1922 yılında Ä°stanbul'da dünyaya gelmiÅŸtir. Ä°lk ve orta öğrenimini Saint Joseph Lisesi'nde tamamlamıştır. Ä°stanbul Ãœniversitesi Edebiyat Fakültesi Fransız Dili ve Edebiyatı BöÂlümü'nü bitirmiÅŸtir. Bundan sonra çevirmenlik ve öğretmenÂlik yapmıştır.
Ä°lk ÅŸiirleri Gündüz dergisinde yayınlanmıştır. Faik Baysal, 1943'ten sonra Varlık dergisinde yazmış, romanlarını tefrika hâlinde yayınlamıştır. Eserlerinin konularını büyük babasının yanında geçirdiÄŸi çocukluk yıllarından almıştır. Roman kahramanları çoÄŸu zaman Adapazarı ve çevresinde, Ä°stanbul'un kenar semtÂlerinde sefalet içinde yaÅŸayan insanlardır.
1929 yılında Burdur'da doÄŸmuÅŸtur. Gönen Köy Enstitüsü'nü bitirdikten sonra öğrenimine Ankara Gazi EÄŸitim EnstiÂtüsü'nde devam etmiÅŸtir. DeÄŸiÅŸik yerlerde öğretmenlik, müÂfettiÅŸlik yapmıştır. Daha sonra, TÖS ve TÖB Genel BaÅŸkanı olmuÅŸtur. Fakir Baykurt, romanlarında Anadolu'nun köy yaÅŸamını yansıtmaya çalışmıştır. Çok sayıda eser vermiÅŸtir. Yılanların Öcü roÂmanıyla Cumhuriyet gazetesi Yunus Nadi Roman Mükâfatı'nda birinci olmuÅŸtur.
Fakir Baykurt Eserleri:
Onuncu Köy, Can Parası, Kaplumbağalar, Kara Ahmet Destanı, Sakarca, Tırpan ve Çilli'dir (Devam)
KONUSU: Bu eser, Ahmet Rasim'in çocukluk günlerini tüm ayrıntılarıyla anlattığı bir anı kitabıdır.
Hoca Korkusu:
Bugünkü okurlarıma ben bu hoca korkusunu nasıl anlatayım. Bundan yarım yüzyıl önce, çocuklar hem kendi gittiÄŸi okuÂlun hocasından, hem de baÅŸka okulun hocalanndan korkarlardı. Bu hoca korkusu, diÄŸer cin, peri, umacı korkusuna benzemezdi. Bu bambaÅŸka bir korkuydu kendisini itirazsız saydıran bir korku..
Amine DoÄŸru:
Bayramlarda, yumuÅŸacık elini öptüğüm hoca beni bir gün bakkalın önünde görünce, elimden tutup okula götürdü. Bütün gün hocanın misafiri oldum. AkÅŸama doÄŸru, nerede olduÄŸumu soran annem, kızmak için tam aÄŸzını açacağı sırada, "Hoca efendi beni okula götürdü." deyince hemen yumuÅŸayıverdi. Okulu beÄŸenÂdiÄŸimi söyleyince, önümüzdeki perÅŸembe baÅŸlamam kararlaÅŸtırıldı.
Amin Alayı:
Okula başlayacağım için evde bir basamak yükselir gibi oldum. Bana karşı herkesin dav... (Devam)
Yazar, bu eserini Burns'un, "Ä°nsanlar ve fareler hiçbir zaman hayellerini gerçekleÅŸtiremezler." sözünden yola çıkarak kaleme almıştır. Yalnız inÂsanların hayatını etkileyici bir biçimde anlatan Fareler ve Ä°nsanlar, John Steinbeck'in en ünlü ve çok okunan romanlarından biridir, insan iliÅŸkileri, dostluk duyÂgularını ele alışı yönüyle oldukça güzel bir eserdir. Özellikle, ırk ayrıÂmına da dikkat çekmesi bakımından oldukça önemlidir.
Fareler ve insanlar Özeti
George ve Lennie çiftliklerde işçilik yapan iki arkadaÅŸtır. George ufak tefek, canlı, yanık tenli, keskin bakışlı birisidir. Lennie ise iri bir yapıya sahiptir. George ve Lennie iki zıt kuÂtup oldukları hâlde aralarında büyük bir dostluk vardır. ÇalışÂmak için çiftlik ararlarken bu dostluk daha da pekiÅŸmiÅŸtir. BeÂraberce birçok ÅŸey yaÅŸamışlardır. Birbirlerine çok baÄŸlanmışÂlardır.
