiyle birlikte daha sonra İzmir'e yerleşmiş, ilk ve orta öğrenimini burada tamamlamıştır. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirmiştir. Bir süre avukatlık yaptıktan sonra tarnamiyle yazarlığa dönmüştür. Yazı hayatına şiirle başlayan Necati Cumalı, önce Garip akımından etkilenmiş, bu doğrultuda şiirler yazmıştır. Eserlerinde bireyin sıkıntıları, aşkları, özlemleri ile toplum durumunu işlemiştir.
Şiirleri, romanları ve tiyatrolarıyla tanınır. ilk şiirlerini duygusal konularda yazan sanatçı doğayı, sevgiyi, yaşamı bir türkü yalınlığında işlemiştir. 1960'iı yıllarda ise içtenliğini yitirmeden, toplumsal konulara yöneldi. Sanatçının yalın, süssüz, mecazsız bir anlatımı vardır. öykü, roman ve tiyatrolarında kırsal kesim gerçeğin yansıttı.
Necati Cumalı'nın eserleri:
İmbatla Gelen (Şiir), Tufandan Önce (Şiir), Kısmeti Kapalı Gençli... (Devam)
1905-1983 yılları arasında yaşamış en önemli edebiyatçılarımızdan birisidir. Şiir, monografi, piyes türlerinde eserler vermiştir. Necip Fazıl'ın edebi kişliğii, Paris'te eğitim gördüğü senelerde şekillenmiştir. Necip Fazıl'ın şiirlerinde yakından tanıdığı Fransız şiirlerinden izler görülür. Necip Fazıl'ın yaşamının ikinci kısmında değişen düşüncelerine paralel olarak eserlerinde tasavvufi unsurlar yoğunlaşır. Metafiziğin önemli olduğu eserlerinde insanın varoluş nedenleri, evrendeki yeri, yalnızlığı, iç âleme ait duygu ve düşünceleri önemli bir yer tutar. Necip Fazıl Kısakürek, 1980'de Kültür Bakanlığı Büyük Ödülünü; 1981'de Türk Edebiyatı Sultanü'ş-Şuara (Şairlerin Sultanı) unvanını almıştır.
Necip Fazıl'ın eserleri;
Bir Adam Yaratmak, Çile, Reis Bey, Ben ve Ötesi, Sabırtaşı, Künye, Abdülhamit Han ve Babıâli'dir. (Devam)
Yüklemin gerçekleşme nedeni belirtilir, "niçin" sorusu yanıtlanır. Yapılacak iş bitmiştir.
Korktuğundan ses çıkaramadı. Korkudan sesi çıkmadı. Korktu ki ses çıkarmadı. Korktuğu için sesi çıkmadı. Korktu da sesi çıkmadı. Korktu, ses çıkaramadı. (Devam)
Gazelleri, kasideleri ve şarkılarıyla tanınan Nedim. İstanbul'da yaşamış, medrese eğitimi görmüş. Arap ve Fars dili ve edebiyatını öğrenmiş, yıllarca müderreslik yapmıştır. Patrona Halil ayaklanması sırasında sarayın damından düşerek ölmüştür. Lale devri sanatçısı olan Nedim, şiirlerinde bu dönemin zevk ve eğlence yaşamını. İstanbul'un güzelliklerini anlatmıştır, Şiirlerinde din dışı konuları işlemiş, mesnevi türüne de ilgisiz kalmıştır. Halk şiirindeki türkü ve güzellemeleri andıran şarkı türünü Divan edebiyatına o kazandırmıştır. Hece ölçüsüyle yazılmış bir türküsü de bulunmaktadır.
Nedim dili sadeieştirmiş. yerlileştırılmış; halk deyimlerini kullanmıştır. Anlatıma senli benli bir hava vermiştir. Gazelde daha da başarılı olan Nedim, şiirlerine günlük yaşamını sokmuştur. Divan'ı vardır. (Devam)
Nedim-i Kadim (?-1670) Dîvan şâiri, İstanbul'da doğdu. Medrese eğitimi gördü ve müderrislik yaptı. İstanbul'da öldü.