George akıllıdır, iÅŸini bilir. TabiatÄ... (Devam)
1898'de Ä°stanbul'da doÄŸmuÅŸtur. Faruk Nafiz, daha Tıp Fakültesi'nde okurken ilk ÅŸiirlerini neÅŸretmiÅŸtir. Ä°lk ÅŸiirleriyle edebiyat çevrelerinde ismi duyulmuÅŸtur. KabataÅŸ Lisesi, A-merikan Kız Koleji gibi meÅŸhur okullarda öğretmenlik yapÂmıştır. Akbaba ve Karikatür gibi ünlü mizah gazetelerinde yazmıştır. Faruk Nafiz Çamlıbel, aruzu, Türkçede en iyi kullanan ÅŸairlerimizdendir. Anadolu'yu yansıtan memleket ÅŸiirleriyle tanınmıştır.
Faruk Nafiz Çamlıbel aruzla yazdığı ÅŸiirlerle edebiyata girmiÅŸ, son ÅŸiirlerini de aruzla yazmıştır. Her iki ölçüyü de baÅŸarıyla kullandı. Ä°lk ÅŸiirlerinde bireysel duyguları, aÅŸkı iÅŸleyen saÂnatçı; KurtuluÅŸ Savaşı yıllarında Anadolu'ya geçti. Anadolu insanının yaÅŸamını romantik bir üslupla yansıttı. Ä°nsanın yaÅŸamını romantik bir anlatımla dile getirdi. Halkın duygu, düşünce, söyleyiÅŸini, nazım biçimlerini kullandı. Böylece memleket edeÂbiyatının öncülerinden bi... (Devam)
1. Şiire Birinci Dünya Savaşı'nda aruzla başladı. Daha sonra da hece ile şiirler yazmaya başladı; fakat hece ile şiirler yazarken aruzla şiirler yazmaya da devam etti.
2. Duygu ve düşünceyi bir arada yürüten, romantik ve realist konu ve hayatları işleyen şiirleriyle ün yapmıştır.
3. Şiirlerinde Anadolu'yu ve memleket sevgisini anlatır. Memleketçi şiirin en önemli ismidir.
DoÄŸu-Batı meselesini ele alan Peyami Safa'nın en önemli romanlarından biri olan Fatih Harbiye, edebiyatımızın en deÄŸerli eserlerden birisidir. Fatih'in DoÄŸu; Harbiye'nin Batı medeniyetini temsil ettiÄŸi romanda, iki medeniyet araÂsındaki ikilik etkileyici bir üslupla anlatılır. BatılılaÅŸma tarihiÂmiz açısından çok önemli bir eserdir.
Fatih Harbiye Kahramanları (kişileri):
Neriman: Doğu kültürü ile yetişmiş, İstanbul'un en muhafazakâr semtlerinden Fatih'te yaşayan bir genç kızdır. Darülelhan'da eğitim görmektedir. İstanbul'da moda hâlini alan modernleşmeye kendini kaptırır. Bu yüzden romanda, onun şahsında iki medeniyet arasındaki zıtlık ele alınır.
Åžinasi: DoÄŸu medeniyeti ile yetiÅŸmiÅŸ, muhafazakâr bir gençtir. Neriman'ın yıllardan beri komÅŸusu ve niÅŸanlısıdır. NeÂriman'ın BatılılaÅŸmayı yanlış anlamasını eleÅŸtirir.
Yazar, bu romanı çok genç yaÅŸta yazmış, daha sonra olgunlaÅŸtığı zaman yeniden ele alarak son ÅŸeklini vermiÅŸtir. Goethe'nin kendi iç dünyasından ve yaÅŸamından izler taşıyan roman, aslında manzum biçimde bir tiyatrodur. Ä°nsanı simgeleyen FaÂust'la ÅŸeytanın savaşı anlatmaktadır.
FaÂust özeti
Roman, 'Tiyatroda ön oyun' baÅŸlıklı bölümle baÅŸlamaktadır. Bu bölümde, tiyatro müdürü, ozan ve palyaço arasında diyaÂloglarvardır. Tiyatro müdürü, sahnelenecek bir oyun üzerinde ozan ve palyaço ile konuÅŸur. Her oyunda onlaÂra yardım ettikleri için mutludur. Fakat aralarında görüş ayrılıkları vardır. Tiyatro müdürü, sahnelenecek oyunun seÂyirciyi merak ettirecek olaylardan oluÅŸması gerektiÄŸine inanÂmaktadır. Ona göre tiyatro, halkın ruhunu doyurmalıdır. Ozanın ise kusursuz bir yapıtın, uzun yılların ve emeÄŸin sonuÂcunda olunabileceÄŸini düşünmektedir. Seyircinin beklentisi yeterli deÄŸildir ... (Devam)
1901'de Servet-i Fünun dergisinin kapatılmasıyla, Edebiyat-ı Cedide topluluğu dağılmış; edebiyat dünyasında II. Meşrutiyet'in ilanına (1908) kadar sürecek bir boşluk doğmuştur. II. Meşrutiyet'in ilanıyla meydana gelen özgürlük ortamı, Fecr-i Ati (Geleceğin Işığı) topluluğunun ortaya çıkışını kolaylaştırmış, Servet-i Fünun dergisinin kapatılmasıyla dağılan kimi sanatçılarla genç yazar ve şairler bu topluluğu oluşturmuşlardır.
Fecr-İ Ati Edebiyatının Temsilcileri:
Ahmet HaÅŸim
Refik Halit (Karay)
Emin Bülent (Serdaroğlu)
Yakup Kadri (KaraosmanoÄŸlu)
Tahsin Nahit
Faik Ali (Ozansoy)
Celâl Sahir (Erozan)
Fuat Köprülü
Hamdullah Suphi (Tanrıöver)
Sahabettin Süleyman
Ali Canip (Yöntem)
Cemil Süleyman İzzet Melih
• Faik Ali Ozansoy'un önerisiyle "Fecr-i Ati" adını benimseyen topluluk, uzun ömürlü olamamış ve Milli edebiyat hareketinin doğusuyla dağılıp gitmiştir (1912... (Devam)
Servet-i Fünun sanatçıları gibi ağır bir dil kullanÂdılar. Toplumsal konular yerine bireysel konuları iÅŸlediler. AÅŸk ve doÄŸa konularını, duygulu ve roÂmantik bir biçimde dile getirdiler. Gerçek olmayan, idealize edilmiÅŸ bir doÄŸanın betimlemesini yaptılar. Sembolizm akımının etkisinde kalan topluluk, aruzu kullanmış, serbest müstezat, sone ve terzerima gibi nazım biçimleriyle yazmışlardır. Åžiirde müzikselliÄŸe önem vermiÅŸler, biçim ve içerik ikililiÄŸini kaldırıp, ÅŸiirin anlam Ä°le yapısını kaynaÅŸtırÂmaya çalışmışlardır. Topluluk, düzyazı alanında bir varlık göstereÂmemiÅŸtir. En önemli sanatçısı Ahmet HaÅŸim'dir. (Devam)
1901'de Servet'i Fünun dergisi kapatıldıktan sonra, topluluk dağıdı ve böylece edebiyat dünyasıÂnı 1908'de II.MeÅŸrutiyetin ilanına kadar sürecek bir boÅŸluk kapladı. Servet-i Fünun bıraktığı boÅŸluÄŸu doldurmak amacıyla bir grup hareketi yaratmak isteyen genç sanatçılar 1909'da bir araya gelirler ve adını Fecr-i Ati ( GeleceÄŸin Åžafağı ) kodukları bir topluluk oluÅŸÂtururlar. Bu yaşıtlar topluluÄŸunun beÄŸenileri, dünya görüşleri, yetenekleri, amaçlan gerçekte birbirlerinÂden farklıdır. 1909'da yayımladıkları bildiride, Servet-i Fünun ÅŸiirini eleÅŸtirdiler. Sanatı "ÅŸahsi ve muhterem (kiÅŸisel ve saygın ) bir uÄŸraÅŸ" olarak gördüklerini belirttiler. Türk edebiyatını daha çok BatılılaÅŸmayı amaçladıÂlar. Büyük iddialarla, hedeflerle yola çıkan bu topluÂluk her alanda Servet-i Fünun'un basit bir kopyası olmaktan öte geçemedi. Türk edebiyatında da kalıcı bir etki bırakmaktan dağıldı. (Devam)
Fehim Bey, Bursa eşrafından birinin oğludur. Galatasaray'da okumuş, bir süre Babıâli'de aylıksız olarak çalışmış; babası İstanbul'a geldiğnde durumunu anlamasın diye büyük bir konak tutmuş, döşeyemediği bu konağın boş odalarında sabahları keman çalmış; günün birinde Londra elçiliği üçüncü katibi olmuştur. Bu iş kendisine o kadar önemli görünmüş olacak ki, Londra'nın en büyük terzisine gidip, bir sefaret katibine iyi giyimli olmak için ne lazımsa yapmasını söylemiş; bir süre sonra elçiliğe, kapılardan sığmayan bir ambar getirmişler. Fehim Bey, bu bir ambar dolusu elbiseyi bütün ömrü boyunca giymek zorunda kalmış. Gençliğinde kendisini damat alabilecek birçok paşa ve beylerden birinin kızıyla evlenip zengin bir eve iç güveysi girmektense, orta halli bir aileninkızı Saffet Hanım'la evlenmeyi yeğlemiştir. 1908 Meşrutiyeti'nden sonra memlekette bir özel teşebbüs modası başlayınca, Fehim Bey de dışişl... (Devam)