Lâle Devri şâiri Nedim'in takdirini kazanmış bir şâirdir. Bazı gazellerinde şuhça söyleyişi ile meşhur adaşı kadar başarılı olmuştur. Dîvân'ı Halil Nihat Boztepe tarafından Nedim Divânı'na ek olarak bastırıldı (1922). (Devam)
Medrese eğitimi görmüştür. 4. Murat döneminde yaşamış, bir süre korunmuş ancak Sadrazam Bayram Paşa'yı eleştiren bir hicvi yüzünden boğdurularak cesetı Sarayburnu'ndan denize atılmış.
Divan şiirinde kaside (övgü) ve hiciv (yergi) şairi olarak tanınmakla birlikte, gazelleri de vardır, övgülerinde de yergilerinde de aşırı abartmalara yer vermiştir.
Dili ağır olmasına karşın, akıcıdır. Arapça ve Farsça sözcük ve deyimlerle dizelerini kurmuştur; ancak cümle yapısı sağlam, dili sese uygundur. Tamlamalar ve süslü, sanatlı bir üsiup kullanmıştır. Nefi, şiirlerinde ses öğesine önem vermiş, betimlediği ortamların sesini şiirlerinde yansıtmıştır.
Türkçe ve Farsça birer Divan'ı vardır. En ünlü eseri Siham-ı Kaza da (Kaza Okları), hicivleri yer alır. (Devam)
Nesnelerine göre geçişli çatılı eylemlerde öznenin yaptığı eylemden etkilenen sözcük ya da sözcük öbeğine nesne denir. Azrail ala canımı / Unuttura her sanını Nesne Türleri 1. Belirtisiz Nesne Durum eki "-i" yi almamış, yalın durumdaki nesnedir. 2. Belirtili Nesne Durum eki "-i" yi almış, belirtme durumundaki nesneye denir. (Devam)
Aklımda öyle kaldığı için, şimdi ona Neveser diyorum. Aradan yıllar geçti. Ona ilk bindiğimde, ayaklarımın yere değmediğini hatırlıyorum.
O şimdiki vapurlar gibi, iskelelere ateş alırcasına yanaşıp kalkmıyor, kimseyi koşturmuyor, kimseye vapur kaçırtmıyordu. O şimdiki gibi zil sesiyle değil, iskele memurunun düdüğünü öttürmesi, çımacının halatını çıkarıp yol vermesi ile yavaş yavaş Moda'ya doğru sessizce süzülüyordu.. Neveser'İe İstanbul'a her inip dönüşümde onun her yerinin, her köşesinin zevkine ayrı ayrı varıyordum..
Aradan yıllar geçiyor, Neveser ile beraber denize çıkan gemiler birer birer ıskartaya ayrılırken, Neveser hepsinden dayanıklı çıkarak, çalışmasına devam ediyordu. Vapur iskelesinde yolcuları karşılamaya gelenler sürekli d... (Devam)
1. Tekil Ad: Aynı türden tek varlığı karşılayan adlardır. Araba, öğrenci, sıra, sandalye, Ankara... 2. Çoğul Ad: "-ler" çoğul eki alarak aynı türden birden çok varlığı kapsayan adlardır. Bu ağaçlara iyi bakın, hüzün göreceksiniz. 3. Topluluk Adı: "-ler" çoğul ekini almadığı halde çoğul anlamı taşıyan adlardır. Ordumuzu güçlendirelim. Sınıf çok kalabalık. (Devam)
Çocuğun uyutulması, hoplatılıp sevilmesi sırasında söylenen birtakım duygu ve düşünce, inanç, umut ve hayalleri, sevinç ve acıları içeren çoğunlukla dört mısralı, mısra sonlarında kalıp sözler eklenerek ezgi eşliğinde söylenen manzum sözlerdir. Ninniler, doğal olarak oluşan en eski anonim edebiyat türüdür. Divanı Lügati't Türk'te ninni kelimesine karşılık olarak "balu balu" ifadesi geçmektedir. Ninni sözcüğü taklidi olarak türetilen bir sözcüktür. Bebeğin bir şekilde çıkardığı seslere uygun algılamalara göre oluşturulan taklidi nakarat sesler, bebeğe söylenen diğer sözlerin de adını oluşturur. (Devam)