Mustafa Meraki alafrangalık meraklısıdır. Biri kız, biri erkek iki çocuğu vardır. Bunları çok şık giydirir, fakat öğrenimlerine o kadar önem vermez. Oğlu Felatun Bey büyüyünce kalemlerden birine memur olur, fakat işe gidecek yerde vaktinin çoğunu eğlence yerlerinde,
ahbapları ziyaretle filan geçirir. Babası ölünce payına on altı bin liralık bir miras düşer. Polini adli bir aktriste âşık olur. Sonunda âşık olduğu aktris uğrunda bütün servetini tükettiği gibi bin beş yüz lira da borca girer, tanıdıklarından birinin yardımıyla Akdeniz adalarından birinde bir mutasarrıflık elde ederek İstanbul'dan uzaklaşır. Rakım Efendi ise eski Tophane kavaslarından birinin oğludur. Daha bir yaşında iken babası ölmüştür. Annesiyle Arap dayısı Fadayi'nin çalışmaları sayesinde öğrenimini tamamlar; hariciye kalemlerinden birine memur olur, buraya önce parasız, sonra da ufak bir aylıkla gidip gelir. Fransızca öğrenir, bir ma... (Devam)
Sefere çıkmış Osmanlı ordusu yaÄŸmur altında kalmıştır. Ordu mola verir. Konak yerine geldikleri hâlde, padiÅŸahın çaÂdırı yoktur. OtaÄŸcılar da ortada bulunmamaktadır, herkes, padiÅŸahın çadırının kaybolduÄŸunu söylemektedir. Ordunun önde gelenlerinden yiÄŸit Tosun Bey, bu duruma çok ÅŸaşırır. Hiddetinden inlemektedir. Koskoca padiÅŸaha layık olmayan bir durumdur çünkü. Mahmut Çelebi ve Perviz Efendiye: "Ä°ki konak arasında bir otağı yapamayan biri nasıl devleti idare eder?" der. Tosun Bey, normalde padiÅŸahını çok seven biriÂdir. Hiddetinden bu ÅŸekilde konuÅŸmuÅŸtur.
Sadrazam, bir süre sonra Tosun Bey'i çağırır, ona bir ferÂman verir. NiÅŸ beyine götürmesini söyler. Tosun Bey, fermanı yolda okur. Fermanda kendisinin idam edilmesi yazılmakÂtadır. Önce çok sinirlenir, kendisi gibi eÅŸine ender rastlanan, vatanı için çalışan birinin nasıl olur da idam edileceÄŸini anlaÂyamaz. Sonra vatanına itaat eder ve fermanı hiç o... (Devam)
İş, oluş, hareket, durum bildiren köklerdir. Mastar ekiyle (-mek) okunabilirler.
- gel-, koÅŸ-, al-, git-, bak ..
Bir dilde bulunan isim ve fiil kökleri varlıklarını, kavramların, hareketlerin teker teker karşılığını verecek kadar çok değildir. Gerekli olan sözcükler bu köklere yapım ekleri getirilerek sağlanır. Bu yolla yapılmış sözcüklere "gövde" denir.
Dilimizde hem fiil, hem isim kökü olarak kulÂlandığımız sözcüklerimiz vardır. Bunlara "ortak kök" denir. Bu sözcükler tek anlam taşımaÂlarına raÄŸmen diÄŸer köklerin tersine hem isim hem fiil eklerini alabilirler. Bu kökleri sesteÅŸ sözcükle karıştırmamak gerekir. SesteÅŸ sözÂcükler iki ayrı sözcüktür; ortak kök ise tek bir anlamı olan, kullanıldığı yere göre fiil ya da isim olan sözcüktür. (Devam)
Dilimizde fiillerin (eylemlerin) üzerine gelerek onlardan tekrar fiiller türeten eklere Fiilden Fiil Yapan Ekler adı verilir. En çok kullanılanlar şunlardır:
Dilimizde eylemlerin üzerine gelerek onlardan adlar (isimler) türeten eklere Fiilden İsim Yapan Ekler adı verilir. En çok kullanılanlar şunlardır: